Elif Şafak: Türkiye’de yazar olmak çok zor, yargılanabilir hapse atılabilirsin

Elif Şafak 8 Ağustos'ta İngiltere'de yayımlanacak yeni romanı öncesinde The Guardian'a konuştu. Ezidi bir kadının hikayesini konu edinen yazar kendi yazma yolculuğunu da anlattı: "Türkiye'de yazar olmak zor, kadın olmak daha da zor. Hedeftesiniz."

Kültür Sanat 5 Ağustos 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı
Fotoğraf: Elif Şafak/The Guardian.

‘Aşk’, ‘Siyah Süt’, ‘İskender’ ve ‘Baba ve Piç’ romanlarının yazarı Elif Şafak uzun süredir İngiltere’nin başkenti Londra’da yaşıyor. Son olarak Sunday Times Çok Satanlar Listesi’nde yer alan ‘Kayıp Ağaçlar Adası’ kitabının Türkçe çevirisiyle okurla buluşan Şafak The Guardian gazetesine konuştu. 

Röportajın merkezinde Şafak’ın 8 Ağustos’ta İngiltere’de yayımlanacak ‘There are Rivers in the Sky’ adlı kitabı vardı. Bu, yazarın İngilizce yazdığı dokuzuncu, kariyerindeki ise 13. romanı. Şafak’ın kitabının Türkçeye çevrildiği bilgisine de sahibiz ancak yayın tarihi henüz belirsiz. Yazar son kitabını “üç karakter, iki nehir ve bir şiir”in hikayesi olarak tanıttı röportajında.

Şafak hayatı, yazmakla ilişkisi, gündelik hayatı ve Türkiye hakkında konuştu.

‘Romanlar günümüzün panzehiri’

Yazar yoğun bir tempoda çalışıyormuş. Bir yandan yaptığı TedX konuşmaları bir yanda ‘Haritasız Hikaye Diyarları’ adlı bülteni, bir yanda da kurgu ve kurgu dışı çalışmaları. Ancak her zaman merkezinde romanlar olduğunu söylüyor Şafak. Ayrıca kurguya, önemli bir anlam yüklüyor. Ona göre romanlar insanlığın kaybettiği empatiyi hatırlatıp geliştirebilir:

“Bence kurgu, son derece kutuplaşmış ve kırılmış günümüzün panzehiri. Hala nüanslı konuşmalar yapabileceğimiz, aynı anda birden fazla düşünceye sahip olabileceğimiz, zor sorunları konuşabileceğimiz bir yer. Romanların sağladığı empati, kendinizi başka birinin yerine koymaya çalışmak, birkaç gün içinde birkaç saatliğine o kişi olmakla ilgili. Bence bu ruh için çok iyi ve alçakgönüllü bir egzersiz.”

Elif Şafak’ın yeni romanı 8 Ağustos’ta İngiltere’de yayımlanacak.

‘Yazmaya günlük tutarak başladım’

Şafak büyükannesinin “biraz şifacı” olduğunu, nazarı önlemek için eriyecek bir şey olduğunu ve aynı zamanda bir hikaye anlatıcısı olduğunu söylüyor ve bu yüzden Anadolu’nun sözlü kültürü konusunda çok bilgili olduğunu söylüyor. Sekiz yaşında günlük yazmaya başlayan Şafak kurguyla da böyle tanışmış:

“Gerçek hayat o kadar sıkıcıydı ki yazacak hiçbir şeyim yoktu. Ben de var olmayan insanlar ve olmayan şeyler hakkında yazmaya başladım. Günlüklerden kısa hikayelere başlamıştı. O andan itibaren her zaman yazmaya devam ettim.”

‘Çocukken zorbalığa uğradım’

Şafak 10 yaşındayken hayat aniden daha zorlaşmıştı. Annesi birden fazla dille mezun oldu, dışişleri bakanlığında iş buldu ve böylece yolları İspanya’ya düştü. Yazar o günleri “Tek Türk öğrenci olduğum Madrid’in ortasındaki bu çok uluslararası, lüks okula yakınlaştırılmak benim için büyük bir kültür şokuydu” diye hatırlıyor ve devam ediyor:

“İspanyolca’yı çok hızlı öğrenmek zorundaydım. İngilizceyi çok hızlı öğrenmem gerekiyordu ve bu deneyime gerçekten değer verdim. ‘Don Kişot’u İspanyolca okuyabilmek; aniden İngilizce’de şimdi erişebileceğim geniş bir edebiyat olduğunu keşfetmek bunlar harikaydı. Ama zor olan kısım diğer çocuklara ayak uydurmaktı. İçe dönük bir çocuktum, okulda zorbalığa uğradım.”

‘Türkiye’de yazmak zor, kadın olmak daha zor’

Şafak’ın ikinci dili İspanyolcaydı. İngilizceyi zaten biliyordu. Yıllar sonra, ilk romanlarını Türkçe olarak yayınladıktan sonra tamamen İngilizceye geçme kararı almış yazar:

“Hayatımda kendimi çok boğulmuş hissettiğim bir an geldi. Ama bu çok korkutucu bir şeydi, çünkü sen hiç kimsesin. Tekrar sıfırdan başlamalısın. Aynı zamanda çelişkili bir şekilde özgürleştiriciydi de. Çünkü Türkiye’de yazarlık gerçekten zor, kadın olmak daha da zor. Söylediğin her şey, yazdığın her şey saldırıya uğrayabilir, hedef alınabilir; yargılanabilir, sürgün edilebilir, hapse atılabilirsin. Kelimeler ağırdır, biliyorsunuz. Başka bir dilde yazmak bana nereden geldiğime daha yakından bakabilmem için ihtiyacım olan bilişsel mesafeyi verdi.”

Elif Şafak ‘Ermeni Soykırımı’nı konu alan ‘Baba ve Piç’ romanı nedeniyle Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla yargılanmış daha sonra da beraat etmişti. Şafak bu süreci de hatırlattı röportajda:

“Yargılanmak en büyük dönüm noktasıydı. O sırada hamileydim. Ve tesadüfen, doğum yaptıktan bir gün sonra beraat ettim. Tüm bu olanlar rahatsız ediciydi. Sokaklarda fotoğrafıma tüküren ve AB bayrakları yakan gruplar vardı. Kimse ne anlama geldiğini bilmemesine rağmen Türklüğü aşağılamakla suçlandım. Her şey gerçekten çok uzaktı, çünkü kurgusal karakterlerin sözleri romandan çıkarıldı ve mahkemede kanıt olarak kullanıldı. Avukatımın Ermeni kurgusal karakterlerimi savunması gerekti.”

Şafak yaşadığı süreci anlatırken bir yandan da Türk okurlarına getiriyor sözü: “Türkiye’deki okurlarımdan destek ve sevgi gördüm. Ancak bu sürecin beni birçok yönden yaraladığını düşünüyorum. Türkiye’de romancı olmak çok zor, özellikle benim yazdığım şekilde, çünkü tarihimizdeki sessizlikleri sorguluyorum.”

Elif Şafak: Bu dava art niyet üzerine kurulmuştur, karşı dava açacağızElif Şafak: Bu dava art niyet üzerine kurulmuştur, karşı dava açacağız

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.