Ankara’da Cermodern’de Karanlıkta Akan Bir Yıldız
Kökleri Fatih Sultan Mehmet'in hocası Molla Gürani'ye dayanan Nazmi Ziya Güran, Paris'teki resim eğitiminde dönemin empresyonist havasından etkilenmiş ve çalışmalarını bu yönde sürdürmüştü. Atatürk'ün en ünlü tablolarından birine imza atan Güran, 11 Eylül 1937'de aramızdan ayrıldı.
Türk resminin en önemli ressamlarından biri olarak kabul edilen Nazmi Ziya Güran, 56 yıllık yaşamında resme olan farklı yaklaşımıyla dikkat çekti. 1881 yılında İstanbul’un Aksaray semtinde dünyaya gelen ressam, Vefa Özel Şemsülmaarif okulu ve Vefa İdadisi’ndeki eğitiminin ardından sanata olan yeteneği sayesinde Avrupa’nın yolunu tuttu. Bunda, İstanbul’u ziyaret eden Fransız ressam Paul Signac ile 1905’te tanışmasının da payı büyük olur.
İlber Ortaylı’nın tabiriyle imparatorluğun en uzun yüzyılının son demlerinde geçen gençlik yıllarında sanat eğitimine ilk etapta Sanayi-i Nefise Mektebi’nde başlayan Nazmi Ziya Güran, Paris’e gitmeden önce bir süre Sadaret Kalemi’nde yani günümüzdeki karşılığıyla Başbakanlık Özel Kalem’de görev yaptı.
Osmanlı’nın en çalkantılı yıllarına tanıklık eden ressam Nazmi Ziya Güran, o dönem hemen hemen her Türk aydını gibi Paris’in yolunu tuttuktan sonra önemli sanat ekollerinde eğitim görme fırsatı buldu. Academia Julian’da Marcel Bachet ve Royer’in atölyesinde üç yıl boyunca çalışan ressam, ayrıca 1913’e kadar da Cormon’un atölyesindeki derslere de devam etti. Tüm dünyadan sanatçıların akın akın aktığı Paris’te hayatının aşkını bulan ressam, burada dünya evine girdi.
Resim çalışmalarında yer aldığı atölyede tanıştığı kendisi gibi ressam Marcelle Chevalier ile evlenen Nazmi Ziya Güran’ın bu evliliğinden iki çocuğu dünyaya geldi. 1. Dünya Savaşı’nın şafağında 1913 yılında Türkiye’ye dönen ressam, bundan sonra imzasını atacağı çalışmalarda empresyonist tarzını konuşturacaktı. Türkiye’ye döndükten sonra İzmir’deki Güzel Sanatlar Akademisi’nde müdürlük görevini üstlenen ressam, tarihin bu zorlu 10 yılı boyunca genç kuşakların sanatla gelişmesi için mücadele etti.
Cumhuriyetin ilânından sonra sanattaki atılım bir üst seviyeye çıkarmak için 1926’da yeniden Paris’e giden Nazmi Ziya Güran burada ünlü empresyonist ressam Paul Signac ile birlikte çalıştı. Neo-empresyonist kuşağın önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Signac, Georges Seurat ile birlikte puantilist yani noktalamacı tarzı geliştirmişti. Bu yeni tarzdan etkilenen Türk ressamın sonraki çalışmalarında bunun izini görmek mümkün olacaktı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşarken yapılan portrelerinden birine de imza atan Nazmi Ziya Güran dönemin savaşlarında yaşanan kahramanlık olaylarını tespit eden heyete seçilmiy ve aynı amaçla dört tablo resmetmişti.
Hiç kravat takmayan ve papyonla gezen Güran, 1931 seçimlerinde bağımsız milletvekili adayı oldu fakat seçilemedi. İlk sergisini 35 yıllık çalışmalarıyla 17 Ağustos 1937’de Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanatseverlerle buluşturan Nazmi Ziya Güran, sergi hala devam ederken 11 Eylül 1937’de İstanbul’da vefat etti.