Kültür Yolu, AB’ye girdi!
Salgado, dünyayı dolaşarak çektiği 245 siyah-beyaz fotoğraftan oluşan 'Genesis' sergisiyle yeniden İstanbul'da. Salgado insan türünün vahşi olduğu ve hala savaşmaktan vazgeçmediğini ve bu vahşilikle de dünyayı yaşanmaz bir hale getirdiğini söylüyor.
Yaşayan en önemli fotoğrafçılardan Salgado, yıllar sonra tekrar İstanbul’da. Fotoğrafçı İstanbul Kültür Yolu Festivali kapsamında açılan ‘Genesis’ sergisi için Türkiye’ye geldi.
MSGSÜ Tophane-i Amire’de açılan ve sergi üç ay boyunca görülebilecek. 245 siyah-beyaz fotoğraftan oluşan ‘Genesis’ sergisi Salgado’nun 2004-2011 yılları arasında dünyayı dolaşarak gerçekleştirdiği anıtsal işlerinden biri. Yolu daha önce de İstanbul’dan geçmiş Salgado, sergi öncesinde Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtladı. İstanbul’a yeniden geldiği için mutlu olduğunu söyleyen sanatçı ‘Genesis’ projesini anlattı.
– İşleriniz vesilesiyle daha önce İstanbul’a gelmiştiniz. Şimdi uzun bir süre sonra yeniden buradasınız. Yeniden burada olmak hakkında neler söylersiniz?
– İstanbul’da olmaktan çok mutluyum. İstanbul’da çok yürüdüm. Çok iyi arkadaşım Ara Güler’in desteğiyle birkaç yıl önce yaklaşık iki ay burada yaşadım ve bu şehri fotoğrafladım. Benim için İstanbul’a geri dönmek büyük bir zevk. ‘Genesis’ sergisini bu zamana kadar 4 milyondan fazla kişi gördü. Bugün gezegeni korumak için bir arayış içindeyiz. Çünkü onu çok hızlı bir şekilde yok ediyoruz. Bu proje gezegenin henüz bozulmamış kısımlarını gösteriyor. Türk halkının bunları görmesi de benim için önemli. Bu sergide Kuzey Kutbu’ndan Antarktika’ya kadar gezegenin 32 bölgesinde çalışıyorum. Gezegende henüz neyin bozulmamış olduğunu gösteriyorum. Henüz gezegenin yüzde 47’sine sahibiz. Sahip olduğumuz şeyleri korumak için çalışmalıyız. Türümüzün hayatta kalması için buna ihtiyacımız var.
– ‘Genesis’ sergisi kapsamında iklim krizi ve yok olan coğrafyalara odaklandığı 245 siyah beyaz fotoğrafınız sergileniyor. Gezegenin şimdiki durumu ve iklim krizi hakkında ne düşünüyorsunuz, sizin için bunları fotoğraflamak neden önemli?
– Gezegende karbon emisyonu çok yüksek ve gezegenin sıcaklığının değişmesi büyük felaketlere yol açıyor. Yağmur sistemimizi değiştiriyoruz. Çok büyük miktarda sel ve kuraklık var. Ancak bunların hepsinden daha önemlisi, yaşadığımız biyolojik çeşitliliği çok hızlı bir şekilde kaybediyoruz. Hayatta kalmak bizim için çok karmaşık. Ancak kimse bununla gerçekten ilgilenmiyor. Gelişmiş ülkelerde çok konuşuyoruz ama çok az şey yapıyoruz. Tüketim toplumu anlayışı gezegeni yok ediyor. Birkaç yıl önce buraya İstanbul’a geldim ama şimdi başka bir İstanbul var. Şehirleşme çok daha yüksek. Binalar daha büyük. Modern binaların ve arabaların sayısı artmış. Bu da Türkiye’de kişi başına düşen karbon emisyon miktarının birkaç yıl öncesine göre çok daha fazla olduğu anlamına geliyor. Bu sergi, çevreyi korumak için yapmamız gerekenleri insanlara anlatma fikrinin bir parçasıdır.
– Yıllarca Sigma, Gamma ve Magnum gibi dünyanın en önemli fotoğraf ajanslarında çalıştınız. Hatta usta fotoğrafçı Ara Güler ile de Magnum’da çalıştığınız yıllarda tanıştınız. Sizi tüm dünya siyah beyaz fotoğraflarınızla tanıyor. Neden siyah- beyaz çekiyorsunuz fotoğrafları?
– Zengin bir insan değilim. Hayatta kalmak için dergilere iş yapmam, fotoğraf çekmem gerekiyordu. Bunlar renkliydi. Kırmızı gömlekli birini fotoğraflamak zorunda kaldığımda renk benim için çok rahatsız ediciydi. Arkamda maviler, yeşiller vardı. O an fotoğrafımın basılacağını biliyordum. Maviler, kırmızılar, yeşiller resimdeki görsel şok olarak çok önemli olurdu. Ancak siyah-beyaz bir soyutlamadır. Gezegendeki hiçbir şey siyah-beyaz değildir. Siyah-beyaz fotoğraf çekmek için bir soyutlamanın içine girmelisiniz. Her türlü rengi dönüştürürsünüz. Siyah-beyaz bir fotoğrafı oluşturan farklı türde grilerimiz vardır. Siyah-beyaz resimlerde siyah ya da beyaz yoktur, koyu griden açık griye kadar her şey gridir. Siyah-beyaz çalıştığımda, renklerin tüm etkisini ortadan kaldırdığımda, fotoğrafını çektiğim kişiye, onun kişiliğine, onuruna dikkat etmek zorunda kalıyordum. Bu soyutlamanın içine girdiğimde fotoğrafladığım şeyden bir mesaj vermek on kat daha kolaydı. Hayatımda çektiğim son renkli fotoğraf 1987’de Moskova’da Sovyet devriminin 70. yıl dönümü anma törenleri vardı. Bu Life dergisinden aldığım son görevdi. Ondan sonra siyah beyaz fotoğraf çekmeye başladım.
– Fotoğrafı nasıl tanımlıyorsunuz, sizce fotoğrafın işlevi nedir?
– Fotoğraf, insanlık tarihidir. Geçmişteki çalışmalarımda ‘İşçiler’ ve ‘Göçler’ gibi sosyal konuları ele aldım. Bir belgesel fotoğrafçısı olarak yaptığı her şeyin toplumsal bir işlevi var. Birkaç yıl önce tüm sosyal meselelerin içindeydim. Şimdi ise çevrenin derinliklerindeyim. İstanbul’un içine geçtiğinizde, (Beşiktaş’ın simgelerinden Dolmabahçe ve Çırağan caddelerindeki ağaçlı yolda) Atatürk’ün modern Türkiye’sinin enstelasyonunu duvarlarda görüyorsunuz. Bu fotoğraflarda Türkiye’nin tarihi var. Fotoğraf, mutluluk tarihinin bir kesitidir. Düğmeye bastığınız an fotoğrafı çekmiş olursunuz. Fotoğraf çekilen anın referansıdır, hafızasıdır.
– İklim krizi bir yanda, dünyada devam eden savaşlar bir yandan. Dünyanın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Geçen yüzyılda iki tane dünya savaşımız var. İkinci dünya savaşında Almanlar 30 milyondan fazla Rus’u öldürdü. Şimdi Ukrayna’da savaş yaşıyoruz. İsrail’de savaş var ama her zaman savaş var. Tek fark artık savaşların bize çok daha yakın olması. Daha önce Afrika’daydılar, Latin Amerika’daydılar, Asya’daydılar. Vietnam Savaşı’nda çok uzaktaydılar. Şimdi buradalar ve biraz daha fazla konuşuyoruz. Ancak türümüzün tarihi, çok vahşi bir hayvan olduğumuz savaşların tarihidir.
Şu anda Ukrayna’yı F-16 adı verilen yeni savaş uçaklarıyla beslediğimizi görüyorsunuz. Savaş için tamamen F donanımlı bir F-16’nın maliyeti yaklaşık 160 milyon avro. Ukrayna’ya kaç tane F-16 gönderildiğini hayal edebiliyor musunuz? Diğer tarafa baktığınızda MiG 31, F-16’dan çok daha pahalı, çok daha modern bir uçak ve bir servete mal oluyor. Eğer bu uçaklar düşürülmezse ve bombalandıklarında 160 milyon avro kaybederseniz, bundan çok daha fazlasını yok ediyorlar. Görüyorsunuz, kaynaklarımız var. Tek sorun bunu kötü bir şekilde kullanmamız, şiddet içeren bir şekilde kullanmamız. Biz şiddet yanlısı bir türüz. Tarihimiz şiddetimizin tarihidir.
📍MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’ndeki sergi, Salgado’nun iklim krizi ve yok olan coğrafyalara odaklandığı 245 siyah beyaz fotoğraftan oluşuyor. Dünyanın güzelliklerini çarpıcı fotoğraflarla gözler önüne seren sergi, ziyaretçileri doğanın korunmasının önemini düşünmeye ve gezegenin kırılganlığını anlamaya davet ediyor. Sergi, aralık sonuna kadar üç ay boyunca görülebilecek.