Fragmanlı Vizyon Raporu: Türk filmleri coşkusu
Almanya doğumlu yönetmen İlker Çatak’ın filmi ‘Öğretmenler Odası' En İyi Uluslararası Film kategorisinde Oscar için yarışacak. Liseyi İstanbul'da okuyan Çatak, daha önce de En İyi Yabancı Kısa Film dalında Oscar ödülü kazanmıştı.
Bazen hayatın nasıl işlediğini anlamanız için en başa, okula dönmek gerekebilir. İktidar, ast-üst ilişkisi, otoriteye itaat ya da tam tersi başkaldırmanın belki de ilk adımları atılır okulda. Haksızlıkla, suçlamalarla nasıl mücadele ettiğimizi, adaletin hassas terazisinin kimlerin vicdanına ya da tekeline kaldığını anladığımız yerdir okul.
Almanya doğumlu yönetmen İlker Çatak’ın filmi ‘Öğretmenler Odası/The Teachers’ Lounge’ filmi tam olarak bunu düşündüren bir hikâye. Prömiyerini 73. Berlin Uluslararası Film Festivali’nin Panaroma bölümünde yapan film Almanya’nın En İyi Uluslararası Film dalında Oscar adayı.
Leonie Benesch’in başrolünde olduğu film Almanya’da bir okulda matematik ve beden öğretmeni olarak işe başlayan idealist bir öğretmenin hikayesini anlatıyor. Türk kökenli bir öğrencinin hırsızlıkla suçlanması sonrası okulda gelişen olayları konu alan filmde idealist öğretmenin tutumu hikâyenin özünü yansıtmakta. Öğretmenin idealleri ve sistemin dayatmaları Leonie Benesch’i bir seçim yapmaya mecbur bırakıyor.
İzleyiciyi vicdan terazisinde gelgitlere sürüklemesi ve sisteme dair sorduğu incelikli sorularla konuşulmayı hak eden bir film ‘Öğretmenler Odası.’ Ancak bunun yanı sıra Türk kökenli bir yönetmenin elinden çıkmasıyla da yönetmen Çatak’ı daha da fazla merak eder olduk.
1984 yılında Berlin’de bir Türk ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş Çatak. Liseyi İstanbul’da bitirdikten sonra yeniden Almanya’ya dönüyor. Üniversitede ekonomi eğitimi almaya başlıyor ancak bu bölümün kendisine göre olmadığını anlaması çok da uzun sürmemiş. Malum son: Ailesini dahi şaşırtan bir kararla okulu bırakıyor.
Onu sinemaya başlatan şey ise sorular. En çok da cevabını aradığı sorular olmuş.
“Nelerden hoşlanırsın sorusu?” çok genel bir soru olabilir. Ancak doğru zamanda sorulan sorular doğru yanıtlar bulunduğunda hayatı da değiştirebilir. En azından Çatak’ın hikâyesinde durum bu. Soruya verdiği sinemaya gitmek yanıtının ardından kendine “Neden bu alanda bir şey yapmıyorsun?” sorusunu sormasına da vesile olmuş.
Çatak 2005’te artık kendi kısa filmlerini yönetmeye ve reklam filmleri çekmeye başladı. 2011 yılında ise Alman ulusal televizyonundan burs kazanarak ilk uzun metrajlı filmini yazdı. Sinemaya tutkusunu, 2012’de Hamburg Medya Okulu’nda yaptığı yüksek lisansla devam ettirdi. Çatak şimdiler de Oscar yolcusu olsa da aslında bu onun için bir ilk değil. 2014’te bitirme filmi olan ‘Sadakat’ ile Yabancı Kısa Film dalında En İyi Film Oscar’ını kazandı. Sonrası da çorap söküğü gibi geldi. İlk uzun metrajlı filmi Nils Mohl’un romanından uyarlanan ‘Once Upon A Time In Indian Country’i 2017’de izleyicilerle buluşturdu. 2019 tarihli ‘I Was, I Am, I Will Be’ filmi ise Münih Film Festivali’nde prömiyer yaptı. Son filmi ise ‘Öğretmenler Odası’ oldu.
Filmin hikâyesi Çatak’ın kendi deneyimlerinden yola çıkıyor. Filmin senaryosunu da birlikte yazdığı çocukluk arkadaşı Johannes Duncker ile lise yıllarından bir anısı bu filmin bel kemiği. ‘Öğretmenler Odası’nda anlattığı hikâye aslında kendi deneyiminden yola çıkıyor. O anı şu sözlerle anlatıyor:
“İstanbul’daki okulumuzda filmdekine benzer bir olay yaşadık. Öğretmenler sınıfa geldi ve çocukların cüzdanlarına bakmak istediler. Bu olayı unutmuştuk. Daha sonra ailemin başına gelen başka bir olayı Johannes’a anlattım. Evimize gelen temizlikçi bir kadın vardı. Evden bir şeyler çaldı. Ailem ona bir şans daha verdi ancak o hırsızlığını tekrarladı. Ancak burada ilginç olan annem ve babam arasındaki karar farklılığıydı. Babam bir şans daha vermek istemezken annem verme taraftarıydı. Daha sonra Johannes bana kız kardeşinin okulundaki başka bir olayı anlattı. Tüm bunlar birleşti, hikâyemiz için bize ilham verdi. Hırsızlık, önyargı ve asılsız suçlamalardan bahseden bir film yapmak istedik.”
Filmlerin büyüsü buradadır. Herkes kendi heybesine, kendi dünyasından bir şeyler katar. Ancak yönetmen Çatak’ın filmle ilgili bir önerisi var. Kimlik politikası ya da iktidarla ilişki sorgulamalarından çok daha fazlası olduğunu söylüyor. En çok da “gerçekle” ilgili bu film diyor: Bu film, “Gerçekle ve nasıl eğilebileceğiyle ilgili” diyor. Sonra da öğretmen Frau Novak’ın repliğini hatırlatıyor: “Gerçeği ihanet etmek zorunda kalırsanız, bunu daha yüksek bir amaç için ihanet etmelisiniz.”
Prömiyerini Berlin Film Festivali’nde gerçekleştiren ‘Öğretmenler Odası’ Golden Lola’da En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Senaryo ve En İyi Kurgu dallarında ödül kazanmıştı. Toronto, Hayfa ve Busan’da gösterilen filmin Türkiye prömiyeri eylül ayında Ayvalık Film Festivali’nde gerçekleşti.
‘Öğretmenler Odası’ Oscar heykeli için ‘Kaptan Benim / Io Capitano’ (İtalya), ‘Mükemmel Günler’ (Perfect Days) (Japonya) ‘Kar Kardeşliği / Society of the Snow’ (İspanya) ve ‘The Zone of Interest’ (İngiltere) filmleriyle yarışacak. Eve ödülle mi dönecek, 10 Mart tarihinde gerçekleşecek 96. Oscar Ödülleri’nde öğreneceğiz. Lakin son bir hatırlatma 2 Şubat’ta Türkiye’de vizyona girecek.