TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nı 408 bin kişi gezdi
41. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı başladı. Dijital dünya sayesinde kesintisiz biçimde içerik tüketicisi haline gelen insanlık nasıl yeniden belini doğrultacak derseniz fuarın açılışta yapılan konuşmalar buna cevap veriyor...
Beylikdüzü’nde 41. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda sıra sıra standlar. Yayınevleri sekiz gün sürecek fuar için yerlerini almış. Açılış günü olduğu için fuara İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da gelmiş, İstanbul Valisi Davut Gül de.
Vali Davut Gül mesafeli bir konuşma yapıyor, “Kitap Fuarı’nın İstanbul için büyük bir kültürel değeri” olduğundan bahsediyor. Ekrem İmamoğlu ise fuarın bir okur için neler ifade ettiğini bilenlerden, çünkü söylediğine göre müdavimlerinden de: “Bu şenliğin müdavimi olmaktan büyük gurur duyuyorum. 30 yılı aşkın süredir bir parçası olmaktan, ziyaret etmekten faydalanmaktan son derece mutluyum. Kitapseverlerin bunu iple çektiğini biliyorum, ben de onlardan biriyim çünkü.”
Lakin asıl kulak kabartılması gereken insan TÜYAP Kültür Fuarları Danışma Kurulu Başkanı Doğan Hızlan çünkü 41 yıllık fuar macerasına tanıklık etmiş bir isim o. “Kitap Fuarı’nın 41 yıldır süren yolculuğu bu ülkenin kültürel birikimine, okur-yazar toplumunun gelişmesine büyük katkı sağladı” diye söze başlıyor Doğan Hızlan ve devam ediyor: “Fuar her yıl büyüyerek Türkiye’nin en köklü kitap buluşmalarından biri haline geldi. TÜYAP Kitap Fuarı benim için adeta bir göz bebeği. Bu fuar yalnızca kitaplarla okurları bir araya getirmekle kalmıyor, kültürel alışverişe, bilgi paylaşımına ve düşünce dünyasının zenginleşmesine de olanak tanıyor. Okur-yazar toplumunun gelecekte güçlenmesinde bu tür etkinliklerin oynadığı rol son derece önemli. Kitap fuarları kültürlü ve sorgulayan nesillerin yetişmesi için vazgeçilmezdir.”
Kitaplara atfedilen değer, fuarın önemi üzerine gayet güzel şeyler söyleniyor ama Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ün konuşmasında yayın dünyasıyla ilgili anlattıkları işlerin yoluna gitmediğinin göstergesi. Kocatürk “2023 yılında bir önceki yıla göre yayın dünyasında oransal olarak yüzde 5.3 büyüme oldu, ama üretim ne yazık ki hala 2016 yılı seviyelerinde… Yani aslında 2022’den 2023’e geçişte gerçek bir büyümeden söz edemeyiz” diyor.
Peki ne oldu da böyle oldu derseniz Kocatürk onu da anlatıyor: “Genel ekonomik koşulların belirsizliği, maliyet artışları, sektörümüzün pek çok bakımdan ithalata bağımlı olması, okurların alım gücünün düşmesi, bölgesel ve küresel sorunlar gibi nedenlerden dolayı, yayıncılıkta her şey çok zorlaştı… Yayıncılarımız bu zor koşulların altında özveriyle üretmeye devam ettiler. 2023 Eylül ayında yaptığımız bir araştırmaya göre, maliyetlerimiz döviz bazında yüzde 84 artarken yayıncılarımızın belirlediği önerilen perakende satış fiyatlarımızda ise yüzde 15’lik azalma gözlenmiştir.” Aslında bu durum fuara kimi yayınevlerinin katılamamasının de sebebi.
TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı bir şenliktir. Sevdiğiniz yazarlarla tanışırsınız, yeni yazarlar keşfedersiniz, ufuk açıcı söyleşiler dinlersiniz, ucuza kitap alırsınız, kitap kurtlarıyla sohbet edersiniz… Ama bu şenliği yaratan yayıncılar ve onların en önemli dayanak noktası olan okurlar, ekonomik zorluklar nedeniyle zor bir dönemden geçiyor ve bu da bu şenliğin coşkusuna gölge düşürüyor. Ama umut herkesin ekmeği. Yayın dünyası bu zorluğu da aşmak için kararlı.
Bazen her şeyin başlangıcına dönmek gerek galiba. Ki fuarın teması da biraz bunu salık veriyor bize. Tema ‘çocukluk şenliktir’ diye seçildi. Kimi okurlara çocuk günlerinin coşkusunu ve hayalperestliğini hatırlatan bu tema yayıncıları ilk günlerine götürmüş. Neden ve nasıl başlamışlardı bu işe? O ilk günlerin coşkusu, idealizmi biraz da bu zorlu günleri atlatmada kararlı olmayı sağlıyor.
Tabii dünya değişti. Yeni neslin önünde bilgiye ulaşmak ya da hayal güçlerini kullanmak için sadece kitaplar yok. Hatta ellerinin altında daha fazla imkan var. Ama bunlar ne kadar sahici imkanlar? Fuarın Onur Yazarı Yalvaç Ural da bu soruya cevap veriyor bir anlamda konuşmasında: “Kitaplar çocukların dünyasında hayal gücünü geliştiren, yaratıcılığı besleyen ve yaşamı anlama yolunda güçlü bir kapıdır. Çocukların zihinsel ve duygusal gelişiminde kitapların taşıdığı önem büyük. Bilgisayar oyunları yerine kitaplarla vakit geçirmeleri, onların gerçek dünyayla daha sağlıklı bağlar kurmasına yardımcı olur. Kitaplar, çocukların empati yeteneğini ve duygusal zekasını geliştiren birer rehberdir. Çocuklarımızı erken yaşta kitaplarla tanıştırmak, onların gelecekte sağlıklı bireyler olmaları adına önemli bir adımdır. Ailelerin ve eğitimcilerin çocuklara kitap okuma sevgisini kazandırması ve onları özgün düşünmeye teşvik etmesi büyük önem taşıyor.”
Günümüz dünyasında en çok aranan şey özgün düşünce. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ün konuşmasındaki kimi noktalar dijital dünyanın insanları hem özgün düşünmekten nasıl uzaklaştırdığını hem de kitap okuyarak nasıl fark yaratacağımızı anlatacak türden: “Belki de tarih boyunca hiç olmadığı kadar çok medya içeriği tükettiğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Büyük miktarda video ve ses içeriği gözden geçiriyor ve muhtemelen her zamankinden daha fazla okuyoruz. Ancak bu okuma, genellikle yüzeysel ve dağınık bir şekilde, mümkün olan en kısa sürede olabildiğince fazla bilgi tarama amacıyla yapılıyor. Bunu yaparak, odağımızı hızla değiştirme yeteneğimizle büyük miktarda bilgiyi değerlendirmeyi öğreniyoruz. Bu yetenek, çağdaş dünyada hayatta kalmak için gereklidir.
Ancak bu süreçte bilgi denizinin yalnızca yüzeyini tarıyor ve değerlendirmeye çalıştığımız bilginin sosyal ve kültürel bağlamını ve mantığını derinlemesine anlamaktan kaçınıyoruz. Bunun için farklı becerilere ihtiyacımız var. Odaklanabilmemiz gerekiyor, geniş ve derin bir kelime haznemiz olmalı ve mantık kurallarını bilmeliyiz. Yüksek seviyede okuma eylemi, dikkat ve bilişsel sabır, kelime dağarcığının genişlemesi ve kavramsal kapasite üzerine bir egzersizdir. Özellikle kitaplar gibi uzun metinler, yüksek seviyede okuma becerilerimizi keskinleştirir. Yüksek seviyede okuma yaparak, farklı yorumları test etmeyi ve çelişkileri, önyargıları ve mantıksal hataları tespit etmeyi öğreniriz. Ve en önemlisi, yüksek seviyede okumayla, insan yargılarını ve duygularını değiştirmek için gerekli olan metin ve kültürel bağlamlar arasında bağlantılar kurmayı öğreniriz.”