İstanbul’da Yeşilçam turu: Hepimiz oradan mezun olduk!
Sarıyer'deki Bilezikçi Çiftliği nazırlara, paşalara en son da Yeşilçam'ın starlarına ev sahipliği yaptı. Enver Paşa'nın, Fevzi Çakmak'ın da yolu geçti buradan, Kemal Sunal'ın, Cüneyt Arkın'ın da. Kadıköy'ün simgesi olan Boğa Heykeli de Kuvayi Milliyeciler de bir zamanlar burada konakladı.
Yeşilçam’ın unutulmaz avantür filmleri, Anadolu Western, Enver Paşa, Kadıköy’deki Boğa heykeli, Fevzi Çakmak… Hepsinin ne gibi ortak noktaları olabilir ki demeyin. Hikayesiyle onları birbirine bağlayan bir yer Sarıyer’deki Bilezikçi Çiftliği…
Bilezikçi Çiftliği, İstanbul’un kuzey alanında, Büyükdere sırtlarından Belgrad Ormanı ve tarihi su bentlerine kadar uzanan araziyi kapsıyor. 1800’lü yıllarda Darphane Nazırı olan Boğos Bilezikçiyan tarafından kurulan, sonraları ise Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın İstanbul’daki mali işlerine bakan Abraham Paşa’nın eline geçen çiftlik, bu yüzden bazı kaynaklarda Abraham Paşa Çiftliği olarak da geçiyor.
Çiftliğin ilk sahibi Bilezikçiyan gibi İstanbullu bir Ermeni olan Abraham Paşa, Sultan Abdülaziz ile yakın ilişkileri olan bir zat. Çiftliği mülk edinmesinde bu ilişkiyi kullandığı anlatılagelir. Çiftliği Abraham Paşa’dan, yakın tarihin en önemli isimlerinden Enver Paşa ve eşi Naciye Sultan satın alıyor.
Uzun süredir Kadıköy’ün simgesi olan, 1860’larda Paris’te Fransız heykeltraş Isidore Bonheur tarafından yontulan ve o dönem Almanya’nın Fransızlar karşısındaki gücünü simgeleyen Boğa Heykeli de, 1. Dünya Savaşı’ndaki Osmanlı-Almanya ittifakı nedeniyle Alman İmparatoru 2. Wilhelm’in dostluğundan dolayı 1917’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne hediye ediliyor. Cemiyet de heykeli Enver Paşa’ya.
Heykel önceleri Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesine, sonra da Yıldız Sarayı Şale Köşkü’nün önüne yerleştiriliyor. Fakat savaş sonrası Enver Paşa’nın yaşadığı Bilezikçi Çiftliği’ne getiriliyor. Orada da unutuluyor. Yıllar sonra bulunan ve yeni yapılan Hilton Oteli’nin önüne yerleştirilen heykel daha sonra da Kadıköy’e getiriliyor.
Fakat Bilezikçi Çiftliği 1. Dünya Savaşı bittikten sonra Enver Paşa ve Naciye Sultan’ın başına dert oluyor. Enver Paşa’nın savaş sonrası ülkeyi terk ettiği mütareke yıllarında, Abraham Paşa’nın varisleri ittihatçıların, özellikle Enver Paşa’nın memleketten kaçmasından yararlanarak bu çiftliğe tekrar sahip olmak istiyor. Divan-ı Harp’te gıyabında yargılanan Enver Paşa’ya isnat edilen suçlardan biri onun, Bilezikçi Çiftliği’ni sahiplerine baskı yaparak, onları çiftliği ucuza satmaya zorlamak. Çiftliğin mülkiyeti Enver Paşa ve ailesinden daha sonra Mahmut Muhtar Paşa’ya geçiyor.
Bu bölge Kurtuluş Savaşı’nda da Kuvayi Milliyeciler için önemli bir buluşma noktası. İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek isteyen vatanseverlerin uğrak yerlerinden biri olduğu kaynaklarda yazıyor. Mesela Mareşal Fevzi Çakmak, arkadaşlarıyla burada buluşarak, işgal kuvvetleri askerlerinin eline geçmekten kurtulup Anadolu’ya intikal ediyor.
Bir süre özel orman olarak işletilen çiftlik, 1945’te kamulaştırılıyor. 1980’den beri de bu alan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ne ait. Mimarisiyle önemli bir yapı olan çiftlik 1953’ten itibaren de Yeşilçam’ın kullanımına açılıyor.
Bilezikçi Çiftliği’nin içinde, aralarında av köşklerinin de olduğu beş konak bulunuyor. Ayrıca ahırlar, kümesler, çadırlar, çalışanların evleri de bu konakları çevreliyor. Bilezikçi Çiftliği benzerine az rastlanan mimari altyapısı var. Çiftlik içindeki köşklerde, Fransa’dan gelen kiremitler, yekpare banyo mermerleri ve Abraham Paşa tarafından yaptırılan açılıp kapanabilen musluklar kullanılmış.
Ayrıca köşklerde balkonların altına su sarnıçları yerleştirilmiş ve şarap mahzenleri yapılmış. Çiftlik sınırları içinde yer alan araziler, Büyük Çınar’ın altındaki kapaktan kolayca kontrol edilen bir sistemle sulanmış. Evin içme suyu, İstanbul’un aranan içme sularından olan ünlü Neşet Suyu ve Sultan Suyu’ndan tepelere kurulan sifon sistemiyle sağlanmış.
Çiftlik arazisinde yüzlerce yıllık kaynak suları, 600-700 yaşındaki sayılı anıt ağaçların yanı sıra nesli tükenmekte olan pek çok çınar çeşidi de yer alıyor. Çiftliğin arazilerinde bugün Londra Çınarı, Ahtapot Çınar, Doğu Çınarı, Saplı Meşe, İkiz Çınar ve Atlas Sediri gibi nadir ağaç türleri var.
Burada ‘Sosyete Şaban’, ‘Battalgazi’nin İntikamı’, ‘Şabaniye’, ‘Hep O Şarkı’, ‘Malkoçoğlu Cem Sultan’, ‘Zorlu Damat’, ‘Savulun Battal Gazi Geliyor’, ‘Çifte Tabancalı Damat’, ‘Yaralı Kalp’, ‘Yavaş Gel Güzelim’, ‘Kara Murat Fatihin Fermanı’ gibi nice film çekiliyor. Genelde tarihi avantür filmlere ve Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı yapımlara ev sahipliği yaptığı bilinse de çiftlik, sinema tarihimizde erişte western ya da Anadolu western olarak anılan Türk usulü kovboy filmlerinin ana mekanlarından birisidir. Burada ‘Çifte Tabancalı Damat’, ‘Ölümsüzler’in ve ‘Haydut Avcısı’nın çekildiği biliniyor.
1964’te Asaf Tengiz’in yönettiği ‘Atçalı Kel Memet’ filminin çiftlikteki çekimleri sırasında atlı sahnelerin birinde oyuncu Tijen Par’ın dört nala giden bir attan düşüp yaralanması, Kel Memet rolündeki Fikret Hakan hemen arabasıyla oyuncuyu hastaneye yetiştirmesi Yeşilçam dünyasında hâlâ anlatılan olaylardan biridir. Çiftlikte son dönemde ‘Abdülhamit Düşerken’ filmindeki atlı sahneler çekildi.
Nazırlara, paşalara, Cüneyt Arkın’dan Kemal Sunal’a kadar starlara ev sahipliği yapan çiftliğin yakın zamanda restore edileceğine dair haberler basında yer almıştı. Lakin yürüyüş yapanların uğrak noktalarından biri olan Bilezikçi Çiftliği’nden son gelen görüntüler pek iç iç açıcı değil. Biraz kaderine terk edilmiş gibi. Umarız bu geçici bir durumdur.