Oya Baydar’dan karanlık bir Türkiye trajedisi: Hatırlamanın ve Unutuşun Kitabı
Kanada'nın Çehov'u, öykü türünün ustası... Çağdaş öykücülüğün en önemli isimlerinden Alice Munro için söylendi bu sözler... Nobel ödüllü yazar 92 yaşında hayatını kaybetti. Ondan geriye günlük hayatı merkeze aldığı yalın ama çarpıcı öyküler kaldı.
Çağdaş öykücülüğün en önemli isimlerinden biriydi Kanadalı yazar Alice Munro. Margaret Atwood’a göre “Zamanımızın en büyük yazarlarından biriydi”, Salman Rushdie ise “türün efendisi” olarak görüyordu Munro’yu. Kanada’da bir kasabadan öykülerle bir pencere açtı kendine. O pencereden seslendi dünyaya. Hikayelerini kasabalardan bulup çıkardı. Gündelik hayatı gerçekçi ve bir o kadar sade bir dille anlattı. Alametifarikası da bu oldu.
Yıllar geçti Nobel Edebiyat Ödülü aldı. Ama Munro bu ödülü de pek önemsemedi. Almaya bile gitmedi. Kanada’nın Çehov’u olarak anılan Alice Munro 92 yaşında hayatını kaybetti.
"Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik", "Gençlik Arkadaşım" ve "Bazı Kadınlar" gibi unutulmaz kitaplar kaleme almış, Nobel dahil pek çok ödül kazanmış dev öykücü Alice Munro 92 yaşında öldü. Yayıncısı ve okurları olarak çok üzgünüz. pic.twitter.com/f0sNm7TMLP
— Can Yayınları (@canyayinlari) May 14, 2024
Munro 1931’de Wingham Ontario’nun dışında doğdu. Üniversiteden sonra o zamanki eşiyle Munro’nun Kitapları adında bir kitapçı açtı. 1968’de ilk öykü kitabı ‘Mutlu Gölgelerin Dansı’yla Kanada’nın prestijli edebiyat ödülü Governor General’i kazandı. Böylece 60 yıla yakın süre boyunca devam edecek öykücülük kariyerini başlatmış oldu.
Yazarlık hayatına ‘Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik’, ‘Gençlik Arkadaşım’, ‘Çocuklar Kalıyor’ ve ‘Bazı Kadınlar’ kitaplarını sığdıran Monro Kanada’da Governor General, Uluslararası Man Booker, Marian Engel, Trillium Edebiyat, Rea Öykü, PEN/Malamud, Giller, Libris ve O. Henry gibi birçok ödüle layık görüldü. Takvimler 2013’ü gösterdiğinde hanesine Nobel Edebiyat Ödülü’nü de ekledi.
Nobel komitesi Munro’yu çağdaş öykünün ustası olarak tanımlamıştı. Munro ödül törenine katılamadı. Nobel kazanmayı da zaten hiç beklemiyordu. Bunu daha sonra “Tabii ki beklemiyordum, ben kadınım. Daha önce Nobel’e layık görülmüş kadın yazarlar var biliyorum. Bu ödülü de çok önemsiyorum ancak çoğu yazar işini hafife alıyor. Ortalıkta dolaşıp ‘Kesinlikle Nobel alacağım’ diyemezsiniz” sözleriyle anlattı.
60 yıla yakın kariyeri boyunca Kanada’da yaşadığı kasabadan etkilenen öyküler kaleme alan yazar öyküleri öyküleri sık sık Rus yazar Anton Çehov’la kıyaslandı. ABD’li yazar Cynthia Ozick, Munro’yu “Kanada’nın Çehovu” diyerek tanımladı. Hayatı boyunca kişisel hikayeler yazdığını söyleyen Munro’nun belki de tek amacı bir şekilde okurlarının keyif almasıydı. Verdiği bir röportajda “Genç kadınların kitaplarınızdan ilham almasını ister misiniz” sorusunu şöyle yanıtlamıştı:
“Kitabı okumaktan zevk aldıkları sürece ne hissettikleri umurumda değil. İnsanların kitaplarımdan zevk almalarını, onları kendi yaşamlarıyla ilgili olarak düşünmelerini istiyorum.”
Ömrünün büyük bir kısmını kasabada geçiren yazar her fırsatta küçük bir kasabada yaşamanın ona özgürlük verdiğini söylüyordu. Yaşadığı kasabadaki tek yazar olmanın kendisini cesaretlendirdiğine inanan Munro “Hikaye yazan tanıdığım tek kişi bendim, ancak onları kimseye anlatmadım ve bildiğim kadarıyla, en azından bir süreliğine, bunu dünyada yapabilecek tek kişi bendim” diyordu.
Alice Munro 2001’de açık kalp ameliyatı geçirdi. Bu operasyon hastalık ve hafıza temalarının öykülerinde daha çok yer bulmasına neden oldu. 2008’de New Yorker için kanser hastası bir kadının hikayesini yazdığında kimse kahramanın kendi olduğunu bilmiyordu. Bu öyküden bir yıl sonra kanserle mücadele ettiğini açıkladı.
Yazarın son kitabı 2012’de yayımlanan ‘Sevgili Hayat’/Dear Life oldu. Dört öyküden oluşan kitap birçok yönden Munro için önemliydi. Otobiyografik ögeler taşıyan kitabı “Hayatım hakkında bu kadar çok şey söylediğim tek romanım” diye tanımlayan Munro bu kitabın son olduğunu da biliyordu: “Yazmayı sevmediğimden değil, ama bence hayatını farklı bir şekilde düşündüğün bir aşamaya geliyorsun.”