Müzik eleştirmenlerinin gözünden Ferdi Tayfur

Ferdi Tayfur’un yaptığı müzik, Türkiye’de belirli çevrelerdev uzun süre “arabesk” denilerek küçümsendi. Şimdi ölümünün ardından müzik eleştirmenleri Ferdi Tayfur’u anlatıyor.

Kültür Sanat 3 Ocak 2025

Ferdi Tayfur’un ölümü, bir devrin kapanması anlamına geliyor belki de. BBC Türkçe servisi, onun ölümünün ardından yaptığı haberde müzik eleştirmenleriyle Ferdi Tayfur’u konuşmuş.

2007 yılında yayımlanan ve dokuz yıllık bir çalışmanın ürünü olan Arabesk belgesel-fotoğraf kitabının yaratıcısı Haluk Çobanoğlu, Tayfur’un ölüm haberinin ardından BBC Türkçe’ye “Ferdi Tayfur arabesk müziğin iki babasından biriydi” değerlendirmesini yaptı.

“Orhan Gencebay’ın müzikleri daha felsefi bulunurken Ferdi Tayfur’un daha ‘avam’ bir dinleyicisi vardı. Ama ben bazı parçalarını çok önemli bulurum.

“Göç meselesinin işlendiği Emmioğlu çok enteresandır. Büyük bir hevesle kente gelmiş fakat ruhen kaybetmiş, kimliğini kaybetmek üzere olan bir bireyin diğerlerine uyarı fişeğidir, ‘Gelin köyümüze geri dönelim’ şeklinde.

“Arabesk müziğin babası olarak hep Orhan Gencebay bilindi, o açıdan Ferdi Tayfur’un durumu daha gölgededir, fakat bu onun sevenlerinin gözündeki değerini azaltmaz.

“Tek başına, özgün bir müzik türünü yerleştiren bir figür olmasa da arabeskin iki babasından biriydi.”

Anadolu’dan büyük şehirlere ve yurt dışına göçle arabesk müziğin çok tayin edici bir etkiye kavuştuğunu söyleyen Çobanoğlu, “Orta Doğu ile Batı arasında sıkışmış, nereye gideceğini bilemeyen bir coğrafyanın kimlik fotoğrafıdır arabesk” ifadelerini kullandı.

Çobanoğlu, günümüzde arabesk müziğin popülerliğinin katlanarak arttığını, Spotify’da en çok dinlenen müzik türlerinden biri olduğunu hatırlattı.

‘Orhan Gencebay’a kıyasla daha çok buralıydı’

Müzik yazarı, eleştirmeni ve radyo programcısı Naim Dilmener, BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada “Biliyorsunuz sıfat olarak ‘arabesk’ kötü anlamda kullanılır. ‘Aa çok arabesk’ gibi… Bu nedenle ben arabeski kötü arabesk ve iyi arabesk diye ayırırım” dedi.

Tayfur’un iyi arabeskin “en önde gelen isimlerinden” olduğunu söyleyen Dilmener sözlerini şöyle sürdürdü:

“İyi arabeskin başını çeken iki büyük isim var; Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur. 70’lerden beri de karşılaştırılırlar, hangisi daha iyi diye.

“Orhan Gencebay’ın arabeski daha çok Arap müziğinin standartlarına uyar. İyidir, çok iyi şarkılar yapar, iyi de söylemiştir kısıtlı sesine rağmen, ama Arap müziğinin izinden gider; hem enstrüman yapısı olarak, hem de melodi bakımından.

“Ferdi Tayfur’un ise, tabii ki has arabesk yapmıştır ama, besteleri türkü formuna daha yakındı. Bu nedenle bana sorarsanız Ferdi Tayfur daha çok buralıydı, bu topraklardandı.”

‘Meşhurluğuna rağmen hep bizden biri oldu’

Müzik yazarı ve eleştirmeni Murat Meriç BBC Türkçe’ye, Ferdi Tayfur’u 1985 yılında tesadüfen izlediği bir konserde keşfettiğini ve o günden sonra sanatçının kendisi için arabeskin “en büyüğü” olduğunu söyledi.

Tayfur’un arabeskte “kendine özgü bir hat açtığını ve oradan ilerlediğini” belirten Meriç sözlerine şöyle devam etti:

“‘Çeşme’den ‘Fadime’nin Düğünü’ne, ‘Emmioğlu’ndan ‘Merak Etme Sen’e uzanan onlarca hit şarkısı arabesk sevmeyenlerin bile kulağında iz bıraktı.

“‘Abi’ ya da ‘Baba’ değildi, kendisiydi; bu yüzden hep Ferdi diye anıldı. Sevenleri her şeyiyle onu sahiplendi çünkü meşhurluğuna rağmen hep bizden biri oldu.”

Meriç’e göre Tayfur aynı zamanda “gurbetçilerin sesiydi”.

“Memleketten uzakta yaşayanlar, evini, köyünü özleyenler dertlerini, hasretlerini Ferdi Tayfur şarkılarına yüklediler, konserlerini doldurdular. Bir şarkısına da adını veren ‘Almanya Treni’ vagonlarında hep onun sesini, sazını, sözünü taşıdı: Gurbetten sılaya ya da sıladan gurbete.”

Tayfur’un konserlerinde seyircinin nabzını çok iyi tuttuğunu ve onlarla bütünleştiğini söyleyen Meriç, “Onu izlemiş olanlar, büyüklüğüne şapka çıkartacaktır” dedi.

‘Arabeske belirgin bir olgunluk kattı’

Müzik yazarı ve editörü Derya Bengi değerlendirmesinde, Ferdi Tayfur kariyerinde ilerlediği sırada Türkiye’de meydana gelen siyasi gelişmelere dikkati çekti:

“70’lerin ikinci yarısında politik kargaşanın ortasında sivrildi. Yanık sesinden ve ‘ooof of’larından başka bir silahı yoktu elinde. Bu ilk dönemini ‘Yadeller’ şarkısı iyi temsil eder: Neredeyse bir dakika boyunca sadece of çekip en sonunda ‘yine de of’ diyerek tükenmiş bir şekilde şarkıya girer…

“1983 tarihli ‘Sen de mi Leyla’ sıradan bir aşk şarkısı mıdır, yoksa 12 Eylül sonrası dönüşen, dönen, değerlerini yitiren insan tipine bir protesto mudur bilinmez.”

BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada Tayfur’un belki de en ilginç yıllarının 1990’lar olduğunu belirten Bengi bunun nedenini şöyle açıkladı:

“Çünkü bu dönemde Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz gibi genç yıldızlar kalabalığında ‘Emmioğlu’, ‘Fadime’nin Düğünü’ gibi parçalarla yerini sağlamlaştırmakla kalmadı, arabeske belirgin bir olgunluk kattı.”

Türkiye yasta… Kültürel dönüşümün sembolü ve müziğin büyük ismi Ferdi Tayfur aramızdan ayrıldıTürkiye yasta… Kültürel dönüşümün sembolü ve müziğin büyük ismi Ferdi Tayfur aramızdan ayrıldı

Ferdi Tayfur'un vedası sanat camiasını yasa boğdu: Bir garip ölmüş de yasına geldimFerdi Tayfur’un vedası sanat camiasını yasa boğdu: Bir garip ölmüş de yasına geldim

Bahçeli: Ölümü bir parçamı aldı götürdüBahçeli: Ölümü bir parçamı aldı götürdü

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.