Heyecan dorukta: Nobel Edebiyat Ödülü’nü kim alacak?
Han Kang Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Güney Koreli yazar oldu. Ödülünü kutlamak için bu hafta Raf Gezgini'nde Kang'ın romanlarını hatırlayacağız. Ve ülkesi için yeni bir dönemi aralayan Kang'ın onuruna rotamızı Kore edebiyatına kırdık.
Korece şarkılar, diziler, filmler ve elbette kitaplar… Son yıllarda hiç olmadığı kadar ilgiliyiz Kore kültürüne. Ve yalnızca bizde değil, tüm dünyada yükselişe geçti Kore popüler kültürü. Şanslıyız ki yayınevleri Kore edebiyatı çevirilerinin sayısını artıyor, dünyaca ünlü yazarları Türkçeleştiriyor.
İster çoktan aşina olun isterseniz yabancı; Kore edebiyatı keşfedilmeyi bekleyen kocaman bir derya deniz. Ve bundan sonrası Kore edebiyatı için yolun sonu belki de hiç olmadığı kadar aydınlık. Çünkü uzun zamandır beklenen nihayet oldu, Koreli bir yazar Nobel Edebiyat Ödülü’ne kavuştu. Yazarı daha yakından tanımak isteyenleri şöyle alalım.
Çağdaş Güney Kore edebiyatının önemli yazarlarından Han Kang dumanı üzerinde tüten ödülün son sahibi. Han Kang Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk Güney Koreli yazar ve 18. kadın oldu. Hal böyle olunca yazar en çok merak edilen isimlerden biri oldu bir anda. Neyse ki şanslıyız April Yayıncılık Kang’ın dört romanını Türkçeleştirdi, ikisi de yolda. Yazarın ‘Vejetaryen’, ‘Çocuk Geliyor’, ‘Veda Etmiyorum’ ve ‘Beyaz Kitap’ isimli kitapları April Yayıncılık tarafından yayımlandı. Kitapları Türkçeye kazandıran da Kore Dili ve Edebiyatı hocası olan Göksel Türközü. 10Haber’e konuşan çevirmen Türközü Kore edebiyatından bir ismin ödülü almasından dolayı mutlu. Han Kang’ın ve Kore edebiyatının bu ödülü hak ettiğini düşündüğünü söylemişti.
Ödülünü kutlamak için bu hafta Raf Gezgini’nde Kang’ın romanlarını hatırlayacağız. Ve ülkesi için yeni bir dönemin kapılarını aralayan Kang’ın onuruna rotamızı Kore edebiyatına çevirdik. Ancak kitaplara geçmeden önce… Kitapları Türkçeye çevrilmiş Kang’ın ödülü pek çok açıdan bizi sevindirse de ödülün doğru isme gittiğini düşündüren bir gelişme daha yaşandı. Ülkesinde tarihe geçen Kang bu seneki ödüle etkileyici romanları dışında sevinmek için bir neden daha verdi. Şu an tüm dünya onu ve vereceği demeçleri merak ederken o çay içmeyi tercihe etti! Kang “dünyada savaşlar olduğu sürece” medyada yer almayacak ve ödülü şenlikli etkinliklerle kutlamayacak. “Oğlumla çay içeceğim. Bunu sessizce kutlayacağım. Akademi bana bu ödülü tadını çıkaralım diye değil, zihnimizi daha berrak tutalım diye verdi” dedi.
Kang’ın dünya çapında en çok satan kitaplarından biri ‘Vejetaryen.’ Bu roman yazarın İngilizceye çevrilen ilk romanı. “Cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa davet ediyor”şeklinde tanımlanan bu roman Kang’ı dünyaca okunan bir yazara dönüştürdü.
Kang 2015’te Deborah Smith tarafından İngilizceye çevrilen 2007 tarihli romanı ‘Vejetaryen’le 2016’da Uluslararası Booker ödülünü kazandı. Yazar bu ilgiye ve ödüle şaşırmıştı. Verdiği bir röportajda ‘Vejetaryen’in bu kadar çok okuyucu bulacağını hiç tahmin etmemiştim’ sözleri bunun en büyük kanıtı.Yazara 2016’da Man Booker Ödülü kazandıran roman et tüketmeyi bırakan ve insanlığı barbarlığına karşı koymaya çalışan bir kadının hikayesini anlatıyor. Kahramanımız yalnızca et tüketmeyi bırakmıyor, bununla birlikte büyük bir değişimin içinde buluyor kendini. Kang tüm dünyada ilgiyle okunan romanının bu kadar ilgi görmesine şaşırdığını söylemişti.
Uluslararası çoksatan yazar Han Kang’ın tüm dünyada ses getiren, son olarak Prix Mėdicis ve Prix Femina’ya layık görülen romanı Veda Etmiyorum, Güney Kore’nin bugünü ile acı dolu geçmişi arasında özümüzü bulacağımız bir yolculuğa davet. Üç kadının bakış açısından Güney Kore tarihinin en karanlık zamanlarını okuyacağız. Ve zaman kavramını eğip bükeceğiz!
Beyaz köpek ve kesme şekerle, anne sütü ve pirinçle insanın büyük çaresizliğini anlatıyor. Yıkıntılardan yeni hayatlar doğurmayı, acının coğrafyasını keşfetmeyi, kırılganlığı ve gücü, sıradan hayatın sıradan objeleriyle aktarıyor. Beyazın evreninden dünyaya eşsiz bir masal fısıldıyor.
18 Mayıs 1980 Gwangju Kore, Bak Coınğ Hi’ye 1979 yılında gerçekleştirilen suikastın ardından yeni iktidar yönetime geçmek üzere harekete geçti. Kore halkı demokrasinin daha fazla zarar görmesini istemiyordu, ülkenin dört bir yanında gençlerin başını çektiği protestolar başladı. Ordu iktidara el koydu. Amaçlarının öğrenci ve işçi eylemlerini bastırmak olduğunu söylediler. Silahsız eylemcilere ateş açıldı, işkence edildi, sayısız insan tutuklandı.Dokuz gün süren olaylar ardında binlerce yaralı ve hâlâ sayısı tam belirlenememiş yüzlerce ölü bıraktı. Olaylar Gwangju Ayaklanması ismiyle demokrasi tarihine geçti.
Han Kang, ölülerle geride bıraktıkları yaşayan ölüler arasındaki ince çizgiden yazıyor. Alacakaranlık kuşağına korkusuzca dalıyor, adalet ve demokrasi tarihinin kanlı bir sayfasını, günümüzdeki yansımalarının ışığında evrensel bir hikayeye dönüştürüyor.
Güney Koreli yazar Yun Ko-eun’un ‘Afet Gezgini’, Seul’deki ‘tuhaf’ bir turizm şirketiyle tanıştırıyor okuru. Bu şirket alışılagelmişten farklı bir programa sahip: nükleer salınım, sel, deprem, volkan, çölleşme, kasırga, savaş, tsunami ve akla gelebilecek her türlü afetten etkilenen bölgelere geziler düzenliyor. Yona ise afet bölgelerine turlar düzenleyen bir turizm şirketi olan Jungle’da on yıldır koordinatörlük yapıyor. Yona’nın yaşamı ve seçimleri üzerinden ilerleyen, sürprizli bir roman ‘Afet Gezgini’. Edebiyat eleştirmeni A. Ömer Türkeş ise bu hafta 10Haber’de kaleme aldığı yazısında bu romana dair merakları artırarak “bu yılın en iyilerinden birisi” diyor.
Güney Koreli yazar Bora Chung, ‘Lanetli Tavşan’da büyülü gerçekçilik, korku ve sorularla dolu öykülere davet ediyor okuru. Chung, okurunu şaşırtmayı seven bir yazar. ‘Lanetli Tavşan’ da bunu ne kadar iyi bir şekilde başardığının kanıtı.Tüyler ürperten, düşündüren, gerçek ile hayal arasındaki sınırları muğlaklaştıran bu karanlık öyküler afallatıyor. 2022 Uluslararası Brooker Ödülü Adayı bu kitapta, lanetli eşyalar, robotlar, intikam nedir iyi bilen tilkilerle karşılaşacağınız güçlü öyküler var. Ataerkinin günümüz toplumlarında yarattığı şiddet ve baskıları gözler ününe seren bu öyküler güçlü ama öykülerden daha etkileyici olan bölüm yazarın, okurlara seslendiği sonsözü. Kitaptaki 10 öyküden -ki bazıları gerçekten çok etkileyici, özellikle ‘Elveda Sevgilim’, ‘Kafa’ ve ‘Bedenleşme’ – daha güçlü bir etki yaratan sonsözlerini şöyle bırakalım:
“İçinde bulundukları evren kasvetli ve herkes yapayalnızdır; adalet yerini bulsa, sonunda herkes ektiğini biçse ve gereken intikam alınsa da bu evrenin kasveti ve insanların yalnızlığı asla değişmez. Anlatmak istediğim buydu. Öykülerimin böylesine tuhaf ve acımasız bir evrende tek başına mücadele veren yalnız okurlara teselli olmasını istedim. Bu ümit kırıntısına tutunarak yazdım.”
Bilmediğiniz bir yola çıkarken yanınıza ne alırsınız? Bir köpek, bir MP3 ve bir kitap. Aklınıza gelir mi bunlar ya da öncelik verir misiniz? Peki ya yolda hiç tanımadığınız insanlarla konuşur hikayelerini dinlemek ister misiniz? Her şeyini geride bırakıp yollara düşen Jihun tam olarak bunu yapıyor. Her gün başka bir yerde kalıyor, yolda karşılaştığı insanları numaralandırıyor ve hikayelerini dinliyor. Bir zamanlar şair olmayı hayal eden komadaki arkadaşına şiirler okuyan 239; bir yanlış anlaşılma yüzünden her gün aynı hatta trenle yolculuk eden 109; intihar etmeye karar veren 32 ve daha nicesi… Seyahatlerinde karşılaştığı yolculardan bazıları. Gezgin kahramanımızın bir şekilde eve gitmesi lazım ancak bir bunun için kendisinden önce bir mektubun evine varması gerekiyor. Jang Eun-jin imzalı ‘Cevapsız Mektuplar’ modern hayatın yalnız gezginlerine macera dolu bir yolculuk teklif ederken, günümüz insanının haklı endişelerle çekindiği yabancılarla bağ kurmanın da aslında ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor.
1900’lerin başında, Koreli sakat bir balıkçının kızı Sunja, evlerinin yakınındaki deniz kıyısında karşılaştığı zengin bir yabancıya âşık olur. Bu gizemli adam, genç kadına büyük vaatlerde bulunarak onu baştan çıkarıp hamile bıraktıktan sonra aslında evli olduğu açığa çıkar. Çok sevdiği ailesini bu planlanmamış hamilelikle utandırmak istemeyen Sunja, kurtuluşu genç ve hasta bir din adamının kendisini Japonya’ya götürmeyi teklif edişinde bulur. Sunja, evini terk etmesi ve oğlunun imtiyaz sahibi babasını reddetmesi anlamına gelen bu kararı aldığında yankısı nesiller boyu sürecek dramatik bir destanı da başlatmış olur. Hareketli sokak pazarlarından Japonya’nın en iyi üniversitelerinin salonlarına ve yeraltı suç dünyasının paçinko odalarına dek iz süren bu eser, okurunu Japonya’da yaşayan Koreli göçmenlerin hayatına dahil ediyor. Koreli yazar Min Jin Lee’nin The New York Times tarafından 2017 yılının en iyi 10 kitabından biri seçilen romanı ‘Paçinko’ televizyona da uyarlandı.
Yayımlandığı günden bu yana Kore’de çok satanlar listelerinin zirvesinde yer alan bir roman ‘Veda.’ Yazarın bilimkurgu ve distopyaya saygı duruşunda bulunduğu bu roman, robotlar, yapay zeka, insanlığın bitmek bilmeyen “robotlar bizi yok edecek” korkularının etrafında dolaşıyor. Ana karakter Cheol, babası Profesör Choi ile yaşıyor. Profesör Choi ise bir yapay zekâ geliştirme merkezinde ekibiyle birlikte yapay zekâ üzerine çalışıyor, robotlar ve hümaoidler geliştiriyor. Cheol, babası ve ikisi robot biri gerçek olmak üzere üç kediyle birlikte güvenli bir ortamda yaşıyorken, dış dünyada yapay zekâ ve insanların savaşı nedeniyle dünya genelinde bir kaos hâkim. Ve elbette güvenli ortamından çıkması gerekecek…
Dünya çapında çok satanlar listesine giren ‘Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk’ ve ‘Hayal Kurmaya Cesaret Eden Köpek’ kitaplarının yazarı Sun-Mi Hwang, bir kere daha umut ve ilham vermek için okurlarla buluşuyor. Kang’ın bütün hayatı adeta bir mucizedir. Yoksulluktan başarılı bir inşaat firmasının sahibi olmaya kadar yükselmiş bir adamdır. Ancak tam dinlenmeye başlayacağı yıllarda beyninde bir tümör teşhis edilir ve kalan günlerini sakin geçirmek için çocukluğunun geçtiği Kiraz Tepesi’ne dönmeye karar verir. Tüm dünyadan kaçmayı planlayarak kendini geniş bir arazi üzerindeki eski bir eve kapatır ancak mahalle sakinlerinin aklında başka planlar vardır. Mahalleli, Kang’ın özel arazisine serbestçe girip çıkar. Peki ama, evin ve Kiraz Tepesi’nin gerçek sahibi kimdir?
Çocuklar ne kadar özgürdür? Ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına ve kararlarına yönelik önyargılarının bir sonu var mıdır? Ortak nokta bulunabilir mi? Herkesin hayatta en az bir kere üzerine düşündüğü, cevabının bulunamadığı ya da herkeste farklı olduğu sorular bunlar. Koreli yazar Kim Hye-jin’e 2018 yılında Shin Dong-Yup Edebiyat Ödülü’nü kazandığı ‘Kızım Hakkında Her Şey’ ile bir bu soruların peşinden gidiyor. Bir anne ve kız hikayesi bu. Anne huzurevinde hemşirelik yapan altmışlı yaşlarının ortasında bir kadın, göze çarpmayan ve mütevazı bir hayat sürüyor. Kızı üniversitede akademisyen, sabit bir geliri yok ve annesinin onaylamadığı bir kız arkadaşı var. Green sevgilisiyle beraber annesinin yanına taşınmak zorunda kalınca birbirine tamamen zıt iki hayat görüşü karşı karşıya geliyor. Kitap, bir neslin önyargılarına yakından bakıyor, yaşlılık, ölüm ve yalnızlık üzerine korkularımızı hatırlatıyor.