Bir kıyamet güldürüsü: ‘Direnişin Melankolisi’
Sally Rooney dördüncü romanı 'Intermezzo'ya gün sayarken kendisi de kabuk değiştiriyor. 33 yaşındaki yazar sonbaharda yayımlanacak yeni romanıyla 'genç romancı' etiketini geride bırakmak istiyor.
Snapchat kuşağının Salinger’ı o. Dili, üslubu, duruşu ve bugüne dek yayımladıklarıyla edebiyat dünyasının her adımını merak ettiği İrlandalı yazar Sally Rooney’den bahsediyoruz. Rooney sonbaharda yayınlanacak dördüncü romanı için gün sayıyor.
‘Normal İnsanlar’, Arkadaşlarla Sohbetler’ ve ‘Güzel Dünya Neredesin?’ adlı üç romanı olan yazarın bu kitaplarının hepsi uluslararası en çok satanlar listesine girmeye başladı. ‘Normal İnsanlar’dan sonra ‘Arkadaşlarla Sohbetler’ de televizyon dizisine uyarlandı. Rooney 2022’de Time dergisinin en etkili 100 kişi arasındaydı. Haliyle tüm dünyanın gözü yeni romanı ‘Intermezzo’da.
Rooney bu romanda da insan ilişkilerini merkeze alacak. Yeni romanının yayımlanmasına günler kala hakkındaki bilgiler de sınırlı. Can Yayınları’nın tüm dünyayla aynı anda yayımlayacağı ‘Intermezzo’ 24 Eylül’de raflarda olacak. Özel hayatındaki gizemli tutumu ve spot ışıklarından kaçmasıyla bilinen Rooney bu romanın şerefine The Guardian’a konuştu. Genç romancı kimliğini bırakmak için sabırsızlandığını, Snapchat kuşağı yazarı olsa da bu uygulamanın ne olduğunu bile bilmediğini anlattı; artık olgunluk evresine geçtiğini duyurdu. Romanında da benzer değişimleri görecek miyiz bilinmez, ancak buyurun Rooney’e kulak verelim.
“Yaşlandıkça, hayat tecrübelerinin daha geniş bir yelpazesi hakkında yazma konusunda daha fazla özgürlüğe sahip olduğumu hissediyorum” diyor Sally Rooney. Roman yaş farkı büyük olan iki aşk hikâyesine odaklanıyor. Bu hikayeyi yaratmada kendindeki değişimin de etkisi olmuş.
Artık 33 yaşında. Rooney 2017’de yayımlanan ilk romanı ‘Arkadaşlarla Sohbetler’ beri peşini bırakmayan “Snapchat jenerasyonunun Salinger’ı” etiketinden kurtulmak için sabırsızlanıyor (o dönemde Snapchat’in ne olduğunu bile bilmiyormuş). İkinci romanı ‘Normal İnsanlar’ın başarısı ve 2020’deki TV uyarlaması Rooney’yi bir edebiyat rock starına dönüştürmüş. Ancak kendisi bu durumun değişmesini istiyor. “Bunu geride bırakmak için gerçekten istekli olduğumu söylerken yalan söylemiyorum” diyor ve devam ediyor: “Aslında ‘genç romancı’ olmak istememiştim; sadece iyi olmak istemiştim.”
Sohbetin odak noktası merakla beklenen dördüncü romanı tabii. Rooney matematik öğretmeni olan eşi John Prasifka ile karantina döneminde olabilecek en sessiz şekilde evlendi. Daha sonra da Rooney’nin büyüdüğü Castlebar adlı küçük kasabaya 15 dakikalık mesafelik bir başka kasabaya yerleştiler. Yazar bu süreçte ‘İntermezzo’ üzerine çalışmaya başlamış.
Romanın ismi müzik ve satrançta kullanılan bir terim olan intermezzoya zekice bir gönderme. Kavram müzikte ara bölüm; satrançta ise beklenmedik bir hamle anlamına geliyor. “Niş kelimeleri seviyorum” diyor Rooney. Karantina sırasında eşi çevrimiçi satrançla ilgilenmeye başlamış ve Rooney oynamasa da YouTube’daki satranç eğitimlerini onunla birlikte izlemeye izliyormuş. “Satrançta insanların gerçekten dahice hamleler yaptığında, bir fikrin tahtada nasıl şekillendiğini görmek bana neredeyse bir sanat formu gibi gelmeye başladı. Bir yazar olarak, satranca bir takıntı gözüyle de bakabiliyor insan. “Hayatımdaki sevdiğim şeye takıntılı olmanın ne demek olduğunu biliyorum” diyor.
Roman babalarının ölümünden sonra iki kardeşin hikâyesini anlatıyor: 32 yaşında kendine güvenen bir genç avukat olan Peter ve 22 yaşındaki satranç şampiyonu zeki Ivan’ın. Peter genç bir öğrenciyle ilişki içindeyken eski kız arkadaşı olan ve bir kazanın uzun vadeli etkileriyle başa çıkan, artık cinsel ilişki kuramayan bir öğretim görevlisine hâlâ âşık. Bu aşk üçgeni Ivan ile 14 yaş büyük Margaret’ın hikâyesine paralel gelişiyor; Margaret, Ivan ile tanıştıkları kırsal sanat merkezinde çalışıyor.
Kitapta Rooney’nin eserlerinde sıkça karşılaşılan unsurların hemen hepsi yine var: İlişkiler Dulbin’in güncel durumu, feminizm, günümüz dünyasına eleştiriler… Ancak bu kez bir de farklılık var. Romanlarında kadınları, kadın anlatıcıları ve ilişkilerini ön plana koyan Rooney bu romanında ilk kez iki erkek kardeşe odaklanıyor. Bu yeniliği ise şu sözlerle anlatıyor: “Yeterince gözlemci ve eleştirel olursanız, herkesin oynadığı bu sosyal oyunun içinde durduğunuz yerden cinsiyetin nasıl işlediğini anlayabilirsiniz. Aslında evet iki erkeğin arasında bir kadın olmadan geçen sohbetlere aşina değilim. Bu yüzden kendi sosyal gerçekliğimin dışına çıktığımın çok farkındaydım.” Ancak her zamanki uyarısını da yapıyor: Hayır, bu önceki romanlarının kendi deneyimlerine dayandığı ya da kadın karakterlerinin hepsinin kendisi olduğu anlamına gelmiyor.
Rooney son romanını yazma sürecini anlatırken çalışmayı ne kadar sevdiğini de yukarıdaki gibi hatırlatıyor; “Yazma sevgisiyle kutsandım” diyor. Şu an bir ofisi var ancak ne zaman ve nerede olursa olsun, en mutlu yazma hali “bir battaniyenin altında, dizüstü bilgisayarımın üzerinde çok ergonomik olmayan bir pozisyonda kambur” olduğunu söylüyor. Ve sohbetin tam da bu noktasında şaşırtıcı bir itiraf geliyor yazardan. Rooney romanlarındaki ilişkilerde ayrılıklara, sevgisizliğe, biten ilişkilere yer veren bir yazar. Mutlu sonların ismi değil yani… Ve özel hayatındaki mesafeli tavrı da biliniyor. Hal böyleyken eşiyle ilgili söylediği bu cümle röportajın en dikkat çeken noktalarından biri: “Sadece çay fincanlarını getirip çöp kutularını boşaltarak değil, yazmamı mümkün kıldığı için John’a teşekkür ederim. Çok gençken, hayatımı tamamen dönüştüren ve her gün dönüştüren biriyle aşık olma deneyimini yaşamış olmak, hayatları aşk tarafından dönüştürülen insanlar hakkında hikayeler yazmamı sağladı. O olmasaydı, işimin tanınabilir olacağını sanmıyorum. Sadece hayatımdaki varlığı, yazdığım her şeyi yazmamı mümkün kıldı.”
Rooney hayatını roman yazmaya adadığını da söylüyor ve devam ediyor: “İyi olup olmadıklarını bilmiyorum, ama gerçekten iyi olsalar bile gezegeni kurtaramayacaklar.”
‘Intermezzo’ 24 Eylül’de Can Yayınları etiketiyle raflarda.