Hrant Dink Ödülü, Mor Çatı ve aktivist Rugiatu Neneh Turay’a verildi
Bazı acılar unutulmaz, söküp atılamaz. Ama bakılabilir, yüzleşilebilir. Hatta sonsuza dek bir yere kazınabilir. Sanatçı Sarkis, 2007'de öldürülen gazeteci Hrant Dink için ürettiği ve yeni vitrayın hikâyesini anlattı.
Sarkis yaşayan en önemli sanatçılardan biri. Ve içinden atamadığı, ama bakmaktan da çekinmediği bir acısı var. Üstelik hepimiz o acıya ortağız, tanığız. Türkiye’nin toplumsal hafızasına kazınmış, acısı bugün hala devam eden Hrant Dink cinayetine.
“Bir yapıtı yarattığınız zaman nasıl bir hayatı olacağını pek düşünmezsiniz” diyor Sarkis. Genelde böyle düşünüyor, eserlerini böyle yaratıyor. Ama bu kez acısıyla nasıl baş edeceğini bilemediği için eseri de sonunu da düşünmüş: “Halihazırda çalıştığım vitrayı daha umutlu hale nasıl getireceğimi bilemedim. Hrant’ın acısı bende kaldı. O acıyı çıkaramadım içimden. Çıkarmanın yollarını düşündüm uzun süre, en sonunda da yolunu buldum.”
Acısını 19 Ocak 2007’de öldürülen gazeteci Hrant Dink için yeni bir eser üreterek sonsuzlaştırdı Sarkis.
Fakat bu eseri göremeyeceksiniz. Zira vitray Fransa’da yeri tam olarak açıklanmayan bir konteynerde. Sanatçı, Dink’in öldürülmesinin izlerini 2024’e taşıyan ve daha önce hiç görülmemiş vitrayının hikâyesini 3 Temmuz günü 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’ndaki bir etkinlikte izleyici ve dinleyicilere aktardı.
Vitray Hrant Dink cinayetinin sembolü haline gelen Ahmet Şık imzalı fotoğrafından ilhamla yapılmış. Bu Dink Ailesi için yüzleşmesi çok kolay bir görüntü değil elbette. Öyle ki Hrant Dink’in anısını yaşatmak için kurulan 23.5 Hafıza Mekânı’nda bile o anın görüntüsü yok. Hal böyleyken Sarkis’in de çekinceleri olmuş. “Maket bitince Dink Ailesi’ne ulaştım, sanki o anı bir daha görmek istemezler gibi hissettim.”
Sarkis daha önce de Hrant Dink’in anısını yaşatmak için eserler üretmiş bir isim. Örneğin Dink için ürettiği Tuz ve Işık yerleştirmesi. O eser, bu etkinliğin yapıldığı Hafıza Mekânı’nda sergileniyor. Hrant Dink’in neşesini hatırlatan bir eser bu yerleştirme. Ama Sarkis bu kez Hrant Dink’i nasıl gördüğüne değil, içindeki acısına odaklanmış:
“Hrant’ın acısı ben de kaldı. O acıyı çıkaramadım içimden. Çıkarmanın yollarını düşündüm uzun süre, yeni buldum. Projeyi çizip Dink ailesine gönderdim. O anı bir daha görmek istemezler diye hissettim. Ama acıların hafızaya dönüşmesi gerek diye düşündüm. İçimde hep şu vardı: ‘Bakmayı öğrenmemiz lazım.’ Derdim, bakmayı öğrenmemiz. Bakmayı bilmiyor gibi bir halimiz var.”
Vitrayın bal renklerine dokunarak bastırdığı parmak izleri var Sarkis’in. Böylece acısından kurtulduğunu, ancak yok etmeden, unutmadan sanatın dünyasına sokup sonsuza dek yaşattığını söylüyor sanatçı.
Sarkis bu özgün eserin Rönesans’ın dev isimleri Mantegna ve Grünewald’ın eserleriyle ve ünlü yönetmen Pier Paolo Pasolini’nin bir filmiyle bağlantısını da anlattı. Bu vitray Sarkis’in zihninde gezmek, acısına ve yasına ortak olmak gibi bir nevi. O da yaratıcı süreci anlatmaktan çekinmedi. Konuşmasında ilk defa böyle bir konuşma yaptığını da hatırlattı.
“Hrant’ın yerde yattığı o keder veren fotoğrafını Andrea Mantegna’nın İsa yapıtıyla birleştirdim. Parajanov’un ‘Sayat Nova’ filmindeki narı Hrant’ın sanki ballar akan bakışıyla birleştirdim. Gezi’deki ‘Kırmızılı Kadın’ı davet ettim. Gökkuşağının tüm renklerini ve torunumu davet ettim. Söke’de eliyle üzüm tutan bir kadını davet ettim. Hrant’ın öldürülmesinin üstünden neredeyse 20 sene geçti; fakat o acı görüntü bende kaldı. Neyse ki o acıyı söküp atmayı kısa süre önce başardım.”
Katılımcılardan biri de Dink’in eşi, Hrant Dink Vakfı başkanı Rakel Dink’ti. O da söz aldı, Sarkis’e teşekkür etti:
“Rab İsa, kutsal kitapta diyor ki herkesin acısını üstünde taşıdı. İnsanlar şifa bulsun diye onlar hastalandığında tüm cerahatı üstüne aldı. Ben buna iman edenlerdenim. Sarkis ahparig çalışmasını gösterdiğinde çok duygulandım. O fotoğrafla ilgili kızım zamanında bir yazı yazmıştı. ‘Gelin birlikte babamı kaldıralım. Babam hâlâ o kaldırımda yatıyor’ demişti. O resmi gösterip ‘Bir el verin de kalksın. Neden yaptınız demez, sormaz, onu anlayın, hislerini anlayın, o kalkar’ demişti. Hrant da bizim acılarımızı üstünde taşıdı. Tıpkı ahparigin yaptığı gibi acıları hazineye çevirerek duygularımızın ezilmişliğinden kurtulabiliriz. Acılarımızı ancak onlara bakarak hafifletebiliriz. O acılardan nasıl çıkabiliriz? Bu ezilmiş, yaralanmış yüreklerimize nasıl şifa bulabiliriz. Bakmayı başkalarına da öğreterek…”
Buraya kadar anlattıklarımız sizde “Bu vitrayı nerede görebiliriz” merakı uyandırmış olabilir. İşin ilginç kısmı bu. Etkinlikte vitrayı değil, fotoğraflarını gördük. Zira Sarkis yerini gizli tuttuğu ama Fransa’da olduğunu paylaşmaktan çekinmediği bir konteynerden bahsetti.
Biz de etkinlikte vitrayın fotoğrafını gördük. Siz de bu haber vesilesiyle göreceksiniz. Sarkis konuşmasının başında “Bir yapıtı yarattığınız zaman nasıl bir hayatı olacağını pek düşünmezsiniz” dese de vitraya dair hayalleri var: “En büyük arzum vitrayın bir yerden bir yere taşınması, hareket halinde olması. Belki bir gün biri satın almak ister -satar mıyım bilmiyorum- ya da bir şapelde mi sergilenir… Bilmiyorum.”
Hrant Dink’in vitrayının nasıl bir hayatı olacak bekleyip göreceğiz. Ancak tıpkı Sarkis’in dediği gibi Hrant Dink’in o acı görüntüsü toplumun hafızasında yaşadığı gibi artık sanat dünyasında da sonsuza dek yaşayacak.
Göremeyeceğiniz vitraydan sonra gezip görebileceğiniz sergilere bakalım.
İstanbul Modern: Çağdaş sanat dünyasının yıldız isimlerinden Olafur Eliasson’un Senin Beklenmedik Karşılaşman sergisi İstanbul Modern’de ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
İş Kuleleri Kibele Sanat Galerisi: Yazan-Çizen Latif Demirci başlıklı sergi İş Kuleleri’ndeki Kibele Sanat Galerisi’nde açıldığı günden beri yoğun ilgi görüyor. Bu ilgi karşılığını buldu, sergi 31 Temmuz’a kadar uzatıldı. Üstelik sergi yolculuğuna devam ediyor. Ağustosta da İş Sanat Ankara Sanat Galerisi’nde ziyarete açılacak ve Ankaralı sanatseverlerle buluşacak.
Depo İstanbul: Bolis Lusadu Kolektifi İstanbullu amatör ve profesyonel Ermeni fotoğrafçıları buluşturmak amacıyla kurulduğunda takvimler Ocak 2023’ü gösteriyordu. Aradan bir yılı aşkın süre geçti, oluşum şimdi ilk sergisinin kalp çarpıntılarını yaşıyor. Usta Ellerin Sihri başlıklı sergi ziyaretçilerini kuyumcu, demirci, terzi, tamirci, saatçi, marangoz ustası son İstanbullu Ermeni ustalarıyla tanıştırıyor. Ermeni ustaları konu alan sergide 40’ın üstünde fotoğraf sanatseverlerle buluşturacak, 13 temmuza kadar devam edecek.
Casa Botter: Toplumsal gerçekçi resim anlayışını savunan Yeniler Grubu’nun kurucuları arasında yer alan Nuri İyem hâlâ Beyoğlu’nda! Sanatçının ‘Üç Güzeller’, ‘Analar Yürüyüşü’, ‘Gecekondu Yapanlar’ ve ‘Ağıt’ gibi ikonik eserlerinin de yer aldığı sergi 29 Ağustos’a kadar ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. İstikamet Casa Botter!
Taksim Sanat: İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür AŞ. Türkiye’nin 20 farklı üniversitesinden 41 sanatçı adayının yaklaşık 80 eserinin yer aldığı Genç Buluşmalar sergisiyle mezuniyet heyecanını yaşatıyor. Çeşitli disiplinlerde birbirinden farklı vizyona sahip özgün çalışmaları bir araya getiren Genç Buluşmalar 21 temmuza kadar Taksim Sanat’ta.
Arter: Dünyanın önde gelen fotoğraf ve sürdürülebilirlik ödülü Prix Pictet’nin 10 yaşındaki sergisi Prix Pictet Human, Victoria & Albert Museum’daki ilk sergilenişinden sonra Arter ev sahipliğinde İstanbul’da. Fotoğraflar ilk gördüğünüz anda sizi etkileyecek mi, ziyaret sırasında kendiniz karar vereceksiniz. Ancak her birinin hikayesi sanatçıları tarafından anlatılıyor. Bu da fotoğraflarla kuracağınız bağı daha da güçlendirecektir. Ziyaret için 27 temmuza kadar vaktiniz var.