İlk başrol ve ilk ödül 81 yaşında geldi: Alp Öyken’in tutkulu ve sıra dışı oyunculuğu
Türkiye'nin dünyanın en iyisi olduğu belki de tek konu dublaj sanatçılarımız ve onların müthiş seslendirme performansları. Köksal Engür, yitirdiğimiz büyük dublaj sanatçılarındandı. Kaybettiklerimizi anmak hem de bizdeki unutulmaz izlerini tekrar hatırlamak için ortak anılarımızda yolculuğa çıkalım.
MİTHAT KORAY
Hayatıma TRT klasiklerinden çocuk programı Oyun Treni ile giren ve bir daha hiç çıkmayan Köksal Engür’ü kaybettik 26 Mart’ta. Engür, kıymetli bir tiyatro oyuncusu, aynı zamanda önemli bir dublaj sanatçısıydı. Aramızdan ayrılmasıyla yaşamımızdaki güzel seslerden birini yitirdik yazık ki.
Türkiye’nin seslendirmede dünyanın en iyisi olduğunu ilk duyuşum Köksal Engür’ün Oyun Treni’nde Makinist Veli’yi canlandırdığı, memleketin henüz raydan çıkmadığı yıllara rastlar. O zamanlar Türkiye’nin dünyada kendi kendine yeten yedi ülke arasında yer aldığı da sıkça söylenirdi ama ben dublajdaki başarının peşine düşmeyi yeğledim.
Akşam yedi olunca “Haydi yatağa” denen çocuklardan değildim. Bu nedenle çılgınlar gibi televizyon seyretme şansına sahiptim. Bu fırsatı değerlendirip seslendirme aleminde bir nevi tahkikata başladım. Eskiden film ya da dizi bitince kirli beyaz bir zemin üzerinde ağır ağır akardı seslendirenlerin isimleri. Ancak hangi karakterin dublajını kimin yaptığı yazmazdı. Bu sebeple hangi ismin hangi sese ait olduğunu tespit etmek biraz vakit alıyordu. Geçmişte seslendirenlere büyük değer verildiği için gazetelerin televizyon sayfalarında özellikle dizi anonslarında aktörün yanında dublajını yapan sanatçının adı da yazıyordu. Bu iyi bir fırsattı. Radyo tiyatrosunda da oyunun başında hangi karakteri kimin canlandırdığı duyurulurdu TRT mikrofonlarından. Keşif maceramdaki ikinci mühim veri kaynağı da buydu. Yoğun bir çalışma sonunda artık beyaz camdan yavaş yavaş süzülerek aşağı kayan seslendirenler listesindeki neredeyse tüm seslere, dublajcı isimlerine hâkim olmuştum. Bir yandan da seslerini hafızama kaydettiğim bu insanların görünüşlerinin nasıl olduğunu zihnimde canlandırmaya çalışıyordum. Bu arada babamın arkadaşı, dönemin TRT seslendirme yönetmeni Alaattin Güven’den gelen teklife niçin “Hayır” dediğime hâlâ yanıt bulmakta zorlanıyorum.
O yıllardan iz bırakan karakterlere gelince… Laurel ve Hardy, İtalyan komedyen Toto gibi karakterleri seslendiren Ferdi Tayfur, hem performansı hem de arabeskçi Ferdi Tayfur ile olan isim benzerliği sayesinde kafamda yarattığı karışıklık nedeniyle aklıma yerleşmişti (Dünyada benden başka bir Koray olduğunu da diğer tutkum futbol vesilesiyle bir maçın yıldız tablosunda Samsunspor’da karşıma çıkan adaşım sayesinde öğrenmiştim). Ferdi Tayfur’un ne denli muhteşem bir sanatçı olduğunu ilerleyen yıllarda çok daha iyi anladım. Tayfur, ülkemizde seslendirmeye farklı bir boyut kazandırmış, günlük konuşma diline yer vermişti. Çocukken bayılarak izlediğim Laurel-Hardy’nin dublajını nasıl yarattığını Gökhan Akçura sayesinde okuduğum 1938 tarihli Foto Magazin dergisinde yayınlanan röportajdan öğrenelim:
– Azizim; evvelâ kelime kelime ‘motamo’ tercüme etmek istedimse de, sonra kendi bulduğum esprileri onların ağız hareketlerine ve jestlerine uydurmak çok daha iyi oldu. Meselâ bir filmlerinde Galata Kulesi’nin gölgesini satın alırlar, bir diğerinde Hardi bir işle meşgul olurken ‘Anam olasın Ömer’ şarkısını mırıldanır, Lorel de ‘Bayan Safiye’ye [Ayla] rekabet mi edeceksin?’ diye sorar. Daha birçok bu kabil yerli uydurmalarımız var tabii…”
Yıllar sonra bir başka dublaj efsanesi Sezai Aydın da çevirinin kısa kalması sebebiyle Bill Cosby karakterini kendine özgü bir şekilde seslendirdi ve büyük başarı elde etti. Aydın, Taş Devri çizgi filminde Fred Çakmaktaş’a banyoda ‘Beni Köyümün Yağmurlarında Yıkasınlar’ı söyleterek belki bilerek belki farkında olmadan ustası Ferdi Tayfur’un izinden gitti. Rocky’den Değerli’ye birbirinden kıymetli dublajlar yaparak bizlere eşsiz lezzetli sesler sunan Sezai Aydın da yakın zamanda kaybettiğimiz büyük değerlerden.
Yeniden biraz gerilere gidersek… Rüştü Asyalı, sülaleme küfür etse “Bir daha söyle” diyeceğim kadar hayran olduğum bir sese sahipti. Bugün bile onun Cyrano de Bergerac seslendirmesini aynı heyecanla dinliyorum. Anthony Quinn, Kirk Douglas gibi büyük aktörlere ses veren İstemi Betil favorilerimden biriydi. Onun yüzünü ilk kez “Dönemeç” adlı TRT dizisinde gördüm. Çetin Tekindor bayıldığım seslerden biriydi. Tıpkı Cüneyt Türel gibi. Kızılderili şeflerinin dublajı Kaya Akarsu’dan sorulurdu. Kendisini, tiyatroda Kafesten Bir Kuş Uçtu adlı oyunda yine bir Kızılderili olarak izleme şansını yakaladım. O, zihnimde canlandırdığım görüntüsüyle gerçek görüntüsü en örtüşen karakter olarak bende özel bir yere sahip.
Mümtaz Sevinç, hayran olduğum seslendirme sanatçılarından biriydi. Hangi karakteri konuşsa büyülenmiş bir şekilde dinlerdim onu. Ne yazık ki bir kıskançlık cinayeti sonucu erken yaşta aramızdan ayrıldı gitti. Dallas’ta Bobby Ewing’i, Mavi Ay’da David Addison’u seslendiren unutulmaz Alev Sezer de erkenden yaşama veda etti.
Büyük usta Erol Günaydın, Ayı Yogi dublajıyla dün gibi hatırımda. Seslendirdiği her karaktere inanılmaz renk katan üstat Müşfik Kenter ve Komiser Colombo’nun unutulmaz sesi Savaş Başar gibi. Işık Yenersu, bir kadının sahip olabileceği en güzel seslerden birine sahipti; “Mc Millan ve Karısı” adlı dizinin dublajında Çetin Tekindor ile harika bir ikili oluşturuyordu. Aykut Sözeri, buğulu sesiyle Gregory Peck’i öyle güzel konuşurdu ki.
Gülseren Gürtunca, Elçin Temel, Erol Kardeşeci, Osman Gidişoğlu, belgesellerin değişmez dublajcısı Sacit Onan ve diğerleri. Ayrıca TRT 2’nin açılmasıyla devreye giren İstanbul Devlet Tiyatrosu ekibi. Hepsi birbirinden değerliydi. Belki devlet tiyatrosu geleneğinden gelmeleri sebebiyle konuşmaları fazla ağdalıydı. Geriye bakınca bir asilzade ile kovboy seslendirmesini çok benzer şekilde yaptıklarını anlayabiliyorum. Ama hepsi işlerine büyük bir titizlikle sarılırdı. Elbette onlarla birlikte seslendirme yönetmenleri de. Ekranda konuşan aktörle seslendirenin dudak hareketleri arasındaki uyum hayranlık vericiydi. Uydu antenler marifetiyle yabancı ülke televizyonları izlenmeye başlayınca bizimkilerin ne denli özel olduğunu iyice anlaşıldı. Hele ki tüm karakterleri aynı kişinin seslendirdiği Polonya kanallarını gördükten sonra.
Görev yerleri kayıt stüdyosuydu ama bir projedeki dublaj performansları mesailerini beyaz perdeye de taşıdı.Unutulmaz dizi Uzay Yolu’nu TRT’de yayınlandığı dönemde seslendirenler, karakterlerle o denli özdeşleşmişti ki 1973 yapımı Turist Ömer Uzay Yolunda isimli filmde Atılgan gemisinin mürettebatından Mr.Spock ile Dr. McCoy’u televizyonda dublajlarını yapan Erol Amaç ve Ferdi Merter canlandırdı.
Seslendirenlerin isimleri zamanla televizyon ekranlarından, gazete sayfalarından kayboldu. Onlarca kanal ve platform varken adlarını yazmaya vakit ve yer kalmadı. Artık isimlerini tek tük duyuyoruz. Daha da hazini ustalar birer birer veda ediyor yaşama. Tıpkı bu yazıyı kaleme almama vesile olan Susam Sokağı’ndaki Büdü’nün, çizgi film Red Kit’in harika dublajcısı Köksal Engür gibi.
Ne olursa olsun ben hayatı keşfetmeme yardımcı olan bu insanları asla unutmayacağım. Sesleri her zaman kulaklarımda kalacak.
20 Ekim 2024 - Kırmızı-beyaz-siyah bir Anadolu hikayesi
13 Ekim 2024 - Lejyonerlerin tarihçesi: Dalgakıran, bombacı ve Sabri Mahir’in film gibi öyküsü
8 Ekim 2024 - Şampiyonlar Ligi müziği bu kez Galatasaray’ın kadınları için çalıyor
9 Ağustos 2024 - ‘Süper’ kolay olunmuyor! 67 yıllık harika hikayede yeni sayfa