Türkiye’nin inişli çıkışlı hikayesini 21 sosyolog anlatıyor: Mükemmel toplum yoktur

Türkiye'nin kültürel, toplumsal ve siyasal değişim ve dönüşümünü sosyologlardan dinleyebilirsiniz. İki yıl süren Türkiye'de Sosyolojinin Hikayesi projesi tamamlandı. 21 sosyolog kendi hikayeleri üzerinden Türkiye'yi anlatıyor.

Kültür Sanat 27 Haziran 2024
Bu haber 1 yıl önce yayınlandı

Türkiye’de sosyolojinin uzun bir tarihi var. Birkaç yıl önce Türkiye’de Sosyolojinin Hikayesi adıyla bir proje başlatıldı ve projede amaç doğrudan sosyoloji eğitimi almış, sosyolojik bilgi üretmiş aktörler üzerinden Türk sosyolojisi derinlemesine anlamaktı.

70 yaş üstündeki 21 sosyologla görüşüldü. Kimler yoktu ki bu isimler arasında: Ali Yaşar Sarıbay, Bahattin Akşit, Bedri Mermutlu, Beşir Atalay, Beylü Dikeçligil, Enis Öksüz, Ercan Tatlıdil, Fügen Berkay, İhsan Sezal, Kadir Cangızbay, Korkut Tuna, Mustafa Aydın, Mustafa Erkal, Nilgün Çelebi, Oya Baydar, Önal Sayın, Sabahattin Güllülü, Sami Şener, Ülgen Oskay, Ümit Meriç, Yusuf Ziya Özcan…

Balkan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Lütfi Sunar ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın’ın yürüttüğü proje sonuçlandı, bir site ve bir kitapla bu araştırmanın sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı.

Prof. Dr. Lütfi Sunar ile Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın Lütfi Sunar proje bitimi sonrası bir değerlendirme yaptı. Prof. Dr. Akın 1960 ve 1970’lerin Türkiye’nin ciddi anlamda toplumsal değişim yaşadığı, politik ayrılıkların ve çatışmaların ortaya çıktığı yıllar olduğunu anlattı. Proje üzerinde iki yıl çalıştıklarını söyleyen Akın “Hem sağ hem sol, farklı görüşten hocalarımızla görüşmeye dikkat ettik. İnsanlar biyografilerini yaşarken sadece kendi hikayelerini yaşamıyorlar, toplumlarının tarihini, değişimini de yaşıyorlar. Biz onların biyografileriyle toplumsal değişiminin kesişimlerini yakalamaya çalıştık. Karşımızdaki çeşitlilik de bize pek çok şey sundu” diyor.

Prof. Dr. Sunar sosyolojinin erken dönemde, diğer pek çok disiplinle kıyaslandığında kadınlara daha açık bir alan olduğunu, bu durumun da disipline farklı, özgün bir karakter kazandırdığını söylüyor. 1960’lı yıllarda saha çalışmalarıyla ilerleyen sosyolojide, daha sonra Türkiye’de yaşanan sosyal ve siyasal değişimlerden dolayı kuramsal alanda yoğunlaşma gözlendiğini anlatan Sunar bu değişimi şöyle değerlendiriyor: “Demek ki 1980 darbesi sosyolojiyi gerçek toplumsal meselelerle ilgilenmekten biraz uzaklaştırıyor. Bu da anlaşılabilir bir şey. Bir darbe ortamında, toplumsal sorunlarla ilgilenmek gerçekten çok güç. Ayrıca çok ciddi bir baskı var üniversite üzerinde. Bunun bir benzer etkisini 12 Mart darbesinde görüyoruz. O daha soft, daha yumuşak bir şekilde ama orada da görüyoruz. Dolayısıyla sosyolojinin toplumsal meselelerle ilgili olduğunu ama aslında dış siyasal koşulların biraz bunu baskılayarak uzaklaştırdığını görüyoruz. Bu bizim için yeni bir bilgiydi.”

Sunar “1960’lardan sonra Türkiye’de sosyoloji yeniden bir kurumsallaşma dönemine giriyor. Yeni bölümler açılıyor, pek çok üniversitede sosyoloji çalışmaları başlıyor. Bu kuşak aslında bu çalışmaları başlatan, sürdüren, kurumsallaştıran isimlerden müteşekkil. Yaş sınırını biraz daha aşağıya çeksek çalışmaya daha fazla isim girebilirdi ama biz özellikle 1960’larda okumuş, 1970’lerde doktorasını yapmış isimlerle sınırlı tutmak istedik. Bir de bu isimler artık yaş itibarıyla kaydedilmesi gereken isimler. Bölümlerin ve çalışmaların oluşumunu bu isimlerden dinlemek bizim için çok kritikti” diyor.

Projeyi Balkan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Lütfi Sunar (solda) ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın yürüttü.

‘Sosyoloji halk çocuklarının tercih ettiği bir disiplin’

Çalışmada sosyoloji tarihi kitaplarında anlatılmayan pek çok detayla karşılaştıklarını anlatan Sunar ilginç bir tespitte de bulunuyor: “Yaşam hikayeleri açısından baktığımızda şunu söyleyebilirim, bu isimlerin önemli bir kısmı küçük memur çocukları. 1960’lı, 1970’li yıllarda Türkiye’de üniversiteye, hatta liseye erişimi düşündüğünüzde bu doğal bir şey. Daha seçkin, daha aristokratik ailelerden gelen isimler çok az. Onlar muhtemelen farklı bölümlere gidiyorlar, sosyolojiye gelmiyorlar o tarihlerde. Sosyoloji halk çocuklarının tercih ettiği bir disiplin olarak karşımıza çıkıyor. Bunu hocalarımızın eğitimlerinde, maceralarında izleyebiliyoruz ve bugün de halen daha öyle.”

 

Yayın dünyası alarmda: Yeni tehlike PDF korsanları ve onlar artık yapay zekayı kullanıyorYayın dünyası alarmda: Yeni tehlike PDF korsanları ve onlar artık yapay zekayı kullanıyor

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.