Pulitzer ödüllü romanlardan gerçek yaşam öykülerine: Sevgi sevgidir

Kahramanları gökkuşağının rengini yansıtan kitapları Zeynep Başaran Onur Ayı için seçti.

9 Haziran 2024
Fotoğraf: Shutterstock

Haziran ayı LGBTQ Onur Ayı. Haziran olmasının sebebi ABD’deki Stonewall Ayaklanması. 1960larda ABD’nin hemen hemen her eyaletinde hemcinsle rızaya dayalı cinsel ilişki yasadışıydı. Polisler homoseksüellerin uğrak yeri olan barlara, gece kulüplerine sürekli baskın düzenliyordu. Bu baskınlardan yılan şimdiki adıyla LGBTQ toplulukları için bardağı taşıran son damla Greenwich Village’daki Stonewall isimli bara 28 Haziran’da yapılan baskın oldu. Bu baskın bir dizi direniş eylemini ve gösterileri tetikledi, hak kazanımları için mücadeleyi başlattı. Haziran ayı, 1999 yılında ABD tarafından Onur Ayı olarak tanındı. Türkiye’de ise ilk kez 1993’te Cinsel Özgürlük Haftası gündeme geldi. O yıllardan bu güne, Türkiye’de hak kazanımı ve kabul mücadelesi sürüyor.

Onur Ayı için kütüphanemden gökkuşağının her rengini görünür kılan kitaplar seçtim.

Gökkuşağından Hikayeler

LİSTAG (LGBTİ+ -gey, biseksüel, trans, interseksüel- Aileleri ve Yakınları Derneği) destek ve dayanışma amaçlı bir dernek. Kitap bu derneğin mensubu anne babaların hikayelerini paylaşmalarını sağlayan bir atölye çalışmasının ürünü. Çocukların anne babalarına açılmaları, anne babaların düşündükleri, hissettikleri, bir mücadelenin yavaş yavaş parçası haline gelmeleri.. Bu mücadeleyi daha iyi anlamanın bir yolu bu insan hikayelerini okumaktan geçiyor.

Buğra Giritlioğlu’ndan Çapkın Gezginin Ukdeler Kitabı

Yazar ve çevirmen Giritlioğlu aynı zamanda obiçim yayınları’nın kurucusu. Giritlioğlu 2021’de yayınevini kurarken “Kuirliğin utanç/övünç kaynağı olmasından ve aslında her tür kimlik vurgusundan usananların buluşma noktası” diyerek yola çıkmış. Çapkın Gezginin Ukdeleri Giritlioğlu’nun ilk romanı. Biraz otobiyografik ve oldukça muzip görünüyor. Yeni bir ses keşfetmek isteyenler bu kitaba yönelebilir. Okunacaklar listemde.

Andrew Sean Greer’den Bay Less

İşte en sevdiğim roman karakterlerinden biri. Pulitzer ödüllü bu roman, hem inceliklerle bezeli, hem de çok matrak. 5o yaşlarındaki vasat romancı Andrew Less, sevgilisi tarafından terk edilince, gelen her tür kitap tanıtım davetini kabul ederek bir kitap turuna çıkar. Anlayacağınız en eski hikaye omurgalarından kakramanın yolculuğu bu romanda, bir kitap turu kılığına bürünür. Ancak kitap bu şablonu, hem yayın dünyasını, hem orta yaş krizini, hem ABD’nin mevcut kültürel iklimini masaya yatırmak için kullanır. Romanda bir noktada Less’in reddedilen son eserinin orta yaşlı gey bir adamın San Fransisco’da bir yandan dolaşıp, bir yandan üzüntülerini anlatması ile ilgili olduğunu anlarız. Less lezbiyen bir arkadaşına romanın konusunu tarif edince, kadın şöyle der: “Orta yaşlı beyaz Amerikalı bir adamın orta yaşlı beyaz Amerikalı üzüntüleri mi? Böyle bir adam için “vah vah” demek biraz zor.” Romanın ustalığı tam da burada yatar: Romanın sonunda bir de bakarız Less’e vah vah demişiz, içine düştüğü durumlara gülmüşüz ve en önemlisi ona kalbimizi kaptırmışız.

Alice Walker’dan Renklerden Moru

1983’te Pulitzer Ödülü’nü kazanan bu romanın feminist yazarı Alice Walker, Pulitzer’i kazanan ilk Afrikalı-Amerikalı olarak tarih geçti. Roman Celie adında eğitimsiz, şiddet görmüş bir kadının dönüşümü üzerine. Ensest, ırkçılık, tecavüz gibi mevzuları sıradışı biçimde ele alan lirik yaklaşımıyla çokça övüldü. İki kez de sinemaya uyarlandı. İlk uyarlama Steven Spielberg tarafından 1985’de yapıldı. Ancak bu uyarlama romandaki merkezi lezbiyen ilişkiyi neredeyse görmezden gelmesiyle çokça eleştirildi. İkinci uyarlama ise Ganalı yönetmen Blitz Buzawule tarafından bir müzikal olarak 2023’te gerçekleşti. Bu uyarlamadan sonra Alice Walker şu beyanatta bulundu: “Filmde Shug ve Celie’nin sevgili oldukları gerçeğini seyircilerin net bir şekilde anlaması çok hoşuma gitti. Burada yardıma ihtiyacımız vardı.” Walker daha önce kitapta lezbiyen bir ilişki olmasıyla ilgili de şunu söylemişti: “Celie’e kitapta bir kadının aşkını verdim. Niyetimde çok nettim. Celie, onu bütünüyle gören, değerli bulan ve takdir eden biri tarafından derin bir aşkla sevilmeyi hak ediyordu. Tıpkı her birimiz gibi.”

Sevmek, sevilmek, insanca, onurlu bir yaşam sürmek herkesin hakkı. Bütün dünya buna inansa, hayat bayram olsa.

 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.