Bir başkan adayından bunu da duyduk: Bir porno yıldızıyla seks yapmadım

Dünyanın en önemli güçlerinden ABD'yi yönetme aday iki kişinin münazarasında seviye yerlerde. Bu seviyeyi tarihsel kurgularda bulmak zor, belki distopyalarda vardır.

30 Haziran 2024

Hani biri çok saçma ya da ayıp bir şey yapar da onun namına utanırsınız, Donald Trump ve Joe Biden’ın başkanlık tartışmasını izlemek bende benzer bir utanma duygusu yarattı. Bu yaşlı beyaz erkeklerin iktidara yapışması kadar acıklı bir manzara var mı bilemiyorum. Sadece Amerika değil Türkiye ve daha pek çok ülke kendi iktidar alanını sürekli genişletmeye çalışan, ondan bir karış kaptırmamak için her tür değeri çiğneyebilen politikacı kaynıyor. Tabii sorun insan doğasında; iş yerinde veya yazlık sitede dahi iktidar zehirlenmesinin örnekleri yok mu? Bu korkunç güç dinamiklerinin sadece bu yüzyıla özgü olmadığını biliyoruz ve bu bilgi içimizi ferahlatmıyor. Ama en azından edebiyata verimli bir alan açıyor: Tarihsel kurgu.

Tarihsel kurgu deyince devleşen bir romancı var: Hillary Mantel. 2022 yılında vefat eden usta romancı güç dinamikleri üzerine bir üçleme yazdı: ‘Kurtlar Hanedanı’, ‘Ölüleri Getirin’ ve ‘Ayna ve Işık’. Tam on beş yılda tamamladığı bu üç romanı henüz okumadıysanız, sizin için bu yaz 16. Yüzyıl İngiltere entrikaları ile dopdolu geçebilir.

Cromwell Üçlemesi

Romanların odağında Thomas Cromwell var. Cromwell, Kral VIII. Henry döneminde İngiltere Parlamento Şansölyesi, Kral Genel Sekreteri, Ferman Mührü Emini ve İngiltere Kilisesi’nin Kral VIII. Henry’den sonra en yetkili yöneticisi.  Kendi aristokrat olmasa da, asaletin göbeğinde konuşlanan Cromwell, papadan, giyotine giden Anne Boleyn’e, ayran gönüllü ve zalim VIII. Henry’den kendi ailesine, herkesi bir orkestra şefi gibi idare ediyor. En önemlisi Cromwell paradan anlıyor, kilisenin gerçek gücünün imandan değil, paradan geldiğini biliyor. Kilisenin elindeki tüm zenginliği, malı mülkü alıp, aristokratlara dağıtması Hristiyanlık reformunun önemli itici güçlerinden biri. Cromwell’in Tudor İngilteresi’nde VIII. Henry’nin sağ kolu haline gelişi, kraliyet için yürüttüğü entrikalar ve idare ettiği çetrefilli insan ilişkileri romanın ana malzemesi.

Bir zalimin zihninde dolaşmak

Tarihsel kurguların ilginç tarafı, olduğunu bildiğimiz olaylara sadık kalıp bu olayları gerçekten olup olmadığını asla bilemeyeceğimiz mizansenler içinde veya diyaloglar üzerinden bize yaşatmaları. Mantel’in büyük başarısı, bu üç roman sayesinde Thomas Cromwell’le okur arasında kurduğu müthiş bağ. Bu öyle derin bir bağ ki bizi Cromwell’in bilincinin kapanışına kadar götürüyor. Bir insanı anlarken tüm bir tarihi de anlıyoruz.

İnsanları öldürtürken zindanlarda çürütürken beş parasız bırakırken Cromwell’in tek gerekçesi bunu kral için yapması. Ehliyetini kraldan alıyor dolayısıyla etik olarak sorgulanabilir olmaktan çıkıyor. Cromwell esasında bir prototip. Ama neyin prototipi? Göz göre göre yalan söyleyen, kuralları büken, mızıkçı çocuklar gibi kavga eden politikacıların mı? Onlar ehliyetlerini nereden alıyor, onları kim sorgulayabiliyor, sistem neden ve nasıl onları koruyor? İşte Mantel’in romanları bir krallık üzerinden demokrasinin kısa kalan yönlerini düşündürüyor.

Milenyumla birlikte altımızdaki zemin kaydı

Mantel 2022’de ölmeden hemen önce verdiği bir röportajda şöyle diyor: “Benim gibi 2. Dünya Savaşı’ndan sonra doğanlar, en azından Amerika ve Avrupa’dakiler, şeffaf ve emniyetli bir döneme doğmuş oldu. Ama köşeyi dönüp milenyuma geçer geçmez altımızdaki zemin kaymaya başladı. 16. Yüzyıl hakkında yazıyorum gibi görünse de esasında çıplak güç, eşitsizlik, fakirlik, sömürü, kısıtlı kaynaklar için savaş ve kadın düşmanlığı hakkında yazıyorum. Geri kalmış ve batıl inançları olan bir toplum hakkında yazıyorum. Ve bence dünyanın çoğu için tüm bunlar hâlâ geçerli. O nedenle kimse bana tarihsel kurgular günümüzde geçer akçe değil demesin.”

Bence de kimse Mantel’a bunu demesin; zaten üçlemenin ilk iki kitabı Man Booker ödülünü aldı, üçüncüsü de ödüle aday gösterildi. Bu olağanüstü başarı, Mantel’ın üslubu, anlatım stratejileri, müthiş araştırmacılığı kadar, romanların bugünle kurduğu diyalog ile alakalı.

Dünyanın en önemli güçlerinden biri olan Amerika’nın başkanlığı için aday gösterilen iki kişinin konuşmalarına bakınca, günün birinde bu insanlardan birinin elinin altında nükleer savaşı başlatabilecek bir düğme olabileceğini düşününce, tartışmaları esnasında şu cümlenin sarf edilmiş olması daha da şok edici geliyor: “Ben bir porno yıldızıyla seks yapmadım.” Seviye yerlerde. Bu seviyeyi tarihsel kurgularda bulmak zor, belki distopyalarda vardır.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.