Bodrum’da bir Toskana bahçesi

Bodrum'da Gümüşlük yakınlarındaki Dereköy'de Ömer ve Svetlana Disperati'nin kurduğu inanılmaz bitki koleksiyonuna sahip müthiş bir bahçe var. Bahçeyi gezmek doyumsuz, daha iyisi bahçeye kurulmuş bir de İtalyan lokantası var.

Popüler 7 Ocak 2024
Bu haber 8 ay önce yayınlandı
Fotoğraflar: Nevra Nergiz

Türkiye’nin pek çok bakımdan ilkleri barındıran bir koleksiyon bahçesine götüreceğim bugün sizi. Bodrum Dereköy’deyiz. Gümüşlük’e giderken karşıma çıkan son derece mütevazı, minicik bir tabela beni yoldan ayırdığında henüz nasıl bir zenginlikle karşılaşacağımın farkında değilim. Zenginlik kelimesini varsıllık anlamında kullanmadığımı söylememe gerek yoktur herhalde…

Rino’s Garden tam 70 yıldır tohumla, toprakla, bitkilerle uğraşan Disperati ailesinin eseri bir koleksiyon bahçesi. Bahçeyi karış karış gezmeden önce Ömer ve Svetlana Dispati ile derin bir sohbete dalıyoruz. Konu başlıklarımız hiç kuşkusuz ziraat, peyzaj ve endemik bitkiler…

“Dedem, Atatürk’ün talimatıyla süs bitkileri üzerine öğrenciler yetiştirmek ve istasyonlar kurmak için Büyükdere Fidanlığı’na geliyor ve bir daha da dönmüyor” diye anlatıyor Ömer Disperati (solda). Svetlana Disperati ile Rino’s Garden’da.

Ömer Bey bu konularla ilgili yeni bilgiye doymuyor. Sürekli araştırma halinde olduğunu ve bitmeyen bir merakla öğrenmeye devam ettiğini her seferinde yineliyor. “Diyelim otomotiv sektörüyle ilgileniyorsunuz ve işe sıfırdan başlayacaksınız; emin olun 1-1,5 yıl sonra çözersiniz meseleyi… İşte bizim işte o yok!”

Bitkiler göç eder mi?

Bitkilerin de göç ettiğini biliyor musunuz

Anlattığı hikayeler arasında en çok etkilendiğim bitki göçü oluyor. Son 50 yıldır bitkilerin göç ettiğini söyleyen Disperati, buradaki iklim bandının enlemler boyunca yukarı yani kuzeye doğru çıktığından bahsediyor. Bu, bugün gördüğümüz Akdeniz bitki örtüsünün bundan yıllar sonra İstanbul’un bitki örtüsü haline gelebilme ihtimali demek…

Bu mantıkla İstanbul’un bitki dokusu da Kırım’ın bitki dokusu haline gelebilir. Kahve içerken altında oturduğumuz meşeyi göstererek şöyle devam ediyor Ömer Bey sözlerine: “Şu ağaç örneğin 1500 sene yaşıyorsa, aynı genotip üzerinden gelen kendi neslini yüzlerce kilometre kuzeye çıkartabiliyor.”

Hemen ardından İzlanda’da yaşanmış bir başka hikayeyi dinliyorum kendisinden. İzlanda’nın güneyinde 1963’te yaşanan yanardağ patlamasının ardından ortaya çıkan Surtsey Adası’nı inceleyen dendrologlar (ağaç bilimci) patlamadan 2 sene sonra deniz yoluyla ortaya çıkan bitkileri saptıyorlar. 2008 senesinde ise adada tam 65 tür bitki oluştuğunu raporluyorlar. Ekosistemin muhteşemliğine bir kez daha hayran kalıyorum.

Sohbetimize 750 tür bitkiyi görebileceğiniz Rino’s Garden’ın 6,5 dönümlük enfes bahçesini gezerken devam ediyoruz. 1948 yılında İtalya’nın Toskana bölgesinden Türkiye’ye göçen dedesinden bahsediyor Ömer Bey. “Toskana, Rönesans bahçelerinden gelen bir kültürle fidancılığın öncüsü olan bir vadi. Dedem, Atatürk’ün talimatıyla süs bitkileri üzerine öğrenciler yetiştirmek ve istasyonlar kurmak için Büyükdere Fidanlığı’na geliyor ve bir daha da dönmüyor. Yalova’da fidanlıklar kuruyor. Bugün Yalova’nın çiçekçilikle anılmasının sebebi benim ailemdir.”

Tabii iş Yalova’da takılıp kalmıyor; kuşaklar boyu devam eden aile işi Çin’e, Avrupa’ya, Kuzey Afrika’ya kadar uzanıyor. Fidan üretimi ile başlayan girişim, projelendirme ve satışla devam ediyor. Ömer Bey işin teknik ve akademik taraflarının yanı sıra estetiğine de önem veriyor. Zaten Rino’s’u tanımlamasını istediğimde; buranın kendi hayaliyle şekillenen bir Akdeniz bahçesi prototipi olduğunu söylüyor.

Macera nasıl başladı?

Disperatiler mesleki hayatlarında milyonlarca metrekare bahçe yapmış olmalarına rağmen ilk kez kendilerine bir bahçe yapıyorlar. O da 2018 yılında taşındıkları Gümüşlük’teki evlerinin bahçesi oluyor. Fakat bir zaman sonra bahçeye sığmaz oluyorlar ve an itibariyle gezdiğimiz bu araziyi alıyorlar. Esas amaçları Ömer Bey’e babasından kalan ciddi miktardaki koleksiyon bitkisini dikmek. Tam 67 tür İris olduğunu söylüyor tam İrislerin önünden geçerken.

“En azından elimizdeki bu özel türleri taşıyalım ve dikelim diye başladık biz işe. Bir yandan da estetik kısmı beni çok ilgilendiriyordu çünkü bitkili bir tarlaya dönmesini istemiyordum. Buranın bir bahçe haline gelmesi gerekiyordu. O halde bir koleksiyon bahçesi olarak sergileyelim fikriyle aile meclisine taşıdım. Tabii ki önerim büyük ilgi gördü. Böylelikle, her ne kadar ciddi yatırım istese de kolları sıvamış olduk.”

Değirmenin ‘suyu’ nereden?

Tam bu noktada uzun zamandır aklıma takılan bir soruyu yöneltiyorum aileye. Bu büyüklükte bir bahçeyi, bu susuzlukta nasıl beslediklerini soruyorum. Svetlana Disperati ziyaretçilerle daha fazla iletişim kurduğundan, bugüne kadar o kadar çok yanıtlamış ki bu soruyu, bu kez cevap için sözü eşine paslıyor:

“Bu bahçe Türkiye’de tek. Hangi açıdan diyecek olursanız; yağmur hasadı projemiz sebebiyle. Biz buraya yağan her türlü yağışı yakalıyoruz. Bodrum yarımadası yıllık 965 milimetre yağış alır. Bu araziye ise 4000-4500 metreküp civarı su düşüyor. Biz bu suyun 300 metreküpünü sürekli depomuzda tutuyoruz. Nasıl diyeceksiniz; yer altına inşa ettiğimiz sarnıç projemiz sayesinde. 80*80 cm plastik kutulardan oluşturulan bir sistem bu, üstelik tamamı okyanustan yakalanan plastiklerle imal ediliyor. Böylece okyanus plastiğine de çözüm üretilmiş oluyor.”

Yağan hiçbir damlanın ziyan olmadığını, bir kısmının depolandığını bir kısmının da sızdıran depolar vasıtasıyla yer altına enjekte edildiğini öğreniyorum. O sırada önümüze çıkan tarihi keson kuyunun da kurdukları sistemle beslendiği bilgisini veriyor Ömer Bey. Anlatılanlara bakılırsa Rino’s Garden umut verici bir teknolojiyle yenilenebilir enerji üretiyor. Gezegenin başına son yıllarda gelen felaketleri düşünecek olursak, son derece sevindirici bir haber bu!

İtalyan lezzetleri

Turumuzun son durağı bahçenin içindeki olmazsa olmaz İtalyan restoranı oluyor. Olmazsa olmaz diyorum çünkü bu ikonik bahçede gezerken insan ister istemez acıkıyor ve işin ruhunu leziz bir “Caprese” ya da “Papardelle Bolognese” tamamlıyor. İtalyan esintili bu nefis gezinin sonunda dostlarımla rüzgarın sesini dinleyerek sohbet edebileceğim, Bodrum’un sıkış tepiş mekanlarından sanki kilometrelerce uzaktaymış gibi hissettiğim şu büyülü anın tadını çıkartmak için şimdilik müsaade istiyorum sizlerden…

Son söz elbette Ömer Bey’de: “Estetiği ve bitkiyi seven insanların gelip burayı görmelerini isterim. Bitki satışımız yok ama mesala Agapanthus’un beyaz çiçeklisi de varmış diye yepyeni bir bilgiyle ayrılabilirler Rino’s Garden’dan. Tüm botanik bahçelerin amacı da budur zaten. Ayrıca bulunduğu habitata da faydası dokunur. Siz bir de sabah erkenden gelin, yüzlerce kuşun havuzda nasıl yıkandığını görürsünüz. Bu her bakımdan benzersiz bir tablo!”

Gerçekten de öyle…

Bodrum Kızılağaç'ta, kuklaların gücü adına!Bodrum Kızılağaç’ta, kuklaların gücü adına!

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.

İlgili Haberler