İletişim halinde olduğumuz kişiler karşısındaki tutumumuz, karakterimizin bir yansımasıdır. Karaktere dair “imza” niteliğindeki unsurlardan biri de kontrolcülük. Kimimiz her şeyi kontrol etme güdüsünden kurtulamaz, kimimiz ise “koyverdim gitti” modundadır.
Bu ikisi arasında da kontrolün sezdirilmeden sadece koruyuculuk amaçlı olduğu “kollayıcılık” ve kişinin etrafındaki hayranları ya da onayını görmeye yönelik “yoklamacılık” yer alıyor. Var mısınız teste?
a) Önerdiği mekan ve saat konusunda tereddütsüz sevinçle (hatta coşku!) kabul ederek anlaştınız.
b) Önerdiği mekan yerine siz bir yer önerdiniz (mekanlar sizden sorulur, onu büyüleyeceksiniz!), saati ona bıraktınız.
c) Önerdiği mekan ve saati, sevincinizi belli etmemeye çalışarak kabul ettiniz (haydi hayırlısı).
d) Önce telefonlaşıp öyle buluşmayı önerdiniz (kuşkudan kurtulamıyorsunuz arkadaşınızla bir olup sizinle eğleniyor olabilir mi? Ya rol yapıyorsa?).
a) Heyecandan eliniz ayağınız birbirine dolaşıyor. En yakın arkadaşınızla telefonda sürekli fikir teatisi…
b) Sükunetle, kendinizi şımartarak, kazanacağınızı bildiğiniz bir oyuna gider gibi hazırlanıyorsunuz.
c) Sükunetle hazırlanıyorsunuz, içinizde abartısız bir heyecan var.
d) Tam bir huzursuzluk hali. Sürekli bir ikilem hali: Aşk heyecanı bir yanda, ‘ne diye böyle bir şeye kalkıştım?’ hali öte yanda.
a) “Kim? Güzel mi/yakışıklı mı? Evlenme teklifi nerede nasıl oldu?”
b) “Nasıl biri? Tanıyor muyum? Ailesi zengin mi?”
c) “Aşık mısın, o da sana aşık mı?”
d) “İyi düşündün mü? Yaş tahtaya basmayasın.”
a) Ağzı
b) Gözleri
c) Bacakları
d) Elleri
a) Açıp bir göz gezdirir, sonra ait olduğu kutuya koyarsınız.
b) Alıp evde bakarsınız. Sahibine verme konusunda hiç de aceleci değilsiniz..
c) Dergiyi alır, komşunuza götürürsünüz.
d) Dergiyi olduğu gibi doğru kutuya koyarsınız.
a) “Neyse, içen bana da bırakmış.”
b) “İyi ki bardak kırılmamış.”
c) “Neyse, hiç değilse birisi susuzluğunu gidermiş.”
d) “Bunu kim içti?”
a) Kimse tarafından sevilmemek
b) Beğenme duygusundan yoksun kalmak
c) Merhamet duygusundan yoksun olmak
d) Sevme duygusundan yoksun kalmak.
a) Yetenek yarışması
b) Stil yarışması
c) Yemek yarışması
d) Şiir yarışması
a) İstendiğinde hayatı tıpkı çocukluktaki gibi yaşamak. (Güncel yaşam ne olursa olsun, siz çocukluğunuzu aynen yeniden yaşayacaksınız.)
b) İstendiğinde beğenilen bir fiziğe, istenilen yaşa sahip olmak. (Zahmetsizce, hemen.)
c) İstendiğinde yaşanmış güzel anıları yeniden yaşamak. (Bire bir.)
d) Hatırlamak istenen her şeyi eksiksiz hatırlamak. (Bir filmi zihinden yeniden seyretmek ya da bir olayı detayıyla hatırlamak.)
a) Konuşkanlığınız zirvede. Sandık kuruluyla esprili muhabbet. Hızlıca oy verip çıkma
b) Çok havalı görünüyorsunuz. Sandık görevlilerine hal hatır soruyorsunuz. Hızlıca oy veriyorsunuz, çıkışta da biraz takılıyorsunuz
c) Seçim kuruluyla selamlaşma. Oy verme kabininde dikkatlice oy kullanma
d) Kabine hızlı girdiniz, çıkmak bilmiyorsunuz. Tekrar tekrar gözden geçiriyorsunuz.
a) Ona en sevdiğiniz yemeklerden ikram edersiniz.
b) Sizin için yemekten bile daha önemli olan şey, masa düzeni, aksesuar ve tabak- çatal kaşık ile bardak takımıdır.
c) Bir şekilde onun en sevdiği yemekleri öğrenmeye çalışırsınız.
d) Öncesinde herhangi bir yiyeceğe alerjisi ya da intoleransı olup olmadığını sorarsınız.
a) Macera.
b) Tarih.
c) Biyografi.
d) Polisiye.
Sizin kontrolle pek işiniz yok. Başlıca iki nedeni var: Birincisi, kontrol biraz sıkıntı demek, zihinsel fiziksel mesai gerektirir. Sizse pek sıkıntıya gelemiyorsunuz. İkinci nedense tezcanlılığınız. Sabırsızlığınız ve aceleciliğiniz durup düşünmeye; şartları, kişileri ve kendinizi kontrol etmeye pek elvermiyor. Odaklanma durumu size uymuyor, fazla statik! Bir de kolay kolay bir şeyleri ciddiye almama huyunuz var ki, baktınız istediğiniz gibi olmuyor, olsa da olur, olmasa da diyerek işin içinden sıyrılıyorsunuz.
Sizin kontrolle pek işiniz yok çünkü konforunuza düşkünsünüz. Ortamı ya da durumu kontrol yerine size en uygununu seçiyorsunuz. Özbeğeniniz biraz abartılı ve beslendiği şey başkalarının size olan bakışları: Sizi ne kadar beğeniyorlarsa, size ne kadar hayranlarsa o kadar mutlu oluyorsunuz. Ben merkezci olduğunuz için ‘herkes’ çevrenizde ve kontrol ettiğiniz şey sizin hakkınızda ne düşünüp, ne hissettikleri. Gösteriş sevmeniz buna hizmet ediyor: Alkış ve hayran kitlesi gerekiyor. İşte bu yüzden her durumda yoklama yapıyorsunuz: “Beğenenleri görelim!”
Aslında siz kontrol konusunda çok ustasınız, ne var ki bunu baskı hissettirmeden, çok nazikçe yapıyorsunuz. Neyi kontrol edip neyi edemeyeceğinizi gayet iyi biliyorsunuz. Kontrol konusunda iki hassas noktanız var: Birincisi kendinize yönelik: dengeli ve ölçülü olmak, insanın kendisini kontrol etmesiyle mümkün. Ama bu, kontrolcülük değil. İkinci hassas noktanıza, başkalarını ilgilendiren kontrol olayınıza gelince… Herşeyden önce ‘başkaları’ sevdikleriniz ve sevenleriniz oluyor. Kontrol ise son derece nazikçe gerçekleşiyor: Onları korumaya yönelik çünkü. Başka bir deyişle fedakar ve diğerkam bir kollayıcısınız.
Siz tam bir kontrolcüsünüz. Her şeyi, kendiniz dahil herkesi, şartları, durumu, ortamı kontrol altında tutmak istiyorsunuz. Elinizde olsa kaderi de kontrol edeceksiniz. Kontrolcüsünüz çünkü suçluluk duygusundan kaçıyorsunuz. Hata yapmaktan, başarısız olmaktan, başkalarının sizi suçlamasından, hatta kendi kendinizi suçlamaktan kaçıyorsunuz. Titizliğiniz, zor beğenir olmanız, hata affetmeyişiniz bu kaçıştan kaynaklanıyor. Bu özellikler bir arada olunca huzursuz, zor ve huysuzluğa yatkın biri olarak gölgenizle de kavga ediyorsunuz. Her şeyi kontrol altında tutmak zor tabii! Başkalarını kontrolcülüğünüzle bunalttığınızda ‘kontrol delisi’ damgası yemeniz işten bile değil…