Princeton ve Stanford. ABD'nin biri doğu diğeri batı yakasında iki üniversitesi. İkisi de dünyanın en iyileri listesinde ilk beşte. Benzer bir okuma gelenekleri var. Hangi bölümden olursa olsun, öğrencilerin her sene okul başlarken aynı kitabı okuyup gelmelerini istiyor. İşte bu yılın okuma listesi.
Popüler kültürde Amerikan üniversite deneyimi, altın standart olarak öyle bir aşılanıyor ki, değme gitsin. Çocukları prestijli Amerikan üniversitelerine girsin diye Hollywood yıldızları ne taklalar atıyor. Oyuncu Felicity Hoffman kızı üniversiteye girsin diye rüşvet dahi vermişti.
Oysa son otuz yılda Amerikan üniversitelerinin fiyatlarındaki artış, bu eğitimin yatırım getirisini sorgulanır kıldı. Üniversitelerin kabul kriterleri de ayrı bir netameli konu. Harvard azınlık temsiliyetinde sınıfta kalmakla suçlandı, davalık oldu.
Bu kutsal eğitim yuvaları miyadını dolduruyor mu, ilim irfan üretmek iyice kapitalizmin etkisi altına mı girdi, bu kurumlar zenginleri daha zengin etmeye, klikleri pekiştirmeye mi yönelik? Tüm bunlar tartışılması son derece gerekli konular. Yalnız Amerikan üniversiteleri ile ilgili bir unsur var ki, tüm eleştirilerden ayrı bir yerde değerini koruyor: Öğrencileri ve mezunları birbirine bağlayan, kimi yüzlerce yıl öncesine giden harika gelenekler.
Mesela Princeton Üniversitesi… Princeton’a başlayan tüm öğrencilerin okula gelmeden okumaları beklenen bir kitap var. Üniversitenin rektörü kitabı bizzat kendi seçiyor ve kitap, tüm öğrencilere okul başlamadan önceden gönderiliyor. İşte son yılların kitapları:
2023 senesinde başlayanlar için seçilen eser Maria Ressa’nın ‘How to Stand up to a Dictator’ (Bir Diktatöre Nasıl Kafa Tutulur) isimli çalışması. Maria Ressa 2021 senesinde Nobel Barış Ödülü’nü alan iki kişiden biri. Kitap Ressa’nın anıları ve manifestosu. İlk ağızdan, bir diktatörün sosyal medyayı nasıl bir silaha dönüştürebildiğini ve bu şekilde özgür basını nasıl susturduğunu ve demokrasiyi nasıl darmaduman ettiğini anlatıyor. Henüz Türkçe’ye çevrilmemiş bu çalışma, sizce neden bu sene bu önerilmiş öğrencilere?
Geçtiğimiz senelerden iki örnek ise Jean Werner Müller’den ‘Popülizm Nedir?’ ve Claude M. Steele’den ‘Bir Islıkla Vivaldi: Irkçılık ve Stereotip Tehdidi Bizi Nasıl Etkiler?’ Popülizm Nedir isimli kitapta Müller, kavramın kendisini tanımlamayı önemsiyor. İçinde bulunduğumuz çağı Popülizm Çağı diye görenler olduğunu düşünürsek, kavramı anlamak hakikaten değerli. Bir Islıkla Vivaldi ise öğrencilere son yirmi beş yılın en önemli sosyal bilim çalışması olarak takdim edilmiş. Steele bu çalışmayı negatif stereotiplerle stresin ilişkisi üzerine yaptığı araştırmalara dayandırıyor.
Kaliforniya’daki Stanford Üniversitesi’nde ise Princeton’dan farklı olarak üç kitap geleneği var. Okula yeni başlayacaklar bir tema etrafında seçilmiş üç kitabı okuyarak geliyorlar. 2023 “Üç kitap” geleneğinin teması biyoçeşitlilik. Geleneğin adı “üç kitap” ama bu sene iki kitap ve bir film öneriliyor.
Kitaplardan biri Lulu Miller’dan ‘Balıklar Neden Varolmadı’. Kitap gerçek bir hikayeye dayanıyor. Ünlü bir taksonomist, yıllar içinde biriktirdiği tüm numuneleri farklı şekillerde yitiriyor. Bilim muhabiri Miller, bu kitapta taksonomistin tüm numuneleri yeniden bir araya getirme macerasını anlatıyor. Kitabın alt başlığı ‘Kaybın, Sevginin ve Hayatın Gizli Düzeninin Hikayesi.’
Diğer Stanford kitabı ise Pulitzer ödüllü yazar Ed Yong’dan ‘An Immense World’ (Koca Bir Dünya). Türkçe’ye sadece ‘Mikrobiyata’ isimli kitabı çevrilen Yong’un bu eseri, geçen sene yılın en iyi kitapları listelerinden düşmedi. Hayvanların dünyayı nasıl algıladıklarıı üzerine yazılmış bu kitap, tabiatı insan odaklı görmeye şartlanmış bizlere, bir davet gibi. (Stanford’ın önerdiği film ise 2021 yapımı Animal adlı film.)
Prestijli üniversiteler, son derede ayrıcalıklı konumda olan öğrencilerini, bireyin sosyal ve politik düzlemde verebileceği katkılar ve önleyebileceği önyargılar konusunda bilinçli şekilde yetiştirmeye çalışıyor. Öğrenciler daha kapıdan içeri adım atmadan, ileride seçecekleri bölümün içinde kaybolmadan, hem kendilerine, hem topluma karşı sorumlulukları olduğu, sadece yaşadıkları hayatın değil, yaşadıkları dünyanın meselelerini de düşünmeleri gerektiği onlara hatırlatılıyor. Bu prestijli üniversiteler çabalarında ne kadar başarılı, tartışılabilir. Ama bu çabanın başlı başına değerli olduğunu gözden kaçırmayalım. Türkiye’de öğrenciler bambaşka bir sistemle girdikleri üniversitelerinde, acaba böyle konuları düşünmeye ne kadar ve nasıl teşvik ediliyorlar?
Ben edebiyat öğrencisiyken en sevdiğim şeylerden biri başka derslerin müfredatlarına bakmak ve kitap listelerine göz gezdirmekti. Hala bu alışkanlığımdan vazgeçmiş değilim. Ne dersiniz, başka üniversitelerde, hangi derslerde, neler zorunlu kitap olarak geçiyor, ara sıra birlikte gezinelim mi?
Linkleri tıklayarak isterseniz Türkçede çıkmış olan kitapları satın alabilirsiniz.
Maria Ressa, How to Stand up to a Dictator
Jean Werner Müller, Popülizm Nedir?
Claude M. Steele, Bir Islıkla Vivaldi: Irkçılık ve Stereotip Tehdidi Bizi Nasıl Etkiler?
Lulu Miller, Balıklar Neden Varolmadı
Ed Yong, An Immense World ve Mikrobiyata
17 Kasım 2024 - Booker’ın son kazananı Orbital tam da COP 29’a denk geldi!
10 Kasım 2024 - Her şeyin sorumlusu: Çocuksuz kedi kadınlar!
27 Ekim 2024 - Intermezzo: Sally Rooney yine mest ediyor
20 Ekim 2024 - Kimse kendini kandırmasın, Victoria’s Secret’ta değişen bir şey yok
13 Ekim 2024 - Baskı, şiddet, yaş ayrımcılığı: Filmekimi karanlık köşeleri aydınlattı