Boğulan bir çocuk görsek üstümüzün başımızın ıslanmasına aldırmaz suya atlayıp onu kurtarmaya çalışırız. Peki dünyada ölmekte olan milyonlarca çocuk olduğunu bilmemize rağmen neden harekete geçmiyoruz? Efektif altruizm kavramı işte bu sorudan doğdu.
Geçen hafta OpenAI CEO’su Sam Altman’ın şirketten önce atılıp sonra yeniden başa getirilmesiyle yer yerinden oynadı. Bu olayın Efektif Altruizm (etkili özgecilik) hareketiyle bir bağı olduğunu biliyor musunuz?
Önce olayları hatırlayalım. OpenAI Yönetim Kurulu’nda yer alan şu üç kişi Altman’ın kovulmasını destekledi: Open AI’ın Baş Bilim İnsanı İlya Sutskever, Georgetown Üniversitesi Güvenlik ve Gelişen Teknolojiler Merkezi Direktörü Helen Toner ve RAND şirketinde girişimci ve araştırmacı olan Tasha McCauley.
New York Times’da geçen hafta yayınlanan haberde de vurgulandığı gibi, bu üçlü, yapay zekayı kontrolümüzden çıkabilecek bir dev gibi gören anlayışı temsil ediyorlar. Helen Toner ve Tasha McCauley’nin Efektif Altruizm hareketiyle ilişkili olduğu, İlya Sutskever’in ise hareketin bir nevi sempatizanı olduğu öne sürülüyor.
Efektif Altruizm ahlaki kararların veri ve mantığa dayalı alınmasına ön ayak olan sosyal bir hareket. Sam Altman ilk kovulduğunda Yönetim Kurulu’ndan gelen açıklama bu bakış açısını destekliyor: “Sam’in davranışlarında ve yönetim kuruluyla etkileşimlerinde şeffaf olmaması, kurulun şirketi denetleme sorumluluğunu engelliyor.”
Open AI, 2015’te Altman, Brockman ve Sutskever ve Elon Musk dahil dokuz ayrı kişiyle beraber kurulmuştu. Kâr amacı gütmeyecek bir tür laboratuvar olarak kurulan şirket, 2018’de Musk ayrıldıktan sonra, kâr amacı güden ancak kâr amacı gütmeyen şirket ve yönetim kurulu tarafından denetlenen karışık bir yapıya dönüştü.
Altman’ın gitmesi ve geri gelmesi, bir anlamda kâr amacı gütmekle insanlığın yararını kollamak arasında bir çekişme olarak görülebilir. Ve New York Times’da yazıldığı gibi şimdilik kapitalizm kazanmış görünüyor.
Efektif altruizme geri dönersek… Efektif altruizm esasında dünyanın her yerinden katılımla oluşan bir ağ, bir komünite. Yaklaşık on yıl evvel Oxford’daki filozoflar tarafından tohumları atılıyor. Hareket zengin teknolojistlerin radarına giriyor ve parasal olarak çokça desteklenerek bugünlere geliyor. Şaka gibi ama destekleyenlerden biri de kripto vurgunu yapan Sam Bankman-Fried. Kendi websitelerinde de detaylı yazıldığı üzere, efektif altruistler dünyayı radikal şekilde iyileştirmek istiyor.
Bir sonraki pandemi nasıl önlenebilir’den fakir ülkelerde gıda sorunu nasıl çözülebilir’e birçok meseleyi odaklarına almış durumdalar. Görünen amaç eğitimler, konferanslar ve sanal aktivitelerle insanları birleştirerek, tartışma ortamı, fikir ve bilgi alışverişi sağlamak. Esas hedef ise önemli konularda dünyada ağırlık sahibi bir ses olmaya çalışmak gibi görünüyor. Bu çerçevede çalışan bir organizasyonun, yapay zekayla ilgilenmesi şaşırtıcı değil. Etki üretebiliyorlar mı, üretebilecekler mi, işte buralar soru işareti.
Ağırlıkla online ortamda tezahür eden bir hareket olarak, efektif altruizmle ilgili birçok podcast ve blog var. Ancak The Economist, bu hareketle ilgili başka kaynaklar da paylaşmış.
Avusturalyalı filozof Singer tarafından 1997’de yayınlanan bu makalenin, efektif altruizm akımının doğmasında etkili olduğu söyleniyor. Singer özetle şu soruyu soruyor: Boğulan bir çocuk görsek, üstümüzün başımızın ıslanmasına aldırmaz, suya atlayıp onu kurtarmaya çalışırız. Peki dünyada ölmekte olan milyonlarca çocuk olduğunu bilmemize rağmen, neden harekete geçmiyoruz?
Alanın önemli ismi Peter Singer’in ‘The Most Good You Can Do’ adlı kitabı iki ay önce Koç Üniversitesi ve TÜSEV tarafından ‘En Büyük İyilik’ adıyla Türkçe’ye kazandırıldı.
İnsan başkalarının ihtiyaçlarını ve çıkarlarını kendilerininkinin önüne koyabilir mi? Elinden gelen “en fazla” iyiliği yapmak, fedakarlığı da beraberinde mi getirmek zorunda? Başkaları için yaptığımız iyiliklerden duyduğumuz memnuniyet bu iyilikleri daha az ahlaki kılar mı?
Peter Singer, altruizm kavramına bugünden bakarak onu pratik etiğin alanına taşıyor.
Macaskill’de bir başka kavram ortaya atıyor: “Longtermism” (uzun vadecilik). Ahlaki seçimler yapılırken gelecekte yaşayacak insanlara yeterli ilgi ve dikkat verilmediğini, verilmesi gerektiğini öne süren bir bakış bu. Macaskill “neden 1000 km. ötedeki insanlar önemli de, 1000 yıl sonra yaşayacak insanlar önemli değil” diye soruyor. Bu kavram, bana Brexit oylamasından sonra gördüğüm bir analizi anımsattı. Bu analiz Brexit’ten çıkma kararında göreceli yaşlı nüfusun oylarının etkili olduğunu ortaya koyuyordu. Bu kararın neticeleriyle ise göreceli genç nüfus yaşayacak.
İngiliz gazeteci Chivers, efektif altruizmden bir geri gidiyor ve rasyonalizm hareketini inceliyor. Kökleri hem Oxford’da, hem Silikon Vadisi’nde olan bu hareketin izini sürüyor ve yapay zekanın riskleri ve insanlığın geleceğine dair önemli analizler yapıyor. The Economist’in listelediği kaynaklar arasında, Türkçe’ye kazandırılmış tek kitap bu.
Oxford’dan felsefeci Ord’un kitabına birkaç sene önce Daron Acemoğlu da değindi. Uzunvadeciliği savunan filozof, nükleer savaşla girdiğimiz dönemin yapay zeka ile çığrından çıkabileceğini öngörmekle beraber, insanlığa dair umudunu yitirmemiş bir yerden yazıyor.
Efektif Altruzim hareketi ile ilgili, Türkçe’de kaynak bulmak için Internette oradan oraya bakarken, 6-27 ocak 2024’te ‘Etkili İyilik Programı’ adı altında bir etkinlik düzenlendiğini gördüm. Radikal empatiden, endüstriyel hayvancılığa, yapay zekadan kariyer seçiminde etkili iyiliği merkeze almaya pek çok konu programda kapsanacak. Programın yürütücüsü ise Koç Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Dr. Fırat Akova. En önemlisi Türkçe’de doğru kullanım efektif altruizm değil etkili iyilik demek ki! Bunu da öğrenmiş oldum.
1 Aralık 2024 - Rıdvan Hatun’dan Billur Örüntüler: Olgun bir ilk kitap
24 Kasım 2024 - Ünlü romancı Cormac McCarthy’nin ilham perisi 47 yıl sonra ortaya çıktı
17 Kasım 2024 - Booker’ın son kazananı Orbital tam da COP 29’a denk geldi!
10 Kasım 2024 - Her şeyin sorumlusu: Çocuksuz kedi kadınlar!