Hep olduğu gibi deneysel, hiç olmadığı kadar renkli: Art Brussels 40 yaşında

Sanat takviminin önemli duraklarından Brüksel Güncel Sanat Fuarı'na pentür ve renkler damgasını vurdu. Fuarda yer alan 30 ülkeden 177 galeri arasında Türkiye’den bu yıl ilk kez katılan Dirimart da vardı. Fahire Kurt fuardaydı.

Popüler 29 Nisan 2024
Bu haber 8 ay önce yayınlandı
Sanatçı Hadassah Emmerich (en solda) izleyicilere fuarda sergilenen işlerini anlatıyor

Genç yeteneklerin enerjisini yansıtan fuar olarak tanınan Art Brussels’in 40. edisyonunda renklerin hakimiyeti dikkat çekiciydi. Pentür son birkaç yıl olduğu gibi bu sene de üstünlüğünü korudu. Goblen, nakış, kumaş kombinasyonları olarak karşımıza çıkan tekstil sanatının ve dev totemlerden bakır telle kaplanmış elektronik aletlere kadar çeşitlilik gösteren heykelin yükselişe geçtiği bariz şekilde hissediliyordu. Doğa temasını peyzajlar ve yakın plan ayrıntılarla işleyen sanatçıların sayısı oldukça fazlaydı. Fuarın cesur renkleri, dünyanın karamsar manzarasıyla çelişkili bir iyimserlik duygusu yaratıyordu.

25-28 Nisan arasında düzenlenen fuarda, çoğu Avrupa’dan olmak üzere 30 ülkeden 177 galeri yer aldı. Standlarının konseptine göre dört ayrı alanda toplanan galerilerde 800’ü aşkın sanatçının eserleri gösterildi. Art Brussels’a ilk kez katılan İstanbul galerisi Dirimart, İnci Eviner ile Ebru Duruman’ın kadın bedeni ve cinsiyet kavramlarını sorgulayan çalışmalarına yer verdi.

Dirimart ilk kez Brüksel’de

Dirimart bu yıl Art Brussels’e ik kez katıldı

Fikir, malzeme ya da eser ne olursa olsun bu yıl Art Brussels’deki işlerin ortak noktası renkti

Deneyselliği ve genç sanatçılara alan açmasıyla bilinen Art Brussels, ait olduğu şehre çok benziyor. Paris, New York ya da Londra gibi ikonik ve gösterişli değil belki ama içinde keşfedilmeyi bekleyen cevherler barındırıyor. Brüksel’de yaşayan Fransız koleksiyoner Frédéric de Goldschmidt, on yedi yıl önce ilk kez gezdiği Art Brussels’in başka fuarlara kıyasla çok daha deneysel olduğunu ve asıl önemlisi öyle kalma çabasını sürdürdüğünü, her zaman keşfedilecek yeni ve genç sanatçıların fuarda yer bulduğunu söylüyor.

Brüksel’in başka ülkelerden gelen galerilerle sanat ortamının daha da hareketlenmesinde ve Art Brussels’ın dikkat çeken bir fuar olmasında, Belçika’nın kuşaktan kuşağa geçen koleksiyon geleneğinin büyük payı var. Hatta öyle ki, metrekareye en çok koleksiyoner düşen ülke olduğu bile söylenir. Belçikalı koleksiyonerler sanatı iyi bilen birer uzman olarak tanınır, eser kadar sanatçısıyla ve gösterdiği gelişimle de ilgilenir.

Açılış günü konuştuğum Dirimart’ın galeri yöneticilerinden Levent Özmen, kendileri için koleksiyoner sayısından çok Brüksel’de fazla gösterilmeyen sanatçılara meraklarının önemli olduğunu söylüyor: “Burada ilk senemiz ve koleksiyoner profilini tanımak, yeni şeyler görmeye meraklılar mı onu anlamak istiyoruz. Art Brussels oturmuş, önemli, ciddiye alınan bir fuar. Ciddiyetin olduğu bir ortamda hem biz sanatçılarımızı daha iyi anlatıyoruz hem de gelen kitle meraklı oluyor.”

Armors heykelleri genel atmosferin aksine koyu ve ürkütücü

Armors heykelleri ürkütücü ve fütürist

1935’te Art Deco stilinde inşa edilen Expo binasının görkemli kapısından girenleri, dışarının griliğini unutturan renklerle içine çeken fuarın büyük bir kısmını, Prime olarak adlandırılan bölümde yer alan ve temsil ettikleri sanatçılardan bir kesit sunan büyük galeriler oluşturuyordu. Templon galerisinde, Jeanne Vicerial’in iplikten elde yaptığı ‘Armors’ adlı heykelleri, fuardaki renkliliğin aksine siyah oluşuyla dikkat çekiyor. Ortaçağın derinliklerinden çıkıp gelmiş kadar ürkütücü, Margaret Atwood’un ‘Damızlık Kızın Öyküsü’ kitabından fırlamış kadar fütürist.

Yine aynı bölümde, Alice Anderson’un (Patinoire Royale Bach galerisi) performanslarında kullandığı cep telefonu, oyun konsolu, hoparlör gibi cihazları bakır telle kaplayarak yaptığı küçük heykelcikler, teknolojiyi totemleştirme eğilimine gelen bir eleştiriydi.

Alice Anderson’un bakır telle kapladığı elektronik cihazlar

Prime’ın geniş alanlı görkemli havası gelecek vaat eden galerilerin davet edildiği ‘Invited’ bölümünde ve genç sanatçıların gösterildiği ‘Discovery’de yerini kimi zaman kaotik görünümlü deneysel alanlara bırakmış. Fred&Ferry galerisinin standında, doğa olaylarına gönderme yapan Zoro Feigl’in ‘Murmuration’ (sığırcık sürüsü) yerleştirmesi ilgi çekici. Doğaya övgü niteliğindeki hareketli yerleştirme, gökyüzünde uçan bir kuş sürüsünün büyüleyici güzelliğiyle, izleyeni durmaya, bakmaya ve sükunete davet ediyor.

Bu sene bir yenilik olarak Prime dışında her bölümde en başarılı bulunan galerilere sponsorların desteğinde ödül verilmesi, fuarın yıldönümü kutlama etkisini perçinledi. Döneminde hak ettiği yeri bulamamış ya da unutulmuş 20. yüzyıl sanatçılarına yer verilen Rediscovery bölümünde ödüle layık görülen Richard Saltoun galerisi, üç öncü kadın Sürrealist sanatçının -Myriam Bat-Yosef, Carmen Dionyse ve Toyen- çalışmalarını gösterdi. Bir yandan onların büyük ölçüde ihmal edilmiş sanatsal katkılarını gün yüzüne çıkarırken, bir yandan da bu sene 100. yılını kutlayan sürrealizmle bağlantı kurdu. Bu bölümde dikkat çeken bir başka galeri Thomas Fuchs, kuir yaşamın gizli seyrettiği 1980’lerde New York’ta yaşayan ve genç yaşında AIDS’ten ölen Patrick Angus’un eserlerini gösterdi. Logan T. Sibre’in daha yakın tarihte ürettiği işlerini de standına katan galeri, dönemsel farklılıkların ya da benzerliklerin altını çizdi.

Paulo Nimer Pjota ödül aldı

Paulo Nimer Pjota sanata grafitiyle başlamış

Galerilerin tek bir sanatçının eserlerini gösterdiği Solo kategorisinde, Mendes Wood DM galerisi Brezilyalı sanatçı Paulo Nimer Pjota’nun işleriyle ödül aldı. Sanata grafitiyle başlayan Pjota’nın dekoratif ve popüler kültür öğeleri içeren mistik çalışmaları, sembollerinin çözülmesi gereken birer masal havası uyandırıyordu.

Art Brussels’in bu yılki bir başka yeniliği de Brüksel belediyesi işbirliğiyle gerçekleştirdiği kamusal alanda sanat projesi ‘Art for the City’. Fuara katılan galerilerin aday gösterdiği 14 sanatçının büyük boy eserleri – Gent şehrinde yaşayan sanatçı Leyla Aydoslu da adaylar arasındaydı- fuar binasının önünde sergilendi. Jüri tarafından birinci seçilen Fransız sanatçı Marion Verboom, Brüksel’de kendisine gösterilecek bir alanda mekana özgü bir proje geliştirecek.

KickCancer: Sürpriz sanat

Sanatçıların kartpostal boyutunda eserlerini bağışladığı KickCancer projesi çocuklarda kanserle mücadeleye destek sağlıyor

Geçen sene ilk edisyonuyla büyük ilgi gören KickCancer Koleksiyonu, bu yıl da ilk gün VIP davetlilere ve basına açıldığı andan itibaren Art Brussels’deki başarısını sürdürdü. Çocuklarda kanserle mücadeleye destek sağlamak amacıyla oluşturulan proje, sanatçıların bağışladığı kartpostal boyutunda eserlerin sergilendiği dev bir duvardan oluşuyor. Eserlerin her biri KickCancer Vakfı yararına 400 euroya satılıyor, alıcılar sanatçının kim olduğunu ancak ödemeyi yaptıktan sonra öğreniyor. Bu proje bir taraftan hayır yapma imkanı verirken, diğer taraftan küçük bir koleksiyon oluşturmaya olanak sağlıyor.

Art Brussels bol renkli, samimi ve sanat kadar yeme-içmeyi de seven Belçika!ya uygun bir girişimle genişletilen lokanta ve oturma alanlarıyla sıcaktı. Fuarın üzerine düşen tek gölge, Belçika hükümetinin eser satışlarına uygulanan yüzde 6’lık indirimli KDV’yi standart oran yüzde 21’e çıkarma planı oldu.

Art Brussels 25-28 Nisan tarihlerinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlendi

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.