Kimseye etmem şikayet: Jeanette Winterson, Murat Belge, Jane Smiley

Okurken çağrışımlar yoluyla seksek oynar gibi kitaptan kitaba atlamak büyük zevk. Geçtiğimiz haftalarda Jeanette Winterson’la başlattığım seksek, faydalı devamlılıklar üzerine düşündürdü, soytarıları anımsattı.

11 Ağustos 2024
Fotoğraf: Shutterstock

Okumakla ilgili en sevdiğim şeylerden biri bir kitaba başladığımda, o kitapta karşıma çıkan bir cümlenin ya da paragrafın, bana başka kitapları anımsatması, etkilendiğim kitapların birbiriyle konuşur hale gelivermesi. Bunun son örneği beni Jeannette Winterson’dan Murat Belge’ye, oradan Kral Lear ve Jane Smiley’e ve ta soytarılık kurumuna taşıdı.

Jeanette Winterson’ın anı kitabı ‘Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın’ı yeni bitirdim. Tüm dünyada ‘Tek Meyve Portakal Değildir’ isimli romanıyla ün kazanan bu İngiliz yazar, otobiyografik eserinde kısmen anlattıklarını, anı kitabıyla ayrıntılı bir bağlama yerleştiriyor. Bir yandan da sevdiği kitaplardan, şiirlerden, yazarlardan bahsediyor.

Winterson, yetiştiği 1960’lı yıllarda yaşadığı işçi şehri Manchester’da işçilerin geceleri kendilerini geliştirmek için derslere gittiklerini, bu derslerde Shakespeare öğretildiğini aktarıyor. Shakespeare’in göreceli az eğitimli bir kesim için erişilebilir olmasının bir sebebi var.

Shakespeare’in dili işçi kesiminin gayet iyi bildiği Kral James Onaylı İncil’in diliyle aynı. Kral 6. James 1604 yılında İngiltere Kilisesi için İncil’in modern İngilizce versiyonunun oluşturulmasını buyuruyor. Bu iş tam yedi yıl sürüyor. Bu yıllarda Shakespeare de Kral Lear’i, Macbeth’i, Anthony ve Kleopatra’yı yazmakla meşgul.

İşte 20. Yüzyılda Kral James Onaylı İncil’le büyüyenler yüzyıllar öncesinin eski eserlerini anlamakta zorluk çekmiyor. Ancak bu versiyon İncil’in dilini de yeniden güncelleyenler çıkıyor ve Winterson bu çabayı şöyle eleştiriyor: “Modern İncillerin dilini sadeleştiren iyi niyetli, eğitimli tipler, faydalı bir devamlılığı yok etmenin ne gibi etkileri olacağını düşünmediler. Oysa insanların dört yüz yıllık bir dile kolay, gündelik bağı idi yok olan. Anne ve babamın kuşağı kaynağını bilmeden ve kimi zaman yarım yamalak şekilde John Donne’dan Shakespeare’e birçok alıntı yapabiliyorlardı.”

Bu pasaj bana Türkçe’nin modernleştirilmesi çabasını çağrıştırdı ve tadını çıkararak, bırakıp geri dönerek, yavaş yavaş okuduğum bir kitabı tekrar karıştırmamı sağladı: Murat Belge’nin Sanat ve Edebiyat Yazıları.

Kitabın Dil Tartışmaları bölümünde üç güzel makale var: Türk Dilinde Gelişmeler, 1980 Sonrası Türkçe ve Babil’den Sonra Dil. Türkçe’nin geçirdiği dönüşümleri öğrenmek için iyi kaynaklar. Babam ara sıra “titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime” dizesini esprili şekilde kullanırdı. “Kimseye etmem şikâyet” şarkısı evde sürekli açık olan radyoda sık sık çaldığından, cümle, hayatımızın ve kültürümüzün doğal bir parçasıydı. Eski bir Türkçe’yle Winterson’ın bahsettiği türden, kolay, gündelik bağlardan biriydi. Bu dizenin “kimseye etmem şikâyet” isimli Türk sanat müziği parçasından geldiğini, mücrim kelimesinin anlamını bilen kaç genç vardır Türkiye’de? Winterston’ın bahsettiği faydalı devamlılıklar Türkiye’deki kültürel hoyratlığa kurban gidiyor. Ya da ben yaş ilerledikçe huysuzlaşıyorum, bu da mümkün.

Winterson’ın annesi sık sık “bir yabani elma elma gibidir” lafını kullanırmış. Bu lafı Shakespeare’in Kral Lear oyununda soytarı eder. Winterson bu örnekten hareketle, İngiltere’de çalışan sınıfın sözel bir gelenekten geldiğini, klasikleri okulda okuduklarından, hatta daha çok ezberlediklerinden, bu tip lafları da doğal olarak sünger gibi emip kullanmaya geçtiklerini anlatıyor.

Kral Lear bir trajedi. Yaşlı Kral Lear, krallığını üç kızı Goneril, Regan ve Cordelia arasında paylaştırmak ister, ama paylaşım kızların babalarına sevgilerini nasıl ifşa ettiklerine bağlı olarak gerçekleşecektir. İktidar hırsı olan Goneril ve Regan, babalarını yağlar ballar, babasını gerçekten çok seven Cordelia ise bunu yapmaz. Lear krallığını Goneril ve Regan’a verir, ama bu yüzeysel muhakemesinin cezasını delirerek çeker. Soytarının “bir yabani elma elma gibidir” demesinin sebebi de Lear’a görünüşe aldanmaması konusunda uyarmaktır. Yabani elma elma gibi görünse de, tadı berbattır. Goneril ve Regan’ın sevgisi Lear’in zannettiği türden bir sevgi değildir.

Soytarı Türkçe’de neredeyse olumsuz bir kelime, güldüren eğlendiren, maskara anlamlarını taşıyor. Oysa soytarının kraliyette gayet ciddi bir işlevi var. Kral kral olduğu için, herkes onun yüzüne gerçekleri söylemeye çekinir, işte krala gerçekleri hatırlatmak, gerekirse onu uyarmak gibi zorlu bir görevi metaforlarla, şakalarla soytarılar yürütür.

Bu evrensel eserin modern bir yorumu ise Jane Smiley’nin Pulitzer ödüllü romanı Bin Dönüm. Bin Dönüm anne öldükten sonra ailenin çiftliğini üç kızı arasında bölüştürmek isteyen bir baba, ortaya çıkan iktidar savaşları ve sırlar üzerine. Annemin vefatından hemen sonra okuduğum bu roman, beni kızların tuttuğu yastan yakalamıştı. Ama bu yaşımda okusam, eminim Kral Lear yorumu olmasının tadını daha çok çıkarırırm. Bu yorumda, Kral Lear’daki soytarıya benzer bir karakter yok. Kralla yüzleşmek için aracılara muhtaç olmamak, o yüzleşmeyi yapacak gücü ve cesareti kendinde bulmak, bu bir mesele miydi acaba kitapta? Merak ettim, tekrar okuyacağım.

Bir kitaptan diğerine seksek oynar gibi atlarken, insanın aklından neler neler geçiyor. Görünenle gerçek arasındaki fark, kaybettiğimiz kelimeler, değerler, okullarda öğretilenler, öğretilmeyenler… Demokrasi kisvesi altında krallıklara mı döndü dünya? Doğruları konuşmaya mecramız mı yok, mecalimiz mi yok? Şurası kesin maskaralıklardan bıktık.

Yazıda bahsi geçen yazarlar, kitaplar:

* Jeanette Winterson, Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın, Tek Meyve Portakal Değildir

* William Shakespeare, Kral Lear, Macbeth, Anthony ve Cleopatra

* Murat Belge, Sanat ve Edebiyat Yazıları

* John Donne

* Jane Smiley, Bin Dönüm

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.