Damien Hirst’ün tarih oyununu The Guardian bozdu
Kendini yaşamın merkezine koyan insan, bütünün parçası olduğu gerçeğinden uzaklaştıkça, doğaya verdiği zarar arttı. Borusan Contemporary’deki Aritmi sergisi teknolojinin imkanlarından yararlanarak doğa- insan ilişkisini düşünmeye davet ediyor.
Istanbul’da sanata düşkün, güzellikleri kovalayan insanları mutlu edecek mekanlar arttı. Botter Apartmanı bir harika, şu sıralar Selma Gürbüz sergisi orada. Bulgur Palas’ı göremedim ama merak ediyorum. Beykoz Çubuklu Siloları’nı da… Feshane’de dünyanın öndegelen sanat kurumlarından Tate’in Dinamik Göz sergisinin açılmış olması da önemli bir diğer gelişme. Ne de olsa Tate Modern ilk kez Istanbul’da. Üstelik tüm bu mekanlar ücretsiz gezilebiliyor.
Hepsinden çok daha evvel sanat dünyasına katılmış ve ücretsiz gezilebilen bir yer daha var: Borusan Contemporary. Borusan Contemporary, Boğaz’da olağanüstü bir konumda, Rumeli Hisarı’nda Perili Köşk’te yer alıyor. Burası aynı zamanda Borusan Holding’in yönetim ofisi. Sergileri ve ofisi birleştiren mekan, ancak haftasonları gezilebiliyor. Ve şu sıralar gezmek için iyi bir neden var: Mat Collishaw’un ‘Aritmi’ sergisi.
Mat Collishaw görsel sanatlarda Genç İngilizler olarak nitelendirilen akıma dahil bir sanatçı. Genç İngilizler Akımı Goldsmith Sanat Okulu’ndan bir grubun, katı buldukları İngiliz sanat aleminde sınırları zorlamalarıyla doğmuş. Damien Hirst, Tracey Emin gibi sanatçılar bu akımın çok bilinen mensupları. Farklı disiplinleri bir araya getiren, farklı malzemeleri sanata dahil eden, kimi zaman dahil ettikleri malzemelerle şok eden bir yaklaşımları var. Tracey Emin’in Yatağım çalışmasını belki anımsayanlar olur. Lekeli çarşaflar, yerde kirli çamaşırlar ve kullanılmış prezervatifler bu eserin parçalarıydı.
Collishaw’un sergisi ise malzemeler kadar dikkatimizi çektiği konular açısından sarsıcı. Collishaw, ressam Albrecht Dürer ve evrimsel biyolog Ernst Haeckel’in yüzyıllar evvelki çalışmalarından ilham alıyor, bizi hem bu çalışmaları hem yapay zekayı işin içine kattığı bir yolculuğa çıkarıyor. Varlığımızla doğanın ritmini nasıl bozduğumuzu ifşa ediyor.
Collishaw’un dokuz dakikalık video çalışması ‘Sonuna Dek’ günlerdir aklımdan çıkmıyor. Videoya Barber’ın Yaylılar İçin Adagio’su eşlik ediyor. Doğanın ihtişamı, insanın zulmü, büyük bir bütünün parçası olduğumuzu idrak edemediğimiz bir koca tarih ve derin bir melankoli…
Bu sergiyi gezdikten hemen sonra Refik Anadol’un Londra Serpentine Gallery’deki sergisini (Echoes of the Earth: Living Archives -Dünyanın Yankıları: Yaşayan Arşivler) görme şansım oldu.
Echoes of the Earth: Living Archives Anadol’un İngiltere’deki ilk büyük kurumsal solo sergisi olarak değerlendiriliyor. 16 farklı yağmur ormanından derlenmiş bitki, hayvan ve mantar görüntülerinden ilham alan yapay zeka üretimi görüntüler başta olmak üzere bir görsel cümbüş. Akıp giden, dönüşen resimlere kapılıp mekanda uzun süre geçirmemek elde değil.
Böyle bir mekanda bir Türk sanatçının sergi yapmasıyla iftihar etmekle beraber, itiraf edeyim, sergiden geriye bende pek bir şey kalmadı. Aklıma takılan, dönüp dönüp düşündüğüm bir görüntü, bir cümle gibi… Orada hissettiklerim, orada kaldı.
Geçmişle hesaplaşan, referanslarıyla yeni keşif kapıları açan Aritmi sergisinde de yapay zeka kullanımı var. Ama izleyeni daha zorlayan, daha araştırmaya, dünü, bugünü ve geleceği düşünmeye iten bir tavırla, Collishaw’un kişisel perspektifini de açık ederek. Anadol’un Echoes of the Earth: Living Archives sergisindeki üretimi ise insanı eserlerin büyük boyutları, karanlıkta sergilenişleri ile adeta ele geçiriyor, büyülüyor, bir hesaplaşma barındırmıyor, anda tutuyor. İşte veri, işte done, işte ahval ve şeraitimiz…Belki bugün için daha çekici olan da bu, çünkü geçmişin yükü iyice arttı. Öte yandan bağlamı incelemediğimizde, neyi idrak etmiş oluyoruz?
Sanatçılar yazarlar dünyanın derdini dert ediniyor, bizi sadece mantığımızla değil, kalbimizle de anlamaya davet ediyor. Bunu takdir etmemek elde değil. İklim krizine gelirsek iklim krizi korkunç bir gerçek. Kafamızı kuma gömmeyip bize anlatılanlara kulak vermemiz, daha da önemlisi harekete geçmemiz lazım. Önümüzde bir seçim var. Başta oy vereceğiz, vermeliyiz. Politikanın tüm bu iç bunaltan, ümit söndüren, hakikatimizle eşleşmeyen oyuncularına rağmen.
Kitaplara gelecek olursak Aritmi sergisini tamamlar nitelikte şu iki eser göz kırpıyor: Ernst Haeckel’den Evrenin Bilmecesi ve Yapı Kredi Yayınları’ndan Albrecht Dürer. Borusan Contemporary’nin içinde sevdiğimiz kitapçılardan Frankenstein’ın şubesi vardı. Oradan da Murat Belge’nin Sanat ve Edebiyat Yazıları kitabını aldım. Bu kitaplarla başbaşa bir öğleden sonra geçirsem daha ne isterim!
📚 Evrenin Bilmecesi, Ernst Haeckel
📚 Albrecht Dürer, Yapı Kredi Yayınları
📚 Murat Belge, Sanat ve Edebiyat Yazıları
27 Ekim 2024 - Intermezzo: Sally Rooney yine mest ediyor
20 Ekim 2024 - Kimse kendini kandırmasın, Victoria’s Secret’ta değişen bir şey yok
13 Ekim 2024 - Baskı, şiddet, yaş ayrımcılığı: Filmekimi karanlık köşeleri aydınlattı
29 Eylül 2024 - Dünya BANI, her şey fani: Harari’nin son kitabı Nexus’un düşündürdükleri
15 Eylül 2024 - İdil Bilgen ve güzellik: Tartışmaların en çarpıcı yönü neden torpil iddiaları