Bir Türk vatandaşıyla evlenip oturma izni almak artık biraz daha zorlaştı
Orta yaşlarda hayat bazı açılardan kolaylaşsa da kendine has yeni sorunları beraberinde getiriyor. Bunlardan biri de yıllar içinde aldığı irili ufaklı darbelerle solan evliliği yeniden canlandırmak. Uzmanların tavsiyesi darboğazı sorularla aşmak.
İletişimi teşvik eden bu ucu açık sorularla ilgili kavga etmeden konuşmayı becerebiliyorsanız hâlâ umut var demektir.
Evliliği arabaya benzetmek kulağa hoş gelmeyebilir ama bu, her türlü ilişki gibi onun da bakım istediği gerçeğini değiştirmiyor. Hele de “evet” demenizin üzerinden uzun yıllar geçmişse.
Orta yaşlarla birlikte hayatın bazı dertleri geride kalıyor: Çocuklar büyümüş, çalışma hayatı devam etse de kariyer telaşı bitmiş, ekonomik sorunlar bir miktar da olsa aşılmış…
Ama yepyeni zorlukları da beraberinde getiriyor: Yavaştan baş gösteren sağlık sorunları belki estetik kaygılar, yaşlanan anne babaların bakım ihtiyacı, kimlik krizine varabilen iç hesaplaşmalar, hayal kırıklıkları…
Yeni sorunlar halihazırda tazeliğini kaybeden ve aldığı irili ufaklı darbelerle zaten bir miktar güçsüzleşen evliliğinizi olumsuz etkiler mi?
Bu sorunun yanıtı çiftten çifte değişse de, uzun yıllar evli kaldıktan sonra boşanan çiftlerin sayısı artıyor. Bu olgunun bir adı bile var: Gri boşanma (gray divorce).
ABD’nin prestijli New York Times gazetesi gri boşanmalardan hareketle bir yazı yayımladı ve uzun yıllardır birlikte olan çiftlere yolları ayırmadan önce bir kez daha durum değerlendirmesi yapmayı önerdi.
Altı ilişki uzmanı, çiftlerin kendilerini ve ilişkilerini analiz ederek büyük resmi görebileceklerini, böylelikle yaşanan olumsuzlukların dönemsel olup olmadığına karar verebileceklerini söylüyor.
New Yorklu klinik psikolog ve psikanalist Orna Guralnik çiftleri, ilişkilerindeki yeni sayfa hakkında düşünmeye çağırıyor. Guralnik’e göre bu soru 50’li 60’lı yaşlara gelindiğinde zaten kendiliğinde gündeme geliyor. Çocuklar evden ayrılmış yani “yuva boşalmış”. Bu hem daha az iş ve sorumluluk hem de ıssızlık demek. İşte bu noktada, hatta daha öncesinde “Şimdi neler yapalım” diye düşünmenin zamanı.
Denver Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Galena Rhoades de danışanlarına, birbirlerine şu soruyu sormalarını tavsiye ediyor: “Bundan sonraki umudumuz, hayalimiz ne?”
Yeni bir şehre taşınmak, daha fazla gezmek, yeni bir hobi (birlikte ya da ayrı ayrı) edinmek… Birlikte hayal kurmak ya da birbirinin hayallerini dinlemek bile ortak bir iyimserlik duygusu geliştirmeye yardımcı olabiliyor: “Bunların hepsi hayatınızla uyumlu olmayabilir. Ama ilişkinizi büyük hayaller kurabileceğiniz bir alan olarak görmek çok değerli.”
Yeni çıkan ‘Fighting For Your Marriage’ (Evliliğiniz için Mücadele) kitabının yazarlarından Dr. Rhoades’a göre çiftler çocukları küçükken onların yanında birbirlerine olan davranışlarında çok özenli oluyorlar ancak büyüdüklerinde buna hâlâ rol model olduklarını / olabileceklerini unutuyorlar. Evliliğe de olumlu katkısı olabilecek soru şu: “Çocuklarımız bizim ilişkimizden ne öğrensin istiyoruz? Bizim ilişkimiz onların kendi ilişkilerini nasıl şekillendirebilir?”
Bu soruyla yola çıkarak bulduğunuz yanıtlar sizin ilişkinizi de dönüştürebilir.
Psikolog ve cinsel terapist Adam R. Fisher “Bu tür bir öz değerlendirme ve yapması söylemekten daha zor” diyor. Ancak orta yaşlara geldiğimizde artık kendimizi daha iyi tanımış oluyoruz. Bu noktada “Eşimle ilgili büyük şikayetlerim olsa da, ben de bir melek gibi davranmıyorum ama elimden geleni yapmaya gayret ediyorum” diyebiliyorsak bu bir başarı sayılabilir.
Bir egzersiz olarak eşinize “Bana hayatımızı zorlaştırdığım bazı örnekler verir misin” diye sorabilirsiniz ancak aranız zaten çok iyi değilse bu soru ters tepip işleri daha da çıkmaza sokabilir.
En iyisi en azından başlangıçta kendi kendinize sormak ve eşinizin davranışlarından bağımsız olarak sizin nasıl bir eş olduğunuz hakkında düşünmek. Kendinize odaklanarak ilişkinizin kontrolünü ele almakla kalmaz özgüven de kazanırsınız.
Los Angeles’tan evlilik ve aile terapisti ve ‘Achieving Intimacy’ (Yakın Olabilmek) kitabının yazarı Jeffrey Chernin, orta yaşa gelen çiftlerin yıllar içinde belli iletişim kalıpları geliştirdiğini, bunların bazılarında ustalaştıklarını söylüyor. Örneğin birbirinizi dinlerken söz kesmeme konusunda başarılısınızdır. Yahut özür dilemeyi becerebiliyorsunuzdur. Bunlar sizin, daha doğrusu ilişkinizin güçlü yönleri. Chernin, “Bu yönlerinizin farkına varın, bunlar hakkında konuşun” diyor: “Sadece geliştirilmesi gereken şeylere odaklanmayın, iyi giden şeyleri daha da güçlendirin.”
‘The Dance of Anger’ (Öfkenin Dansı) kitabının yazarı Kansaslı psikolog Harriet Lerner ise uzun süredir birlikte olan çiftlerin, birbirlerinden neden hoşlandıklarını unutmuş olabileceklerinin altını çiziyor: “Çiftler birbirlerini ilk başta bir araya getiren özellikleri tekrar hatırladıklarında, konuşmanın duygusal atmosferi değişir, ilişkinin üzerine inşa edildiği temel hatırlanır.”
Aile terapisti ve yazar Terrence Real’a göre çoğu insan her şeyi tek bir kişi bulamayacağını zaman içinde öğreniyor. Bu yüzden orta yaşlar, onun deyimiyle “ilişkisel hesaplaşma” yapmak için iyi bir dönem.
Kendinize şunu sorun: “Bu ilişkide sahip olamadığım şeyleri kabullenip sahip olduğum kadarıyla mutlu olabiliyor muyum?
Örneğin, belki cinsel hayatınız iyi değildir ama güçlü bir duygusal bağınız vardır ve mutlu bir aile kurmuşsunuzdur. Bu size yetiyorsa demek ki ilişkiniz devam ettirmeye değer. Hatta birbirinizin insani kusurlarını ve sınırlarını kabullenmek uzun vadede sizi yakınlaştırır.
Teksaslı evlilik ve aile terapisti Tiana Frazier bu sorulara merak ve açıklıkla yaklaşmak, savunmacı olmamak ve önemli diyor ve “Konuşma bunaltıcı hale gelirse biraz ara verin olsun bitsin” diye ekliyor.
Devam edip etmemeyi düşünen çiftler, profesyonel yardım almayı düşünebilirler. Büyük değişiklikler için “muhakeme terapisi” (discernment counseling) seçeneğinin de mevcut olduğunu belirtiyor.
Cinsel terapi gibi belirli bir danışmanlık türü ya da eşiniz katılmaya istekli değilse bireysel terapi de seçenekler arasında.
Terrence Real “Birçok çift terapiste geldiğinde ‘kırgınlıklarının her yerden sızdığını’ söylüyor: “O yüzden ne yaparsanız yapın ama sorunlar patlak verene kadar beklemeyin.”