Paris trend raporu: Tasarımda hedonizme dönüş

Geçen ay Paris’te gerçekleşen Maison&Objet Fuarı’nda ‘Enjoy’ temasıyla kurgulanan sergiler hazları tatmin etmeye yönelik, daha cüretkâr ve neşeli yaşam alanlarının karşımıza çıkacağını söylüyor.

Popüler 11 Ekim 2023
Bu haber 7 ay önce yayınlandı

Eylül ayı tasarım dünyası açısından her zaman hareketlidir. Özellikle Paris Tasarım Haftası ve her yıl onun paralelinde gerçekleşen uluslararası ev eşyaları ve dekorasyon fuarı Maison&Objet, ev ve yaşam alışkanlıklarının geleceğine dair önemli ipuçlarını sektörle paylaşır.

Peclers Paris Ajansı tarafından kurgulanan fuarın bu yılki ana teması ‘Enjoy’, stresli bir dönemin ardından evlere yeni bir enerji dopingi yapma vaktinin geldiğinin altını çizdi. Öneriler gündelik yaşamı parlak bir kutlamaya dönüştürme, şimdiki zamanın tadını çıkarma yönündeydi. “Ev”in tanımı da değişmişti: “İçinde huzur bulacağımız bir sığınaktan çok ifade gücü yüksek, etkili, sanatsal hatta neredeyse enstalasyon benzeri bir yaşam alanı”.

Esprili bir anlayışla ele alınmaya çalışılan “Enjoy” teması, sosyolojik bir araştırmanın  sonucunda belirlendi. Peclers Paris, insanların yaşam stillerini, tüketim alışkanlıklarını inceleyerek çalışmayı; ‘Neşeli Dekadans’, ‘Kolektif İyimser’ ve ‘Duyarlı Hedonist’ olarak adlandırdıkları üç farklı tüketici tipi üzerinde temellendirdi. İlham bölümünü bu karakterleri yansıtacak üç farklı oda şeklinde tasarladı.

Baştan çıkarıcı ifade gücü

Tasarımda 70’li ve 80’li yılların gösterişli erotizmine yeniden dönüleceğinin sinyalini veren Neşeli Dekadans senaryosu

Koyu kırmızı şarap rengi kumaşla kaplı zemin ve duvarlar, metalik efektli bir nevresim, dağınık bir yatak ve fuşya rengi detaylar…

Tasarımcılar, “ev” tanımının önümüzdeki dönemde huzurlu bir sığınak olmanın ötesinde ultra-ifadeli ve teatral bir yapıya bürüneceğini dile getiriyor. Ancak bu iddialı söylemin fiziki yansımasını yaratıcı alanlarda, sergilerde görmek pek de mümkün değil.

“Gece yaşamının parlak ışıklarının tasarım dünyası üzerindeki etkisini yok sayamayız” diyor ajans direktörü Patricia Beausoleil ve genç neslin bu şehvetli estetiği kendi yaşamına uyarlamaktan hoşlandığını dile getiriyor. Son derece klişe denebilecek öğelerin bir araya getirildiği ‘Neşeli Dekadans’ karakterine atıfla hazırlanan bu mekanda baştan çıkarıcı bir ifade gücü bulmak zor. Yine de gece kulübü estetiğinden hoşlananlara hitap edebilir.

Özgürleştirici yaratıcılık

Sahte yiyecek ve mumlarla düzenlenmiş kahvaltı sofrasının yapay görünümü, el örgüsü kumaşla kaplanmış duvarın özgünlüğüyle eğlenceli bir tezat yaratılmış

‘Kolektif İyimserlik’ adlı sergi alanında ise renkli ve ironik bir kahvaltı sofrasıyla karşılaşıyoruz. Bu basit kurgu, tasarımcıların önümüzdeki dönem daha pop, renkli, eğlenceli bir alanda gezinmeye başlayacaklarının habercisi olabilir.

Sahte yiyecek ve mumlarla düzenlenmiş kahvaltı sofrasının yapay görünümü, el örgüsü kumaşla kaplanmış duvarın özgünlüğüyle eğlenceli bir tezat oluşturuyor. Renkli ama sahte kahvaltı senaryosu bize, 60’lı yılların retro fütürizminin yaratıcısı ütopyacı tasarımcıların geleceğe dair sundukları naif perspektifin bir benzerini sunmaktan öteye geçemiyor. Ancak tüm fuayelerde üstüne basa basa verilmeye çalışılan “Hafifle” mesajını burada belirgin bir biçimde hissetmek mümkün.

Artırılmış duyarlılık

Günümüzün well-being kavramı nasıl öze dönüşle ilişkilendiriliyorsa burada da zevkin keşif duygusunu harekete geçirdiği dile getiriliyor. Dijitalleşme daha basit, eğlenceli ve çekici bir iyi olma haline giden yolda bizim için önemli bir araca dönüşüyor. Bugün artık artırılmış gerçeklik ile yaşam alanlarında da duyusal deneyimlerin dozunu yükseltmek mümkün.

Üç boyutlu baskı malzemelerin, yansıtıcı metalik yüzeylerin ve yumuşak pastel tonların bir araya geldiği Duyarlı Hedonist odasında rahatlatıcı bir dijital kaçış ortamı yaratılmak istenmiş

‘Duyarlı Hedonist’ karakterine uygun olarak düzenlenmiş odaya hayalperest ve buğulu bir atmosfer hakim. Yumuşak pastel tonlar, kıvrımlı formlar ve metalik yüzeylerden yansıyan ışıkla, mekanda rahatlatıcı bir dijital kaçış etkisi yaratılmış. Tasarımcıların dile getirdiği üzere tüm bunlar, kişinin kendine kozmopolit ve yaratıcı bir kimlik oluşturmak için oynadığı oyunlar. Artırılmış gerçeklik ile duyusal bütünleşmeyi odağına olan bu kurguda, Sudio Argot’un üç boyutlu baskı vazoları, Francesco Balzano’nun yuvarlak hatlı mobilyaları ile Kataba Fréquence’in metalik rafları aynı dili konuşuyor.

Önümüzdeki dönem son derece teatral bir yaşam alanı ile karşı karşıyayız. Burada parlak renkler, metaller, geometrik şekiller ile ışık oyunları öne çıkıyor. Dijitalleşmenin bu haz ve keyif verici ortamı yaratmadaki rolü büyük. Artırılmış gerçeklik, üç boyutlu baskı ürünler, cesur ve neşeli tasarımlarla kendimizi iyi bakmakla kalmıyor, kişisel hatta bencil denebilecek alanlar yaratıp haz arayışımızı yüceltiyoruz.

Peki, haz arayışını yücelten tüm bu yeni fikirler, son yıllarda erdemli ve makul tüketim anlayışını yaygınlaştırmaya çalışan ‘kısıtlı hedonizm’den uzaklaşacağımız anlamına mı geliyor? Giderek kendimize dönerek çevre ve doğayla olan ilişkimizi sınırlandıracak, sorumluluklarımızı unutacak mıyız?

Kesinlikle hayır, diyor tasarımcılar. Sadece biraz rahatlamamız gerektiği konusunda hemfikirler o kadar. Çevre duyarlılığı gibi hayati konulardan uzaklaşmadan, bireylerin gündelik yaşamlarını renklendirme arzularını cesurca tatmin edebileceklerini söylüyorlar.

Peclers Paris Ajansı, bu yeni arzuyu “Yüceltilmiş haz” olarak tanımlıyor. Ajansın direktörü Patricia Beausoleil, “Çok stresli ve kaygı verici bir dönemi geride bıraktık. Bunun sonrasında ise yeni bir mutluluk arayışına girdik. Fazlasıyla makul olmaya çalıştığımız bir dönem sonrasında, sağlıklı bir iyi olma hali yaratmak için artık daha özgün, bireysel ve hatta bencil alanlar diyebileceğimiz kişiselleştirilmiş mekanlara ihtiyacımız var. İyimserliğin formlarına yeniden dönmeliyiz” diyor.

Gravity mumluk (solda), Equilibre marka Himalaya tuzu

Elizabeth Leriche’ten eklektik yorum

Dünyaca ünlü trend otoritesi Elizabeth Leriche imzalı ‘Pattern Me’ enstalasyonu ise fuarın önemli ilham alanlarından bir diğeri olarak öne çıkıyor. Pop-art, etnik desenler, puantiyeler ile Rokoko stilinin özgürce bir arada kullanıldığı bu enstalasyonla tasarımcı, eklektik tarzın gelecek dönemde de etkisini sürdüreceğinin haberini veriyor. 

‘Pattern Me’ enstalasyonundan detay

Öte yandan, ilham alanlarında kendimizi şımartmamız gerektiğinin altı çizilse de fuarın konferans programının eko-döngüsellik, organik trendler, yerel üretim gibi tüm dünyanın artık görmezden gelemeyeceği ortak değerler üzerine yoğunlaştığını da söylemek gerek.  

Savaşlara, doğal afetlere her gün bir yenisinin eklendiği bir dünyada, uzun ve kaygı dolu geçen bir dönemin ardından “Eğlen!” komutuyla bencilliğe, hedonizme çağrı yapan bir mottonun peşine takılmaya gerçekten hazır mıyız, diye sormadan edemiyor insan.

Yine de tasarım otoritelerinin neden böyle bir çıkış yolu izlediğini anlamak zor değil. Biraz insanları rahatlatmak, biraz da tüketime hız kazandırarak pandemi sonrası sektörde oluşan ekonomik durgunluğa çare bulmak. Daha anlamlı bir yol haritası çizilebilir miydi? Kesinlikle, evet. Çünkü bu önemli dönüm noktasında, bir farklılık yaratmak uğruna abartıya kaçmayan, anlamlı ve değerli olanın daha iyi varyasyonlarını üretebilen, akıl ile estetiği aynı potada eritebilen yeni bir tasarım anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. 

 

Muller Van Severen tasarımı mobilyalar (solda), Hubsch mumluk

 

Couleur Therapis, Poetry Green halı (solda), Theoreme Editions marka bank

 

Reflections Copenhagen marka Riverside parfüm şişeleri

Açık Yapıt'a Londra Tasarım Bienali'nden ödülAçık Yapıt’a Londra Tasarım Bienali’nden ödül

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.