Bağırsakları alkol üretiyor, hiç içki içmediğine doktorları bir türlü inandıramıyordu…
Kanadalı bilim insanları, içki alışkanlıkları ve yaşam süreleri üzerine yapılmış 107 çalışmayı analiz etti. Meğer ölçülü alkolün sağlığa faydalı olduğu iddiaları hatalı araştırma yöntemlerinden kaynaklanıyormuş. Artık 'Güvenli miktar' tabiri yok.
Yıllardır yapılan birçok araştırma, orta derecede (günde bir-iki içki) alkol tüketiminin sağlık üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu öne sürdü. Özellikle günde bir kadeh şarabın kalp sağlığını desteklediği ve yaşam süresini uzattığı düşünüldü. Peki ya bu sonuçlar aslında hatalı bir bilime dayanıyorsa? Bu soruyu gündeme taşıyan yeni çalışmaya geçmeden önce gelin alkolün olumlu sağlık etkilerini gösteren araştırmaların geçmişine kısaca göz atalım.
İngiliz gazetesi The Guardian’da dün yayınlanan bir habere göre alkolün sağlığa faydalı etkisine dair ilk kanıt 1974 tarihli bir araştırmadan elde edildi. Sadece 474 kişiyi kapsayan bu küçük çalışma, az miktarda alkol tüketen kişileri hem aşırı alkol tüketenlerle hem de hiç alkol tüketmeyenlerle karşılaştırdı ve şu bulguya ulaştı: Az alkol tüketenler daha düşük kalp krizi riski taşıyor.
Sonraki birkaç on yıl boyunca çalışmalar tekrar tekrar benzer sonuçlar elde etti. Örneğin 2011 gibi yakın bir tarihte prestijli tıp dergisi British Medical Journal’da yayınlanan bir meta analiz, en düşük kalp hastalığı riskinin günde bir-iki kadeh içkiyle elde edilebileceği sonucuna vardı. Lancet’te 2020’de yayınlanan Küresel Hastalık Yükü çalışması ise alkolün 40 yaş üstü kişilerde fayda sağlayabileceğini öne sürdü.
Fakat Journal of Studies on Alcohol and Drugs’ta (Alkol ve Uyuşturucu Çalışmaları Dergisi) yayınlanan yeni bir çalışmaya göre alkolün sağlık faydalarını gösteren araştırmaların önemli metodolojik kusurları var.
Kanadalı bilim insanları, yeni araştırmada insanların içki alışkanlıkları ve yaşam süreleri üzerine yapılmış 107 çalışmayı incelendi. Ancak bu çalışmaların çoğunda iki temel sorun tespit ettiler. Birincisi, içki içenler ve içmeyenler arasındaki karşılaştırma yöntemlerinde hatalar vardı. Basitçe şöyle anlatalım:
Eski çalışmaların önemli bir kısmında içki içmeyen grup, sağlık sorunları nedeniyle alkolü azaltan ya da tamamen bırakan kişileri de içeriyordu. Bu kişiler aslında zaten sağlık sorunları yüzünden yüksek ölüm riski altındaydı. Dolayısıyla sonuçlar içki içmeyenlerin daha kısa, içki içenlerin ise daha uzun yaşadığına dair yanıltıcı bir tablo ortaya çıkarıyordu. Oysa doğru bir karşılaştırma için içki içmeyen grubun hayat boyu hiç içki içmemiş kişilerden oluşması gerekiyordu.
Araştırmacıların karşılaştıkları ikinci sorun ise şuydu: Birçok çalışma, katılımcılardan ne kadar alkol tükettiklerini kendilerinin belirtmelerini istiyordu. Ancak bu beyanlar doğru olmayabilir ve zaman içinde değişiklik gösterebilirdi. Araştırmacılar bu faktörleri istatistiksel olarak dikkate alarak önceki çalışmaların verilerini yeniden analiz etti ve en düşük ölüm riskinin hiç alkol tüketmeyenlerde olduğunu buldu.
Yeni çalışmanın başyazarı ve Kanada Victoria Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Tim Stockwell’a göre elde ettikleri bulgular, mevcut araştırmaların metodolojik olarak ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor: “Ancak yine de bulgularımızı harfi harfine kabul etmiyoruz. Kesin sonuçlar için daha fazla araştırma yapılmalı.”
DSÖ: Güvenli bir miktar yok
Bu arada Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre alkol tüketiminin güvenli bir seviyesi yok ve her miktarda alkol tüketimi sağlık risklerini artırıyor. DSÖ özellikle kanser riskinin alkol tüketimiyle doğrudan ilişkili olduğunu vurguluyor. Alkol başta karaciğer, meme ve kolon kanseri olmak üzere birçok kanser türünün riskini artırıyor.