Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gazze’de tehciri kabul etmek mümkün değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pakistan dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtladı, İmamoğlu'na ceza gelme ihtimalinden CHP kurultayına, Gazze'den Togg'a ve Kartalkaya'ya kadar her konuda konuştu.

Siyaset 14 Şubat 2025

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze planıyla ilgili, “Özellikle bu tehciri kabul etmek mümkün değil. Bu tamamen bir vahşet olur” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretleri dönüşü uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

10 Şubat’ta başladığı Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretlerini tamamladığını belirten Erdoğan, “Bizim için her biri ayrı öneme sahip, bu üç dost ve kardeş ülkede şahsıma ve heyetime gösterilen eşsiz hüsnükabul, bizi ziyadesiyle memnun etti.” ifadesini kullandı.

Soruları yanıtladı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Ziyaretler sırasında Türkiye’nin güvenilir ortak ve müttefik olarak görüldüğü belirtilerek, “Batı hakimiyeti sona ererken, Türkiye’nin Asya perspektifini nasıl değerlendirirsiniz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek Enver İbrahim kardeşim gerek Prabowo Subianto gerekse Pakistan’daki muhataplarımız, hepsinin de ifade ettiği bir konu var, Osmanlı. ‘Siz Osmanlı’nın devamısınız. Biz sizi böyle görüyoruz’ diyorlar. Bu da bizleri gerçekten ayrı bir dünyaya, duygusallığa itiyor. Onlar bizi çok iyi anlıyorlar, ama biz kendimizi maalesef anlayamıyoruz. Sıkıntı burada” dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu seyahatte de Malezya’daki durumu gördünüz. Hele hele Endonezya’yı gördünüz. Aynı şekilde gezimizin son durağı Pakistan’ı gördünüz. Bize yönelik bu teveccüh, durup dururken olan şeyler değil. Çok açık net söyleyeyim, ecdadımızın kıymetli mirası bizim en önemli zenginliğimiz. Bizlere bütün iltifatlar Osmanlı’nın mirası üzerinden geliyor. Onların bu büyük mirası olmasaydı, herhalde bize bu iltifatlar, bu yaklaşımlar yapılmazdı. Bu iltifatlar ecdadın bize bıraktığı mirasından kaynaklanıyor. Türkiye’nin etkinliği arttıkça hem Doğu hem Batı dünyasında bizlere ilgi de aynı nispette çoğalıyor ve çoğalacak. Bundan hiç endişeniz olmasın. Türkiye’nin hem bölgesinde hem dünyada söz sahibi olmasından, gönül coğrafyamızda yaşayan kardeşlerimiz de çok çok memnun. Biz iki farklı medeniyet, iki farklı dünya arasına çok sağlam bir gönül köprüsü inşa ediyoruz. Atalarımız, Asya’nın kültürünü, irfanını Avrupa içlerine kadar taşıyarak yaşadığımız toprakları bizler için yurt haline getirdiler. Şimdi biz, buralarda yaşıyoruz. Bizler de onların mirasını yere düşüremez, yüzümüzü sadece bir yöne çeviremeyiz.”

Her iki kültürü de tanıdıklarını, bildiklerini ve izlerini taşıdıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu nedenle bizim için Doğu, Batı, Kuzey, Güney fark etmez. Hazreti Mevlana’nın tariflediği üzere, pergelimizin bir ayağı Anadolu’da ve Trakya’da sarsılmaz bir biçimde sabittir. Diğer ayağımızla da bizler iyilik ve güzellik götürmek için cihanı dolaşırız.” diye konuştu.

Türkiye’nin Asya ile ilişkilerinde, tarihsel bağlar ve kültürel konular noktasında çok farklı bir dönemi yaşadıklarına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

“Bunu zenginleştirerek de yaşamaya devam edeceğiz. Batı hakimiyetinin azaldığı ve Asya’nın stratejik ağırlığını artırdığı bir dönemde, Türkiye’nin Asya perspektifi de önem kazanıyor. Asya’daki Müslüman ülkelerle ilişkilerimizi her geçen gün güçlendirmek suretiyle ekonomik, sosyal ve siyasi bağlarımızı pekiştirmek gayretindeyiz. Müslüman Asya ülkeleri ile işbirliklerimizi çoğaltarak, kalkınma ve refah alanındaki fırsatların sayısını da böylece artırabiliriz. Önümüzdeki bu fırsatları değerlendirerek ülkelerimizin küresel bir güç haline gelmesi için ortak iradeye de sahibiz. Bu irademizi de asla kaybetmeyeceğiz. Bu arada bölge ülkeleriyle geliştirilecek ekonomik, ticari ilişkilerin hem Türkiye’yi hem de Asya ülkelerini güçlendireceğinden herhangi bir şüphe duymuyoruz. Bölge ülkelerine Türkiye’nin güvenilir bir ülke olduğunu, işte bu seyahatlerle yanımızda beraber götürdüğümüz iş adamlarımızla gösteriyoruz. Oralarda iş adamlarıyla yapılan toplantıların da ikili görüşmelerin de tabii ki neticeleri bulunuyor. Hamdolsun bunları da başarılı bir şekilde ortaya koyuyoruz.”

“Gazze bizim yüreğimizde bir sızı”

“Malezya Başbakanı Enver İbrahim’in özellikle sizin için kullandığı ve liderliğinize vurgu yaptığı ifadeler çok dikkati çekti. Şimdi başta Gazze olmak üzere, İslam dünyasının lideri olarak sizlere atfedilen bu sorumlulukla İslam dünyasına vermek istediğiniz mesajlar ne olur?” sorusunu da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu açık net söylememiz lazım. Gazze bizim yüreğimizde bir sızı. Gazze içimizde bir yara. O sızıyı dindirmek, o yarayı kapatmak için canla başla çalışıyoruz, çalışmak durumundayız” değerlendirmesinde bulundu.

“Maalesef İslam dünyası hala bu konuda toplu bir adım atamadı. Yürekler toplu vursun diye beklerken, bunu sağlayamadık” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu konudaki eksikliklerimizi gidermek, yüklerimizden kurtulmak, bagajlarımızı da boşaltmak zorundayız. Gazze’de yaşananları hep beraber gördük, gördünüz. İşte bu akşam televizyon ekranlarında bir şey dikkatimi çekti. Katar iş makinelerini Gazze’ye gönderiyor. Büyük ihtimalle bu iş makinelerini herhalde Mısır’dan satın aldılar. Bu iş makinelerini Gazze’ye aktarıyorlar. Oradaki hafriyatları iş makineleriyle herhalde derleyip toparlayacaklar. Başka çare yok. Aynı durum Suriye’de de geçerli. Suriye’de de iş makinelerine ciddi manada ihtiyaç var. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yla yaptığımız görüşmede de bunları konuştuk. Onların da talebi bizden bu. Dışişleri Bakanımız, İstihbarat Başkanımız onlar da oraya gittiklerinde aynı durumu tespit ettiler. Yoğun bir şekilde iş makinelerine ihtiyaç var ve bu iş makineleriyle oradaki bütün o hafriyatları kaldıralım, ondan sonra da süratle yeniden inşa ve ihya çalışmalarına Suriye’de ve Gazze’de başlayalım. Oradaki zalimler malum, din dil ırk fark etmeksizin acımaksızın oradaki insanların üzerlerine yürüyorlar.”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun son Amerika seyahatinin kendilerine bir şeyler anlattığını belirten Erdoğan, “Bütün bu olayların sonunda bakıyorsunuz ki yine ortada din meselesi ciddi manada ayırıcı bir etken oluyor” dedi.

“Ateşkes yapıldı” denilmesine rağmen ortada hala ateşkese dair bir emare göremediklerini vurgulayan Erdoğan, “Şimdi, beşinci safhanın adımı atılacak. Bu beşinci safhada acaba durum ne olacak? Biz onu da izliyoruz. Temennimiz, beklentimiz odur ki beşinci safhada hiç olmazsa bu ateşkes olması gerektiği gibi, sağlam bir şekilde sağlansın. Birleşmiş Milletler’den beklediğimiz bu. Dün gece ABD Başkanı Donald Trump’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 1,5 saatlik görüşmesinin neticesi ne olacak, bunu da özellikle bekliyoruz. Bu görüşmeden inşallah iyi niyetle beklediğimiz bir netice alınabilirse, o zaman dünya çok daha farklı bir adımı atmış olur” şeklinde konuştu.

“Bu coğrafyada çekilen acılar yokmuş gibi davranmak, ABD’ye bir şey kazandırmaz”

“ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gazze’de kalıcı barışın olması, soykırımın durması açısından Filistin ve Gazze meselesinde ABD yönetimi ile Türkiye bir ortak strateji geliştirebilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan, “Amerika Birleşik Devletleri maalesef bölgemizle ilgili yanlış bir hesap yapıyor. Bu coğrafyanın tarihini, değerlerini, birikimini hiçe sayan bir yaklaşım içinde olmamak gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu coğrafyada çekilen acılar yokmuş gibi davranmanın, ABD’ye bir şey kazandırmayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

“Siyonistlerin yalanlarına itibar edip bu coğrafyanın ayarlarıyla oynamak mevcut yaraları kanatmaktan başka bir işe yaramaz. Bu yol yanlış bir yol. Ülkesinde hala hakkındaki yargı süreci devam eden Netanyahu’nun söylediklerine inanmak, bölgeyi kana bulamaktan başka bir işe yaramıyor. Bunu da çok açık net gördük. Bu özlenen barışı getirmez, aksine çatışmaları daha da derinleştirir, kanı ve gözyaşını artırır. İsrail için, kendi çıkarından daha önemli bir şey yoktur. Tarihe bakın, kendilerine devlet kurduran ülkelerle dahi bunlar ters düştü. Sayın Trump’tan seçimden önce verdiği vaadi yerine getirmesini bekliyoruz. Yeni bir savaşı değil, barışı inşa edecek adımlar atmalıdır. Bu bölgede ‘ben yaptım oldu’ yaklaşımına yer yoktur.”

Gazze’deki durumun gerçekten son derece hassas ve karmaşık bir noktada olduğunu belirten Erdoğan, Gazze’de yaşananların, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından büyük tepkilere yol açtığını hatırlattı.

Bu konuda adil bir çözüm arayışının her zaman ön planda olması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Filistin halkının, korunması ve adil bir çözüm bulunması açısından hakkaniyetli bir yaklaşım, bizim için çok çok önemli. Türkiye her zaman Filistin’in haklarını savunmuş ve uluslararası arenada bu meseleye dikkat çekmiştir. Sağlanan ateşkeslerde Türkiye’nin çabaları inkar edilemez. Tüm bu çabalar ortadayken, Gazze ve Filistin konusunda hakkaniyetli bir çözüme ulaşmak amacıyla stratejiler de geliştirilebilir. Bu adımlar ancak Filistin halkının benimseyeceği ve gerçekten adil bir çözüm önerileceği koşullar altında atılabilir. Gazze’deki soykırımın sona ermesi ve kalıcı bir barış için tüm ülkelerin işbirliği yapması, sağduyu ile hareket etmesi gerekmektedir. Kalıcı bir barışı sağlamak için uluslararası toplumun ve özellikle büyük güçlerin yapıcı bir tutum sergilemesi çok önemli. Barışa giden yolda her türlü işbirliği ve strateji olumlu bir adım olarak değerlendirilse de esas olan Filistin halkının haklarının korunması ve onlara adil bir yaşam sunulmasıdır. Ancak süreç ‘kıyamet kopsun’ gibi ifadelerle ve katil Netanyahu’nun hayallerini süsleyen, Gazzelilerin sürgün edilmesi gibi yanlış planlarla sağlıklı bir şekilde ilerleyemez. Gazze’den Filistin halkının çıkarılması kabul edilemez. Hiçbir Müslüman ülkenin kabul etmeyeceği bu plan Gazze ve Filistin halkının haklarını hiçe saymaktadır. Bu tür bir yaklaşım uzun vadeli kalıcı barışın sağlanmasına katkı sağlamaz, aksine çatışmaları körükler.”

Uluslararası toplumun, insan haklarını ve insani yardımı gözetmek yerine siyasi hesaplarla hareket etmesinin bu bölgedeki krizleri de derinleştireceğini belirten Erdoğan, “Bütün bu yaraların onarılması da 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin Devleti’nin varlığının kabulüyle mümkündür. Gerçek bir barış, ancak her iki tarafın da haklarının tanındığı, eşitlik ve adaletin sağlandığı bir temel üzerinde inşa edilmelidir. Bu temel üzerine inşa edilecek her türlü barışa yönelik stratejiye ortak oluruz” ifadelerini kullandı.

“Zalimlerin en karakteristik özelliği açık söyleyeyim korkak olmalarıdır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ABD ve İsrail’in tehcir açıklamaları esir takası tamamlansa dahi daha büyük bir katliamın geleceğini mi gösteriyor? Tehcir zorlamasında bölgesel bir savaş riski görüyor musunuz?” sorusu üzerine, bu techirin kabul edilemeyeceğini ve bunun bir vahşet olduğunu söyledi.

Bu konuya yönelik, dünya siyasetinde vicdan sahibi, gerçekten olumlu yaklaşım içerisinde olanların hep bunu söylediğini belirten Erdoğan, dünyanın, gür bir sesle “barış ve kardeşlik” dediği müddetçe savaş çıkmayacağını ifade etti.

İsrail’in bölgesel savaşı istemeye devam edeceğini ancak bu durumun onların yararına olmayacağını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Kandan ve gözyaşından beslenen bir yönetim şu anda İsrail’de işbaşında. Gazze’de son İsrail katliamları başladığı günlerde koşa koşa İsrail’in yanında yer almaya çalışanların bugün gerçeği görmeye başladığını da gözlemliyoruz. Zalimlerin en karakteristik özelliği açık söyleyeyim korkak olmalarıdır. Karşılarında güçlü bir irade gördüklerinde de bunlar sinerler. O güçlü iradenin oluştuğuna ben şahsen inanmak istiyorum. Toplumların vicdanı, liderlerin kararlılığı ile birleşmeli ve bu zalimler inşallah kaçacak yer aramalıdır. Biz bunu sağlamak için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Çelikten irademizi yok etme kudreti Allah’ın izniyle kimsede yoktur. Bu saate kadar Hamas’ın verdiği sözlere sadık kalarak süreci ilerlettiğini de açık net görüyoruz. Burada her zaman olduğu gibi sözüne güvenilmeyen taraf İsrail yönetimidir. İsrail ordusunun çekildiği bölgelerde Filistinlilere ait evleri yıktığı, arazileri kullanılamaz hale getirdiğini biliyoruz.”

“Gazze’deki durum oldukça hassas”

Gazze’de ateşkes devam ederken İsrail’e ait insansız hava aracının Gazze şeridinin güneyindeki Refah kentinin doğusunu bombaladığı ve bir Filistinlinin şehit olduğunu da bildiklerini belirten Erdoğan, “Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail’in 19 Ocak’ta varılan ateşkes anlaşmasından bu yana Gazze şeridinde doğrudan düzenlediği saldırılarda 92 Filistinlinin hayatını kaybettiğini duyurdu” ifadesini kullandı.

Tüm bunların, İsrail yönetiminin ateşkesi kalıcı hale getirmek amacında olmadığını açık ve net bir şekilde gösterdiğini söyleyen Erdoğan, Amerika’nın cesaretlendirmesiyle yeni ve daha büyük bir katliam stratejisi gütmesinin, İsrail’in de daha büyük kayıplar vermesine sebep olacağını belirtti.

15 aydır ağır abluka ve bombardıman altındaki Gazze’den gelen esir takası görüntüleri Hamas’ın psikolojik olarak güçlü olduğunu gösterdiğini ifade eden Erdoğan, “ABD yönetimi de İsrail yönetimini bilmiyorum daha ne kadar şımartır. ABD halkı ülke ekonomilerinde kara bir delik olan İsrail’in savaş maliyetini daha ne kadar üstlenir bunu da göreceğiz. Esir takası sonrası yaşanacak olası gelişmeler dikkatle izlenmeli ve barış için yeniden bir araya gelme çabaları sürdürülmelidir. Gazze’deki durum oldukça hassas ve her durumda gerginliğin artma riski bulunmaktadır. Bu nedenle her iki tarafın da sağduyuyla hareket etmesi ve barışçıl yollar araması büyük önem taşımaktadır.” diye konuştu.

“Yönetimin, Suriye’nin tamamını kontrol etmesi bir gerekliliktir”

“Ahmed Şara sizinle yaptığı görüşmede PKK terör örgütüne yönelik hangi adımları atacağına ilişkin bilgi verdi mi? Siz Suriye’de PKK’ya silah bıraktırılması konusunda nasıl bir takvim öngörüyorsunuz?” sorusuna Erdoğan, Suriyelilerin, ülkelerinin geleceğine karar verme konusunda tüm takdir hakkına ve yetkisine sahip olduğunu ifade etti.

Erdoğan, 61 yıl boyunca halkına zulmeden Baas rejiminin yıkıldığını hatırlatarak Suriye’nin, yeniden birliğini kurma noktasında adımlarını attığını kaydetti.

Türkiye olarak Suriye halkına, bugüne kadar olduğu gibi destek verilmeye devam edileceğini söyleyen Erdoğan, “Suriye’de birliğin ve istikrarın sağlanması için yönetimin, Suriye’nin tamamını kontrol etmesi bir gerekliliktir.” değerlendirmesini yaptı.

Terör örgütlerinin, Suriye topraklarındaki varlığının hem Suriye hem de Türkiye için bir tehdit olduğunu kaydeden Erdoğan, “Kolay değil, 911 kilometrelik sınırımız var ve bu sınırı bizler kendi bölgemizden hatta Suriye tarafından korumak durumundayız. Suriye yönetiminin terör örgütleriyle mücadelede kararlı olduğunu görüyoruz. Suriye’de şimdiden birçok silahlı oluşumun kendilerini feshettiğini de görüyoruz. Terör örgütleri, Suriye’de kendilerine yer olmadığını anlamalılar. Bunun altını çiziyorum. Yoksa onlara bu gerçeği anlatmak için harekete geçmekten biz de çekinmeyiz.” dedi.

Suriye’deki durumun her geçen gün aydınlığa kavuştuğunu ve sorunların çözümünün kolaylaştığını ifade eden Erdoğan, karmaşık ve zorlu bir sürecin geride kaldığını belirtti.

Diyalog kuran, halkına dost bir yönetimin artık iktidarda olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile yapılan görüşmelerde Suriye’nin yeniden inşası ve ülkenin birliği için atılması gereken adımlar hakkında kapsamlı bir değerlendirme yaptık. Türkiye’nin, Suriye’de barış ve istikrar sağlama konusundaki kararlılığı bölgedeki tüm aktörler için de büyük önem taşıyor. Suriye’nin kuzeyinde ülkemiz için tehdit unsuru olan terör örgütlerine barınma imkanı, yaşama şansı vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Şara yönetimine de bu konuda net tavrımızı belli ettik. Suriye’nin terör örgütlerine karşı atacağı adımların neler olacağı ve nasıl bir takvim çerçevesinde ilerleyeceği belli. Görüşmemizde terör örgütlerine karşı atılacak adımlar üzerine bilgi alışverişinde bulunduk, terör örgütlerine de en net şekilde uyarılarımızı yaptık. Ya bu sese kulak verecekler ya da bırakmadıkları silahlarla onları inlerine gömeceğiz. Bölgedeki tüm gelişmeleri yakından takip ediyor, anında reaksiyon gösteriyoruz. Suriye yönetimi ile güven duygusu ve iş birliğimiz tam. Bu da süreçlerin hızlanmasına yardımcı oluyor. Türkiye’nin, Suriye’deki bu tür gelişmeleri dikkatle takip etmesi ve zamanında müdahale etmesi, yaşanabilecek olumsuz sonuçların önlenmesi açısından çok çok önemli.

Suriye’nin geleceği ve toprak bütünlüğü için atılacak adımlar, sadece Suriye’nin iç durumu değil aynı zamanda Türkiye’nin güvenliği ve bölgedeki tüm aktörlerle olan ilişkileri açısından büyük önem taşımakta. Terör örgütlerine karşı en küçük bir tahammülümüz yok. Meseleyi çözecek adımları atmaya başladığımızda kimsenin bizi oyalamasına, zaman kazanmaya çalışmasına da fırsat vermeyiz.”

“Togg bizim için bir final değil, bir başlangıçtır”

“Malezya, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelere Togg’un ihracatı ve bu pazarlarda konumlandırılması konusunda somut adımlar atılması planlanıyor mu? Togg’un bu ülkelerde üretimi veya ortak girişimi gibi iş birlikleri gündeme gelebilir mi?” soruları üzerine Erdoğan, “Togg bizim için bir final değil, bir başlangıçtır.” ifadesini kullandı.

Togg’un otomotiv dünyasına atılan güçlü bir adım olduğunu belirten Erdoğan, bu yolda çok mesafe alınması gerektiğini ve bu mesafelerin alınacağını kaydederek şöyle konuştu:

“Otomobilimizi hangi lider görse, test etse övgü dolu ifadelerini işitiyoruz. Malezya’da, Endonezya ve Pakistan’da da bunun benzeri oldu. Hepsi de aracı ve sunduğu konforu çok beğendiler. Togg’un sektördeki yerini sağlamlaştırıp yoluna devam edeceğinden hiç şüphemiz yok. Togg yalnızca Türkiye için değil, dünya genelinde de rekabetçi bir oyuncu olma potansiyeline sahip. Malezya, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelerle Togg’un ihracatı ve bu pazarlardaki konumlandırılması konusunda somut adımlar atılması oldukça önemli. Bu tür iş birlikleri sadece Türkiye’nin otomotiv endüstrisini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda bu ülkelerle olan ticari ilişkileri de şekillendirir.”

Öncelikle Togg’un bahse konu ülkelerde piyasaya sunulmasının, daha sonra da üretimi veya ortak yatırım fırsatlarının gündeme gelebileceğini belirten Erdoğan, Pakistan’ın, ülkelerinde üretim yapılması konusunu gündeme getirdiğini söyledi.

Bunların önemli adımlar olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Togg’un yurt dışında konumlandırılması sadece otomotiv sektörü açısından değil, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası prestiji ve ekonomik ilişkileri için de yeni bir kapı açacaktır. Bu bağlamda iş birlikleri ve ortak yatırım fırsatlarını değerlendirmek, her iki taraf için de kazançlı bir duruma dönüşebilir. İnanıyorum, Türkiye’nin otomobili Togg, ülkemizin küresel markası da olacaktır. Çin başta olmak üzere Asya ülkelerinin elektrikli otomobil konusunda ne kadar başarılı olduklarını biliyoruz. Nitekim Çinli bir firmayla anlaşma yaptık. Manisa’da bir fabrika kurma teşebbüsleri var. İmzaları İstanbul’da Dolmabahçe’de attık. Yine Çin’in bir diğer markasının da Samsun’da bir fabrika kurma teşebbüsleri var. Bu konuda çalışmalar devam ediyor, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Fatih Kacır da takibini yapıyor. Her ikisi de dünya çapında ciddi markalar. Bu araçların Manisa ve Samsun’da üretilmesi Türkiye’deki otomotiv sektörüne çok farklı bir hava getirecektir. Togg’un iç piyasada yakaladığı başarıyı, otomotivdeki bu ivmeyi sürdürmekte kararlıyız. Türkiye, Togg ile adeta dünyaya sesleniyor ve ‘Biz de varız, buradayız ve güçlüyüz’ diyor.”

“Her kongremiz AK Parti ve Türkiye için önemli dönüm noktaları da olmuştur”

“Nasıl bir kabine olacak, nasıl bir A takımı olacak? Bu A takımı sizin aynı zamanda seçim takımınız olacak?” sorusuna Erdoğan, “Hiçbir hoca, takımı okumadan sahaya sürmez. Bizler de şu anda üzerinde çalışıyoruz. İşte İstanbul’u gördünüz, nasıl bir coşku vardı. Bu coşkunun yanında nasıl bir yapılanma orada gerçekleştirdik. İstanbul’da da aynı kadroyla sahaya çıkmadık.” dedi.

Ana kademede gerek gençlik ve kadın kollarında güzel bir kadroyu yeni il başkanıyla beraber sahaya sürdüklerini ifade eden Erdoğan, ayın 23’ünde gerçekleştirilecek kongre için hazırlık yaptıklarını belirtti.

Orada da gerek ana kademeden gerek kadınlardan gerek gençlerden oluşan dinamik bir yapıyı kuracaklarını söyleyen Erdoğan, “Bu dinamik yapıyla da inşallah tüm Türkiye’nin demografik yapısını göz önünde bulundurarak bir liste hazırlayacak ve siyaset arenasına inşallah sunacağız. AK Parti olarak kongrelerimizi her zaman yenilenme ve tazelenme için fırsat olarak gördük. Her kongremiz AK Parti ve Türkiye için önemli dönüm noktaları da olmuştur. Çünkü partimizi ve ülkemizi yöneten kadrolarımızı Büyük Kongrelerimizle belirledik. Bu süreçleri de her zaman bir makam yarışı olarak değil, hizmet aşkıyla yanan kadrolar arasında bayrak yarışı olarak gördük. Amacımız her zaman, partimizi daha ileriye taşımak ve hizmet anlayışımızı güçlendirmek oldu.”

“Bu, benim derdim değil”

“Mansur Yavaş’la Ekrem İmamoğlu arasında adaylık yarışını, kıyasıya rekabeti siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum CHP’de bir bölünmeyle mi sonuçlanır yoksa ana muhalefet tek lider adayı arkasında buluşur mu? CHP lideri Özgür Özel, ‘Eğer Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse bu bir sonraki seçim Erdoğan için referandum haline gelir’ dedi. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?” sorusu üzerine Erdoğan, “Kime ne tür bir siyasi yasak gelir veya gelmez her şeyden önce bu, benim derdim değil” diye konuştu.

Bunun yargının konusu olduğunu ve takibini yargının yaptığını ifade eden Erdoğan, biri suç işlediyse, yargının bunun değerlendirmesini yaparak cezasını verdiğini söyledi.

Kendisinin belediye başkanıyken 10 ay cezaya çarptırıldığını ve 4 ay 10 gün cezaevinde yattığını hatırlatan Erdoğan, “Sayın Genel Başkan’ın bunu örnek göstererek konuyu ifade etmesi doğru bir şey değil. Demek ki, bu işlerden hakikaten çırak çıkacak” dedi.

CHP’li belediye başkanlarının şu anda kendi aralarında savaştığını ifade eden Erdoğan, kendisinin ve arkadaşlarının bu konuda herhangi bir meselesinin olmadığını dile getirdi.

Kendilerinin şu anda iş ve yatırımlara baktıklarını ifade eden Erdoğan, bütün bunlarla beraber parti bünyesindeki diri yapıyı aynı şekilde devam ettirmeye çalıştıklarını belirtti.

Arkadaşlarından memnun olduğunu söyleyen Erdoğan, hepsi görevinin başında olduğunu ve Parlamentodaki birliklerini, beraberliklerini korumak suretiyle de yola devam etiklerini ifade ederek “Hatırlayın, meşhur hançer olayının hemen öncesinde CHP içinde kaynayan kazanı anlattığımızda bunlar ne demişlerdi? Tamamen birlik içerisinde olduklarını asla aralarında bir ayrılığın olmadığını söylemişlerdi. Peki, sonra ne oldu? Gizli Zoom zirvelerinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun sırtına hançeri kim saplayacak, onun planlarını yaptılar” ifadelerini kullandı.

Muhalefetin ülkenin Cumhurbaşkanı olmasını istedikleri ve karşılarına çıkarttıkları kişiyi, birkaç ay içinde “yetersiz” ilan ettiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

“Şimdi hançer kimin elinde ve kimin sırtına saplanacak doğrusu bunu da bilmiyoruz. Bu, onların sorunu. Yeni Zoom zirveleri yapılıyor mu, kulislerde hangi fısıltılar yankılanıyor ve bu konuda da kim, kimi nasıl vuracak, ben bunları bilemem. Böyle bir derdim de yok. Bunların dertleri hiçbir zaman millete hizmet olmadığı için, hep birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşguller. Allah bu milleti inanın CHP’den korudu. Ya bunlar yerel yönetimlerin bazılarında iş başına geldikleri gibi ülkenin başına gelseydiler halimiz nice olurdu? Ana muhalefetin masa kurmaya ne kadar meraklı olduğunu geçen seçimlerde gördük. Şimdi de belediye başkanlarıyla kendi içlerinde üçlü masa kurdular. Bakalım onun sonucu ne olacak? Öyle anlaşılıyor ki masada bu üç kişi de birbirini yemeye başladı. Vatandaşım, bu kişilerin yönettiği belediyelerin durumuna bakarak Türkiye’yi yönetemeyecekleri kararını süratle verecektir. Daha kendi gündemlerine karar veremeyenlerin, dünya gündemini okuyarak Türkiye’nin çıkarlarını korumasını beklemek yanlış olur.”

Kendilerinin seçim diye bir gündemlerinin olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar yatıyor, kalkıyorlar, ‘seçim de seçim, seçim de seçim’ diyorlar. Peki niye seçim? Türkiye’de böyle bir sıkıntı yok ki. AK Parti Teşkilatı, Genel Başkanı ve adayı ile yarın seçim olacak gibi hazırlık yapıyor. Bunu gündemde bulundurmak, kaşımak kesinlikle bizim planımızda, programımızda yok. Ankara’da yollar çamurdan yürünmüyor. Sokaklar sahipsiz köpeklerden geçilmiyor. Aynı şey İstanbul için de geçerli. Orada da aynı durum söz konusu. Vatandaş hizmet beklerken, bunlar siyasi ikbal peşinde koşuyor” ifadelerini kullandı.

“Bunlar, CHP’nin yeni yönetimi ile eski yönetimi arasındaki kavganın yansımaları”

Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Manisa’da yaptığı bir konuşmaya atıfta bulunarak 2023 yılı Kasım ayında yapılan CHP kurultayı için “şaibe” iddiasını gündeme getirdiği, ardından konuyla ilgili soruşturma başlatıldığı belirtilerek, “Soruşturma kapsamında yetkisizlik kararı verilmesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aynı konuda yürütülen bir soruşturma olduğu ortaya çıktı. Tüm bu gelişmeler çerçevesinde CHP’de yaşanan kurultay tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, bunların kendi sorunları olmadığını, tamamıyla yargının sorunu olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Eğer ben bir siyasi parti lideri, Cumhurbaşkanı olarak bunları muhatap alırsam, benim gündemimi işgal ederse bu beni küçük düşürür. Böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Şunu açık net söyleyeyim ki bütün bunlar tamamıyla yargının konusudur. Bununla ilgili yargı nasıl bir tasarrufta bulunur, onu da vereceği kararla görürüz. Bunlar, CHP’nin yeni yönetimi ile eski yönetimi arasındaki kavganın yansımaları. Ancak oradaki çarpık ilişkiler ağı, siyaset kurumunun tümünü olumsuz etkiliyor. Meseleye dahil olan herkes CHP kurultayında neler yaşandığını biliyor. Ama ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum’ diyerek üç maymunu oynuyorlar. Halbuki gördüler, duydular, yaşadılar, biliyorlar. Konu, yargıya da intikal etti. İddiaların yargı tarafından araştırılması sonucu, birçok gerçeğin ortaya çıkması muhtemel. Görüyorsunuz partinin bir önceki Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da ‘şaibe yoktur’ diyemiyor. Sadece mevcut CHP yönetiminin açıklama yapması gerektiğini söylüyor. CHP yönetimi ise iplikleri pazara çıkmasın diye konuya hiç temas etmiyor. Bakalım oradaki kötü kokular nasıl bir çukurdan geliyor?”

“Bu olayın aydınlatılacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Bolu Kartalkaya’daki otel yangını faciasından hareketle yapısal bir adım atmaya olan ihtiyacı nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin AFAD benzeri Türkiye genelinde sadece belediye ölçeğine bırakılmayan daha kapsamlı bir itfaiye teşkilatının kurulması gibi. Aynı zamanda gerek kamu tesisleri, hastaneler başta olmak üzere gerekse yine vatandaşın yoğun konakladığı bu tesislerde alınacak ilave önlemler noktasında bakanlıkların çalışması sizin verdiğiniz direktifle belli bir aşamaya geldi mi? Ve en önemlisi merkezi yönetimle yerel yönetimin sorumluluk ya da yetki sınırlarına ilişkin de bazı belirsizlikler de olduğu tartışma konusu. O noktada da bir adım atılacak mı?” soruları yöneltildi.

Bolu Kartalkaya’daki yangın faciasında yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına bir kez daha başsağlığı dileyen Erdoğan, Kartalkaya’daki olayın çok çok hazin olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

“Bolu’da canımızı yakan bu olayın aydınlatılacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Benzerinin yaşanmaması için ne yapılabilir, nasıl bir eksik bu felakete neden oldu, hangi tedbirleri almalıyız? Tüm bu soruların yanıtı verilecek. Bir düzenleme gerekliyse mutlaka yapılacak. Zaten Meclis’imiz şu anda biliyorsunuz bir araştırma komisyonunu kurmuş vaziyette. Oradaki araştırma tedbirleri konusunda inanıyorum ki bu komisyonun vereceği rapor, bizler için de yol gösterici olacaktır. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına gerekli önlemler alınması son derece önemli. Konuya yaklaşımda bir zihniyet değişimine gitmemiz şart. Yangın güvenliği konusunda yeni kriterlerin getirilmesi, oteller, kamu binaları, hastaneler ve plazalar gibi riskli alanlar için kritik bir adım olacaktır. Bu tür yerlerde yangın güvenliği standartlarının arttırılması ve düzenli denetimlerin yapılması hem can güvenliğini sağlamak hem de mal kaybını önlemek açısından gerekli.”

Yerel yönetimlerin ve merkezi idarenin yetki ve sorumluluklarının belirlenmesinin de çok önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, Yerel yönetimler kendi bölgelerindeki yangın güvenliği önlemlerini alırken, merkezi idare de bu uygulamaların denetimini sağlamalıdır.” dedi.

Hükümetin bu tür olayların ardından yangın güvenliği konusunda bakanlıklar aracılığıyla yapacağı çalışmaların da son derece önem taşıdığını ifade eden Erdoğan, “Hem yerel yönetimlerin hem de merkezi idarenin işbirliği yaparak yangın güvenliği alanında etkili bir strateji geliştirmesi ve uygulaması toplumun güvenliği için kaçınılmazdır. Yargıya intikal eden olayda sorumluların hepsinin hesap vermesi için ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Ülke ekonomimizin lokomotiflerinden turizm sektörümüzün bu gibi felaketlerle yara almaması için devlet olarak ne gerekiyorsa bunu da yapacağız.” diye konuştu.

“Yeni ve sivil bir anayasa, Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir öneme sahip”

“Gerek Gazze ve Suriye gibi gündemler gerekse iç politikada aciliyet kesbeden gündemler dolayısıyla bir süredir yeni anayasa gündemdeki ağırlığını yitirmiş gibi gözüküyor. Hem bu süreçle ilgili bilgi vermenizi rica edeceğim hem de seçimden önce seçime de tesir edecek bir yeni anayasa sürecine Türkiye girer mi?” sorularına karşılık Erdoğan, her şeyden önce anayasa konusunun gündemde, üst sıralarda yerini aldığını dile getirdi.

Bu konunun her zaman gündemlerinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı gerçeğini unutmadan çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’yi değişen dünyada geride bırakan, ayağına pranga olan anayasanın yenilenmesi gerektiğini anlatmaya da devam edeceğiz. Uzlaştırıcı, birleştirici, özgürlükçü, toplumun tüm kesimlerini kuşatan sivil bir anayasa temel hedeflerimizden biridir. Daha önce de söylediğimiz gibi biz bu anayasa meselesini gündem kaygısıyla değil gerçek bir ihtiyaç olduğu için gündemimizde tutuyoruz. Yeni ve sivil bir anayasa, Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir öneme sahip. Bu süreci sadece hukuki bir belge oluşturmaktan ibaret görmüyoruz. Sivil anayasayı 22 yılda Türkiye’ye kazandırdığımız demokratik değerleri, insan haklarına dair kazanımları ve bireysel özgürlükleri garanti altına almak olarak görüyoruz. Konunun zaman zaman gündemdeki ağırlığını kaybetmesi yeni bir anayasaya olan ihtiyacı azaltmıyor. Aksine bu süreç seçimlerden önce gündeme gelerek toplumda daha fazla tartışma ve katılım oluşturabilir.”

Seçim öncesi bir yeni anayasa sürecinin hem siyasi partilerin hem de toplumun bu konudaki görüşlerini ortaya koyması açısından oldukça önem taşıyacağını belirten Erdoğan, “Türkiye’nin çeşitliliği ve dinamik toplumsal yapısı göz önüne alındığında yeni bir anayasa hazırlığı, toplumun geniş kesimlerinin ihtiyaçlarını dikkate alan kapsayıcı ve adil bir çerçeve oluşturmak için kritik bir fırsat sunacaktır. Toplumun tüm kesimleri, yeni anayasayı, Türkiye’nin geleceği için bir fırsat olarak değerlendirmelidir. Bu süreç sadece siyasi bir araç değil, aynı zamanda toplumsal barış ve dayanışma için de önemli bir adım olabilir. Halkın desteği ve katılımıyla Türkiye’nin ihtiyaçlarına yanıt veren bir anayasa taslağının oluşması bu arada mümkündür. Cumhur İttifakı olarak bu konudaki samimiyetimizi her fırsatta somut örneklerle gösterdik. Aynı hassasiyeti Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan diğer siyasi partilerden de bekliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.