Sekizinci yılında darbe girişimi: 15 Temmuz yargılamaları ve geride kalanların hikayesi

Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki FETÖ yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin üstünden sekiz yıl geçti. Bu süre zarfında on binlerce kişi tutuklandı. Kalkışmayı önlemek için sokağa çıkıp dönemeyenlerin ailelerinin acısı ise hala taze.

Siyaset 15 Temmuz 2024
Bu haber 2 ay önce yayınlandı

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki Fethullahçı cunta yapılanmasının 15 Temmuz 2016’da düzenlediği darbe girişiminin üstünden tam sekiz yıl geçti. Bir zamanlar AK Parti hükümetine yakın görünen Gülen cemaati bu tarihten sonra resmen ‘dini bir oluşum izlenimi vererek kurulduğu günden itibaren ‘devletin kılcal damarlarına sızmaya çalışan örgüt’ olarak tanımlandı.

Aslında ilk uyanış, şimdilerde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Hakan Fidan’ın 2012’de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı’yken üst düzey yöneticilerle birlikte ifadeye çağrılmasıyla başlamıştı. Onu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halen ‘kumpas’ olarak sık sık andığı 17 – 25 Aralık soruşturmaları izledi.

Anadolu Ajansı (AA) haberin devamında artık FETÖ olarak anılacak olan örgütün harekete geçme motivasyonunu ve akabindeki gelişmeleri şöyle tanımlıyor:

“AK Parti’nin 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde yüzde 49 oy oranıyla yeniden iktidara gelmesinin ardından hükümetin, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla FETÖ’cü askerleri tasfiye edeceğini bilen örgüt, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca aralarında generallerin de olduğu örgüt mensubu askerler hakkındaki gözaltı işlemleri üzerine harekete geçme kararı aldı.”

Gerisi herkesin malumu. Terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in 19 Mart 2016’da haki renk cübbesiyle kameralar karşısına geçip sinyal vermesiyle başlayan plan cuntacı askerlerin başta tarihini 16 Temmuz olarak belirledikleri darbe girişimini dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Fidan’ın görüştüğü haberinin yayılmasıyla bir gün önceye almasıyla hayata geçti. Saat 20.30’u gösterdiğinde kışladan çıkan darbeciler kritik yol, kavşak ve kamu kurumlarını işgal etmeye başladı. TRT ekranlarında silah zoruyla darbe bildirisi okuttular ve Meclis’i bombaladılar.

Fotoğraf: Erdoğan’ın katıldığı CNN Türk yayınından.

Süreç Erdoğan’ın CNN Türk yayınında Hande Fırat’ın telefonu aracılığıyla yaptığı “Meydanlara çıkın” çağrısıyla değişti. Halk gerçekten sokağa döküldü. Tankların önüne yattılar, cuntacıların ellerinden silahlı alarak darbeyi önlediler. 248 sivil hayatını kaybetti. İki bin 196 kişi yaralandı.

(Bu noktada özellikle Boğaz Köprüsü’ndeki birçok askeri öğrencinin emir – komuta zinciri nedeniyle kalkışmaya katıldığını, bunların çoğunun tutuklandığını, ancak yakın zamana kadar süren yargılamalarda önemli bir kısmının tahliye olduklarını belirtelim).

O dönem Genelkurmay 2. Başkanı olarak karargahta bulunan, sonrasında Hulusi Akar’ın Milli Savunma Bakanlığı’na atanmasıyla onun yerine getirilen Yaşar Güler geçenlerde tabloyu şöyle anlatıyordu:

“Bir darbe ile karşı karşıyaydık ama bu eski zamanlarda yaşanan ve aslında hiç olmaması gereken darbe girişimlerinden çok farklıydı. 17-25 Aralık’tan beri resmi olarak devletimizin mücadele halinde olduğu radikal bir örgüt olan FETÖ mensupları tarafından gerçekleştiriliyordu. O gece asil Türk milleti Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine her yaştan insanıyla bu alçaklara üstün bir cesaretle karşı durmuş, devletinin bekasına ve kendi geleceğine sahip çıkmıştır.

Aynı şekilde, asil milletimizin bağrından çıkmış Türk Silahlı Kuvvetlerimizin devletine, ülkesine bağlı şerefli mensupları da milletimizle omuz omuza vererek bu hainlere karşı kahramanca direnmiş, onlara engel olmuştur. Buradaki kritik husus; bu hainlerin silah kullanması, darbe talimatı vermesi, ordunun tamamının bu işin içinde olduğu izlenimi yaratmaya ve milletimizi buna inandırmaya çalışmasıydı. Ancak, devletine ve milletine bağlı Şehit Ömer Halisdemir gibi vatan evlatlarımızın gösterdiği kahramanlık bu oyunu bozmuş ve bu durum darbe girişiminin akamete uğramasındaki en kritik noktalardan biri olmuştur.”

Fotoğraf: Darbe girişimi gecesi sokağa çıkan insanlar.

Güler geçen günlerde Silahlı Kuvvetler’den 23 bin 859 kişinin ihraç edildiğini duyurmuştu.

Adli süreçte neler oldu?

Adli makamlar bugüne kadar 704 bin 554 ‘şüpheli’ hakkında işlem yaptı. Yargılamalar neticesinde 125 bin 338 kişi hakkında mahkumiyet kararı verildi. Soruşturmaların 100 bininden fazlası darbe girişiminin ardından yürütüldü.

15 Temmuz’un ardından Türkiye genelinde toplam 289 dava açıldı. Dört bin 891 darbeci hakkında hapis cezası verildi.

En önemli darbe girişimi davalarının çoğu Ankara’da görüldü. Kalkışmayı planlayanlar ve uygulayanların yargılandığı Genelkurmay Çatı Davası’nda karar 20 Haziran 2019’da açıklandı. Ankara’yı adeta kana bulayan F-16 pilotlarının da aralarında olduğu Akıncı Üssü Davası’nda ise karar tarihi 26 Kasım 2020’ydi.

289 davanın tümü karara bağlandı. Toplam bin 634 sanık ağırlaştırılmış müebbet, bin 366 sanık da müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bin 891 sanığa da çeşitli sürelerde hapis cezaları verildi.

Davalarda 85 eski general ve bin 116 eski subay ağırlaştırılmış müebbet, 24 eski general ve 536 subay da müebbet ile cezalandırıldı. 2 bin 870 sanık yargılama sonunda beraat etti.

Halen cezaevlerinde FETÖ ile iltisaklı suçlardan 13 bin 427 hükümlü ve tutuklu var. Darbe girişimi davalarının çoğunda İstinaf ve Yargıtay aşamaları da tamamlandı.

Davaların bir kısmında ise temyiz süreçleri devam ediyor.

Ailelerin acısı taze

Aradan geçen zamana rağmen darbe girişimi sırasında yaşamını yitirenlerin ailelerinin acısı hala taze.

Bunlardan biri vinç operatörü Onur Ensar  ile Emin Oğuz Ayanoğlu’nun ailesi.

İki kardeş o gece Kısıklı’daki evlerine döndükleri sırada kalkışmayı haber aldı. Bir grup vatandaşla birlikte darbeyi durdurmak için Boğaz Köprüsü’ne yürüdüler. Gişelerin önünde cuntacı askerlerin açtığı ateş sonucu yaralanan bir kızı kurtarmaya çalıştıkları sırada ise vuruldular. Onur Ensar kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Şimdi 33 yaşında olan kardeşi Emin Oğuz ise ‘gazilik’ rütbesi aldı.

Baba İhsan Ayanoğlu 15 Temmuz Şehitler Makamı’nda aradan geçen sekiz yılda yaşadıklarını anlattı:

“Ne oluyor, kim hangi tarafta analizini yapmaya çalışırken tutuk sesli silahla 30 saniye ateş edildi. O silah sesinden sonra rahmetli oğlumu aradım, nerede olduğunu sordum. ‘Baba gişelerin altındayım’ dedi. Dilim resmen tahta oldu, şaşırdım kaldım. Kardeşi de yanındaymış. Bu alçaklarla tam karşı karşıyalar, direkt hedefteler. Ben de 150 metre gerideyim ama insan selinden ileri gidemiyorum. Oğluma ‘Bir şey olursa ben insanlardan dolayı gelemiyorum, siz geri gelin’ dedim. O tamam dedikten 8-10 dakika içinde bir kıyamet ateşi başladı. O gişelerin altındaki vatandaşları çapraz ateşe aldılar.”

Fotoğraf: İhsan Ayanoğlu.

İki oğlunun da aynı araçla hastaneye götürüldüğünü anlatan baba “Rahmetli oğlum hastanenin kapısında son nefesini vermiş. Onu morga, küçüğünü de ameliyata alıyorlar. Oğlum ameliyattan çıktığında ilk sorusu ‘Ağabeyim nasıl?’ olmuş. Şehit olduğunu beş gün sonra söyleyebildik.

Allah düşmanımı evlat acısıyla imtihan etmesin, dayanmak çok zor. Bu işin manevi yönü insanı ayakta tutuyor. Bizim çocuklarımız ülke için, bayrak için, mukadderat için gittiler. Sırf ülkemizdeki kargaşayı önlemek adına, ‘Bayrağımız inmesin, ezanımız susmasın’ diye seve seve ölüme gittiler. Rahmetli oğlum o kadar iyilik için yaratılmış bir çocuktu ki yerdeki yaralıyı almak için koştuğunda bu alçak vatansızlar taradılar.”

Ayanoğlu, “Üç – beş dakika ağlıyorsun sonra hayat devam ediyor. Ülkemiz dimdik ayakta, Cumhurbaşkanı’mız görevinin başında. Allah şehitlerimize gani gani rahmet eylesin” diye de ekledi.

Çengelköy Sabancı Polis Merkezi Amirliğindeki çatışmada şehit olan polis memuru Fatih Dalgıç’ın annesi Asiye Dalgıç da oğlunun hatırasına ayırdığı odada özlem gideriyor:

“Burada oğlumun polislik zamanından fotoğrafları var. Her gün açıp bakıyorum. Buraya gelmem zor olduğu için bir kısmını diğer evimde tutuyorum. Oğlum her gün benimle birlikte yaşıyor. Ölmüş gibi hissetmiyorum, hep yanımdaymış gibi yaşıyorum. Darbeden bir gün önce telefonda konuşmuştuk. Bana, ‘anne seni öyle bir yaşatacağım ki hiçbir şey aklına gelmeyecek’ demişti. ‘Tamam oğlum’ demiştim ama o gecenin sabahında bu olay yaşandı. Sınav açıklandığında darbenin olduğu gün birlikte bana sürpriz yapmayı düşünmüşler, tam sürpriz oldu bana.”

90 bin camide sela okunacak

Diyanet İşleri Başkanlığı koordinasyonunda 15 Temmuz’un yıldönümü nedeniyle 90 bin camide gece saat 00.13’te sela okunacak. Cami ve minarelerin ışıkları sabah namazına kadar açık kalacak.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürü Şaban Kondi şöyle konuşuyor:

“81 ilimiz ve 922 ilçemizdeki bütün camilerimizde 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece saat 00.13’te bütün camilerimizden sela okunacaktır. Milletimizi birliğimize, kardeşliğimize, ülkemize yönelik oynanan oyunlara farkındalık oluşturmak için yeniden bir dirilişe davet edeceğiz.

Bununla birlikte şehir merkezlerindeki büyük camilerimizde, halkın geniş katılımıyla yapılan hatmi şeriflerin duası yapılacak ve Mevlid-i Şerif okunacak. Ayrıca şehitliklerde, Diyanet İşleri Başkanlığı organizesinde ‘Şehitleri Anma Programı’ gerçekleştirilecek. Bu program kapsamında da yine Kur’an-ı Kerimler okunacaktır, dualar yapılacak. Rabb’im bir daha bu millete karşı bu hain kalkışmalara girecek olanlara fırsat vermesin.”

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.