Özel’den DEM’e açık eleştiri: ‘İktidara kaybettirme stratejisinden vazgeçti’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 1999 yılından bu yana İmralı'da tutuklu olan PKK lideri Abdullah Öcalan'a çağrı yaptı: "Teröristbaşı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sınır ötesinde yaşananlardan yola çıkarak ‘iç cepheyi güçlendirmek gerektiğine’ dair mesajı MHP lideri Devlet Bahçeli’yle daha önce Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) hedefe koymak pahasına kapatılması için çağrılar yaptığı HDP ardılı DEM Parti arasında ‘yumuşamaya’ yol açtı.
1 Ekim’deki yeni yasama yılı açılışında Bahçeli’nin “Türkiye partisi olun” mesajı vermek için ön ayak olduğunu söylediği selamlaşma DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve diğer yöneticilerin “Zaten öyleyiz” minvalindeki yanıtı ve yeni anayasa konusunda muhalefete çağrılarıyla sürdü.
Gelişmeler akıllara tek bir soru getirdi: “Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?”
Bugüne dek verilen demeçlerde hem iktidar hem DEM kanadında temkinli yorumlar göze çarptı.
Örneğin Kürt siyasetine damga vuran isimler arasında yer alan, HDP ve öncülü partilerde uzun yıllar üst düzey görevlerde bulunan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk bu adımların değersiz olmadığını, ancak abartmamak gerektiğini söyledi.
Ayrıca Kürtlerin sorunun silahla çözülemeyeceğini görmeye başladığını vurguladı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız aynı gün “DEM’in terör belasından, onların vesayetinden kurtulması gerekiyor. Açıkçası özgürleşmesi lazım. Türkiye partisi oldukları anda konuşulur. Tek şart, kendilerini terör ve bölücülük melanetinden kurtarmalarıdır. Sonrası kolay diyoruz” dedi.
Genel izlenim iki tarafın da belli şartlar dahilinde görüşmeye sıcak baktığı yönündeydi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün el artırarak 1999 yılından bu yana İmralı’da tutuklu bulunan ve 44 aydır tecrit altında olduğu ileri sürülen PKK lideri Abdullah Öcalan’a çağrı yaptı:
“Türkiye’ye getirilirken ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan, kana değil kardeşliğe susadıklarını göstersinler.”
Bu noktada DEM Parti’nin ilk günden bu yana çözüm için İmralı’yı adres gösterdiğini belirtmekte fayda var.
Örgütün önünde üç seçenek olduğunu dile getiren siyasetçi bunları şöyle sıraladı:
“Bir, terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek. İki, silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak. Üç, Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olacaktır.”
Bahçeli yeni bir çözüm süreci ihtimali için de “Birlik duygusunun çürümesine karşı duruyoruz, duracağız. Terörle siyaset arasında bağ yoktur. Devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından bile geçirmesin. Kana değil kardeşliğe susadıklarını göstersinler” dedikten sonra şunları kayda geçirdi:
“Terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin sonsuz kararlığındayız. 1984’den bu yana devam eden PKK terörünün nasıl bir yıkıma, nasıl bir sosyal ve ekonomik maliyete yol açtığını en iyi bilenlerdeniz. Terörle huzur arasında güvenli bir durak yoktur. Terörle siyaset arasında bağ ve bağlantı yoktur. Terör demokrasinin celladı, özgürlüğün katili, insan haklarının infazcısı, insanlığın can düşmanıdır. Hem siyaset hem terör aynı kalıba giremez, aynı bedene sığamaz, aynı ağıza sığınamaz. Ya siyaset ya terör, ya siyaset ya silah; arası, ortası, şurası, burası yoktur. Ve de bölücü terörün kökü kazınmalı, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda bin yıllık kardeşlik pekişmelidir.”
DEM Parti’nin buna yanıtıysa gecikmedi.
Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) konuşan Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan da Öcalan’la uzun süredir kimsenin görüşemediğini hatırlatarak “Gerçekten şaşırdım, metin yazan arkadaşlarına da sesleniyorum. Sayın Öcalan’a bugün bir çağrı yaptı. Ama o çağrının muhataplarına ulaşması için sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini bilmiyor. 43 aydır sayın Öcalan’la avukatlar, aile görüşemiyor” dedikten sonra şöyle devam etti:
“Sayın Bahçeli, Sayın Öcalan’ın ne söyleyeceğini, ne çağrı yapacağını biz de merak ediyoruz senin gibi. O zaman tecridi kaldırın, sayın Öcalan’ın ne dediğini görelim. 43 aydır kuş uçmayan, kervan geçmeyen, uçan kuşların bile üzerinden geçmediği bir adaya böyle boşu boşuna çağrı yapılır mı? Buyurun, sizin sormuş olduğunuz soruya sayın Öcalan’ın nasıl cevap verdiğini merak ediyoruz. Kapıları açın, dinleyelim, görelim.”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu da kişisel X (eski adıyla Twitter) hesabında Bahçeli’ye “Terör örgütünü devlet tasfiye eder. Terörün bittiğini de devlet ilan eder! Terörist başından hüküm bekleyene devlet değil, gaflet ve dalalet denir” tepkisini gösterdi.
Selamlaşmaya başlayan döneme dair değerlendirmelerde bulunan isimlerden biri de DEM Milletvekili ve Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’di.
“Barışa ve ihtimaline dair, daha önce bu konuda rol ve sorumluluk üstlenmiş bir kardeşiniz olarak birkaç cümle sarf etmek istiyorum” diyerek sözlerine başlayan Önder, önce şu hikayeyi anlattı:
“Bir Doğu menkıbesidir; ‘kup manduk’ diye bir kuyu kurbağası vardır, ömrü boyunca kuyuda yaşamıştır. Bir gün bu kuyuya bir okyanus kurbağası düşer. ‘Sen kimsin, nereden geldin?’ diye sorar kup manduk. ‘Okyanustan’ diye cevaplar. ‘Okyanus nasıl bir şey?’ der ömrü boyunca kuyunun dışına çıkmayan kurbağa. ‘Büyük’ der. Kurbağa şöyle bir halka çizer, ‘Bu kadar mı büyük?’ der. ‘Yok, çok daha büyük’ der. Daha büyük bir halka çizer, ‘Bu kadar mı?’, ‘Ondan da büyük’ der. Kuyunun çapı kadar bir halka çizer, ‘Bu kadar mı?’ diye sorduğunda ‘Bundan da büyük’ deyince ‘Yalancı’ der ve sesini keser çünkü ömrü boyunca ufku o kuyunun çapı kadardır.”
Türkiye’nin de hikayedeki gibi kuyu içerisinde hapsolmuş vaziyette olduğunu söyleyen ve “Aslında kuyu derin değil, ip kısadır çoğunlukla” diyen Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu itibarla barışa gönül indiren, konuşmanın bu Meclis’in temel işlevi olduğunu vazeden ve bu köklü tarihî meselemizi ilk defa bir konuşma eksenine, tartışma eksenine çekmeye çalışan Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Devlet Bahçeli’ye ve barış meselesinde gönül indiren herkese şahsi olarak -bu konuda bedel ödemiş ama şerefini bedelinden daha fazla önemseyen bir kardeşiniz olarak şahsım adına hepsine- teşekkür etmek istiyorum.