Erdoğan sert: Örgüt ipe un sererse onları toprağa gömmek sadece zaman ve planlama meselesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Şayet gerekli çağrı yapılır ama örgüt bu çağrıya kulak tıkar ve ipe un sererse, bağlantılı yapılar da beklenen iradeyi sergilemezse örgütü olduğu yerde toprağa gömmek sadece zaman ve planlama meselesi” dedi.

Siyaset 15 Ocak 2025

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’la görüştükten sonra tek tek ziyaret eden DEM Parti heyetinin temaslarını olumlu bulduğunu söyledi, “Şunu milletimizin özellikle bilmesini isterim; şayet gerekli çağrı yapılır, terör örgütü ve bağlantılı yapılar da gereken adımları atarsa, kazanan Türküyle Kürdüyle tüm Türkiye olacaktır. Eğer örgüt bu çağrıya kulak tıkar ve ipe un sererse, bağlantılı yapılar da kendilerinden beklenen iradeyi sergilemezse, o zaman biz ‘Terörsüz Türkiye’ hedefimizi başka yöntemlerle gerçekleştiririz” dedi. Erdoğan örgütü “bulunduğu her yerde toprağa gömmenin kendileri için sadece vakit ve planlama meselesi olduğunu” söyledi.

Cumhurbaşkanı grup konuşmasında CHP’nin kırmızı kart eylemleriyle alay etti, artık Moskova’ya sığınmış durumdaki eski Suriye lideri için “Tabii bunun aslı Esed değil, Esad’dır. Öyle söylüyorlar. Bizi bile alıştırdılar” dedi.

Erdoğan’ın grup konuşmasının geniş bir özeti şöyle:

Enflasyon düşünce milletimizin sıkıntıları da hafifleyecek: 2025 senesinde enflasyon hedeflerimizi tutturma konusunda umutluyuz. Enflasyon düştükçe alım gücü de artacağı için milletimizin sıkıntıları biraz daha hafifleyecek. Bunun için biraz daha sabredecek, kararlı duruşumuzu bozmayacak ve sonuçta 85 milyon hep beraber, hep birlikte kazanacağız. 22 yılda küresel krizler dahil nice zorluğun üstesinden alnımızın akıyla geldik. 2008 krizinde herkes ‘Yandık, bittik’ böyle bir havada iken, biz ‘Bu kriz, Türkiye’yi teğet geçecek’ dedik ve hamdolsun haklı çıktık. Sadece bununla da kalmadık IMF’ye olan borcun ödenmesinden tek haneli enflasyon oranlarına kadar imkansız görünen pek çok ekonomik başarıya imza attık. Biliyorsunuz IMF’ye 23 milyar dolar borcumuz vardı. Kendileri kapımızı çaldı, ‘Hayır, biz artık sizden bir daha borç almayacağız’ dedik. Ve böylece IMF’ye kapıyı kapadık. Milletim, kalbini ferah tutsun. Ne yapıyorsak akılla ve incelikli bir strateji ile yapıyoruz. Günü kurtarmak için değil, geleceğimizi güvenceye almak için çalışıyoruz.

Bugün konuşmaya yüzleri yok: Mazlumların tepesine bomba yağarken bu çatı altında grup toplantısında ‘Ne bayır kaldı ne bucak’ diyerek Esed’in işlediği zulümleri bile kendi hükumetine ve ülkesine fatura edenlerin utancı işte bu yüzdendir. Çok açık ve net söylüyorum: Suriye meselesinde öyle pervasız, öyle vicdansız, öyle siyaseten ahlak dışı cümleler kurdular ki bugün konuşmaya yüzleri dahi yok. Hırçınlaşmalarının, seviyeyi daha da düşürmelerinin sebebi işte bundandır. Hatalarıyla yüzleşmek yerine öküz altında buzağı aramaya devam ediyorlar. Samimi bir öz eleştiri yapmak yerine hırçın hale gelmelerinin sebebi bu, bugün bazı gerçekleri bundan dolayı tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun.

Bizi de alıştırdılar, Esed değil Esad: Suriye’de 2011’de olaylar başladıktan sonra sabık Suriye Devlet Başkanı Esed ile birkaç kez görüştüm. Gösterilerin barışçıl olduğunun altını çizdim. Taleplerin dikkate alınması gerektiğini söyledim. Toplumun beklentisi olan reformların artık daha fazla geciktirilmeden hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ettim. Bütün bu görüşmelerimizde kendisiyle her temasımızda Esed bize ‘reform yapacağını’ söyledi. Ama sözünü hiçbir zaman tutmadı. Göstericilerin seslerine kulak vermek yerine, ordusunu devreye sokarak olayları şiddetle, kanlı yöntemlerle bastırma yoluna gitti. Kendisiyle o süreçte de görüşmem oldu. Gösterileri şiddetle bastırmanın hem ülke genelinde hem de İslam coğrafyasında tepkilere neden olacağını yapıcı bir dille Esed’e izah ettim. Tabii bunun aslı Esed değil, Esad’dır. Öyle söylüyorlar. Bizi bile alıştırdılar.

Bize saldırdıkları kadar Esed rejimine laf etmediler: Bizim için asıl şaşırtıcı olan içeriden bazılarının ‘Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’ diyerek meselenin ciddiyetinden uzak bir şekilde bizi haksızca eleştirmeleri. ‘Amerika’nın Suriye’de ne işi var?’ demediler. ‘Bölgesel aktörlerin Suriye’de ne işi var?’ demediler. ‘Avrupa’nın, batının Suriye’de ne işi var?’ demediler. Terör örgütlerinin hem de Türkiye için tehdit unsuru olan bölücü terör örgütünün, ‘Suriye’de ne işi var?’ demediler. Sadece Türkiye’yi eleştirdiler. Sadece şahsımızı ve hükümetimizi hedef tahtasına koydular. 13 yıl boyunca bir kez olsun ülkelerinin yanında, Türkiye’nin yanında, mazlumun, mağdurun, Suriyeli muhacirlerin tarafında yer almadılar. Suriye’de 1 milyon insan hayatını kaybederken, bunlar ses çıkarmadı. 12 milyon insan ölüm, işkence, hapis, tecavüz korkusuyla evlerini, yurtlarını terk ederken, bunlar seslerini çıkarmadılar. Kitlesel kıyımlar yapılırken, bunlar seslerini çıkarmadılar. Hapishanelerde insanlık dışı işkenceler yapılırken, seslerini çıkarmadılar. Gerek Şam’da gerek Halep’te o cezaevlerini ekranlarda izledik. Ne halde… Bütün bunlar olurken bunlar ses çıkarmadı. Bebekler ölürken, çocuklar katledilirken sustular. Kadınlar en aşağılık muameleye maruz kalırken bunlar sustular. Kürt’ün kimliği inkar edilirken sustular. Türkmen kovulurken sustular. Arap öldürülürken sustular. Vahşete, zulme, katliama, barbarlığa, gaddarlığa yıllarca sessiz kaldılar. Halep’te, Bayırbucak’ta, Hama’da, Humus’ta çocuklar kırılırken, üzülerek söylüyorum, bize saldırdıkları kadar Esed zalimine ve Baas rejimine bunlar laf etmediler.

Bebekler ölürken neredeydiniz?: Utanmak yerine, sosyal medyadan sağa sola akıl veriyorlar. Esed’in ve Baas rejiminin katliamları karşısında 13 yıl boyunca duymadıkları endişeyi son 40 gündür duyuyorlar. Neymiş, Suriye’de katliam varmış. İyi de daha düne kadar, ‘Suriye’de ne işimiz var?’ diyen siz değil miydiniz? Hani Orta Doğu bataklıktı? Hani Suriye’nin iç işleriydi? Ne oldu da Suriye’ye dönük radarlarınızı açtınız? Zalim defolup gidince mi aydınlandınız? Baas yıkılınca mı aklınız başınıza geldi? Soruyorum size. Bebekler ölürken neredeydiniz? Kimyasal silah kullanılırken neredeydiniz? Hapishanelerde işkenceler yapılırken neredeydiniz? Kadınlara, kocalarının önünde tecavüz edilirken neredeydiniz? Masum çocuklar kuşatma altında açlıktan kıvranırken neredeydiniz? Suriye’nin şehirleri yağmalanırken, terör örgütleri Suriye’de cirit atarken, Suriye’den ülkemize roket yağarken Allah aşkına sizler neredeydiniz?

Devrimi üflemekle söndüremezsiniz: Zalim Esed’in katliamlarına neden tepki göstermediğinizi gayet iyi biliyoruz. Dün bizim değil, hükümetin değil, Cumhur İttifakı’nın değil, Türkiye’nin karşısında konumlandılar. Bugün de yine Türkiye’nin karşısındalar, ülkemizin hasımlarının yanındalar. Dün de ideolojik taassupla hareket ediyorlardı. Bugün de hadiselere ideolojinin penceresinden bakıyorlar. Dün de iyi niyetli değillerdi, bugün de art niyetli davranıyorlar. Ne yaparsanız yapın, Suriye devrimini üflemekle söndüremeyeceksiniz.

Suriye’de en büyük sıkıntı YPG: Halihazırda Suriye’deki en ciddi sıkıntı, ülke topraklarının neredeyse üçte birini halen işgal altında tutan, YPG terör örgütüdür. Suriye’nin doğal kaynaklarını da gasp eden YPG terör örgütü şayet kendini feshedip silah bırakmazsa yaklaşan acı akıbetten kurtulamayacaktır. Biz Suriye’deki her kesim gibi Kürt kardeşlerimizin de tüm meselelerinin çözümünün takipçiyiz, destekçisiyiz, Kürtlerin güvenliğinin teminatıyız. DEAŞ gibi proje ürünü bahanelere gelince, bunların artık ikna edici yanı kalmamıştır. Şayet Suriye’de ve bölgede DEAŞ tehdidinden gerçekten korkuluyorsa bu meseleyi çözme iradesine ve kudretine sahip en büyük güç Türkiye’dir. Herkes bölgeden elini çeksin, biz, Suriyeli kardeşlerimizle beraber DEAŞ’ın da, YPG’nin de, diğer terör örgütlerinin de kafasını kısa sürede ezeriz. Allah’ın izniyle bunu yapabilecek kudrete ve kuvvete fazlasıyla sahibiz.

Muhalefetin eylemi bizi dumura uğrattı, demokrasimizin gücüne güç kattılar: Açık söylüyorum; Türkiye’nin ana muhalefet partisini mi, yoksa bir ilkokul müsameresini mi izliyoruz, halen anlayamadık. Lafa gelince Gazi Mustafa Kemal’in koltuğunda oturuyorum diyor. Ama bakıyorsunuz, ne bir ciddiyet var, ne ağırbaşlılık var, ne de işgal ettiği makamın kendisine zorunlu kıldığı vakur duruş var. Koltuğunu korumak için bir atraksiyon yapması lazım fakat onu bile doğru düzgün beceremiyor. Hatırlarsınız bir ara, ülkenin yarısı aydınlıkken ‘Işıkları kapatalım’ dedi. Ancak, bu eylem nispeten bir emek, disiplin, iyi kötü bir koordinasyon gerektirdiği için sadece 3 gün dayanabildi. Sonra Meclis’te nöbet işine girdiler; onda da CHP elitizminin kurbanı oldular. Şimdi daha orijinal bir eylemle kamuoyunun huzuruna çıktılar. Bir defa şunu söylemek isterim; bu son çıkışlarını, açıkçası biz de beklemiyorduk. Milletimiz gibi biz de bu orijinal fikir karşısında dumura uğradık. CHP’nin siyaset üretme kabiliyetini böylece bir kez daha görmüş olduk. Öncelikle bu dahiyane fikir için CHP lideri Sayın Özgür Özel başta olmak üzere CHP yönetimini tebrik ediyorum. Halkımızın umutlarını artırdılar, Türk siyasetine yeni bir ufuk kazandırdılar, demokrasimizin gücüne güç kattılar.

Başka kart oyunları da var: Öncekiler kelebek ömürlü olmuştu, bunu biraz daha devam ettirebilirler. Ama kendilerini bu oyuna fazla kaptırmasınlar. Daha bunun pazılı var, pişpiriği var, pokeri var, iskambili var. Yani önlerinde kartlarla yapabilecekleri çok sayıda alternatif var.

Fırsatı kullanmalıyız: Hükümet olarak, her vakit olduğu gibi bu hususta da şehitlerimizin aziz hatıralarına, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin hassasiyetlerine asla halel getirmeyecek bir şuurla hareket ediyoruz. Türkiye’nin, insani ve ekonomik olarak çok büyük bedeller ödediği böyle bir sorunu kalıcı biçimde geride bırakması, istisnasız herkesin faydasınadır, ülkemizin hayrınadır. ‘Terörsüz Türkiye’ ifadesinde anlamını bulan bu yeni dönemin kapılarını açma fırsatını kullanmamak, her şeyden önce üstlendiğimiz sorumlulukla bağdaşmaz.

Diyarbakır’da etraflıca izah ettim: Böyle bir denklemde terör belasını kalıcı ve kati olarak def edecek bir fırsatın heba edilmesine hiç kimsenin gönlü razı olmaz, biz de zaten razı değiliz. Bu anlayışla ilgili arkadaşlarımıza, bölücü örgütün lağvedilmesini sağlayacak çalışmaların, dikkatle ve çok yönlü bir şekilde yürütülmesi talimatını verdik. Belli bir aşamaya gelen bu çabaların çerçevesini ve gayesini, Diyarbakır İl Kongremizde detaylıca izah ettim. Silahı aradan çıkaralım, terör duvarını yıkalım, 85 milyon olarak hep beraber birbirimize sıkıca sarılalım, istiyoruz. Bin yıllık ortak mazimizden güç ve ilham alarak, istikbalimizi yine birlikte inşa edelim istiyoruz. Terörün 40 yıldır yüreklerde açtığı yaraları, el ele, gönül gönüle vererek hep beraber saralım istiyoruz. Kazanan emperyalistler değil, Kürt, Türk, Türkmen, Arap ayırımı yapmadan biz olalım istiyoruz.

Şayet gerekli çağrı yapılırsa…: Amacımız, terör bariyerlerini kaldırarak, kardeşlik hukukunu yüceltmektir. Bu amaç doğrultusunda kayda değer bir mesafe de alındı. Heyetin yaptığı temasların verimli geçtiğini, birkaç istisna dışında, siyasi partilerin ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine samimi destek verdiğini görüyoruz. Bu, hedeflere ulaşılması noktasında elbette önemli bir kazanımdır. Diğer aktörlerin de sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerini söylemeleri tarafımızdan memnuniyetle not edilmiştir. Şunu milletimizin özellikle bilmesini isterim; şayet gerekli çağrı yapılır, terör örgütü ve bağlantılı yapılar da gereken adımları atarsa, kazanan Türküyle Kürdüyle tüm Türkiye olacaktır. Eğer örgüt bu çağrıya kulak tıkar ve ipe un sererse, bağlantılı yapılar da kendilerinden beklenen iradeyi sergilemezse o zaman biz ‘Terörsüz Türkiye’ hedefimizi başka yöntemlerle gerçekleştiririz.

Gömmek vakit ve planlama meselesi: Operasyonlarımız sayesinde PKK ülke içinde eylem yapamaz, sınırlara da yaklaşamaz hale geldi. Örgütü bulunduğu her yerde toprağa gömmek bizim için sadece vakit ve planlama meselesi.

Meseleyi suhuletle nihayete erdirmek arzusundayız: Hiçbir gücün, öyle eskisi gibi örgüte fiili ve etkin destek verme istediğinin de olmadığını görüyoruz. Gölgesinde yürüdükleri kağnılara güvenenlerin sonu hüsran olmaya mahkumdur. Fakat biz meseleyi suhuletle, sükunetle ve mevcut mekanizmaları işleterek nihayete erdirmek arzusundayız. Çünkü tüm taraflarıyla insanımız, terörden çok acı çekti, çok bedel ödedi. Artık bunları ilanihaye dindirme vakti gelmiştir. Gün, bugündür. Gün, kardeşlik günüdür. 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.