Yargıtay’da nefes kesen başkanlık yarışı: Üçüncü turda da kazanan çıkmadı
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ülkedeki yargı sorununun Anayasa’dan değil yargı erkine verilmiş olan yorum hakkının yanlış kullanılmasından kaynaklandığını söyledi: Çözemiyoruz, çözemedik.
Eski Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Haşim Kılıç, Demokraside Birlik Vakfı’nın düzenlediği “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa’dan Beklentiler” panelinde; “Bugün sorunumuz ne Anayasa, bence ne de yasalarımızdır. Bunu uygulayan ve yorumlayan insanlarımızdır. Yargı erkine verilmiş olan yorum hakkı maalesef isabetli kullanılmıyor. Kullanılmadığı için de bu sorunların ülkede bıraktığı yakıcı ve yıkıcı etkilerini maalesef çözemiyoruz, çözemedik” dedi.
T24’ün haberine göre; Demokraside Birlik Vakfı dün Ankara Gençlik Parkı Kültür Merkezi’nde “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa’dan Beklentiler” başlıklı panel düzenledi. CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı panelde konuşmacı olan eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç şöyle konuştu:
“Cumhuriyet’in kurulduğu günden beri -ki ben 2010 anayasa değişikliğini Türkiye için bir dönüm noktası olarak görüyorum- 2010 anayasa değişikliği Türkiye’nin makas değiştirdiği yıldır, çok önemli bir değişikliktir. Bu değişiklikte yargı vesayeti ile askeri vesayetin ortadan kaldırılması konusunda ciddi adımlar atılmış ve o konuda da başarılı olunmuştur. Ancak bir vesayeti kaldırırken bir başka vesayetin fırtınasına uğradık. Bugün terör örgütü olarak anılan cemaatin yapılanması ve onun ele geçirilmesi daha sonra da mevcut siyasi partinin iktidarın ele geçirilmesi sonunda bu vesayet bitmiş değil, bu vesayet devam ediyor. Geriye doğru gittiğiniz zaman Türkiye iki konuda çok ciddi sıkıntı çekmiş: birisi ifade özgürlüğü diğeri de din ve vicdan özgürlüğü ve sorunlarımız bu eksende hep doğmuş.
“Biz tutukluluk konusunu bile cezalandırma aracı olarak kullandık, yasada yazmasına rağmen keyfi yorumlarımızla özellikle, insanları tutuklayarak hapishanelerde bekletmek durumunda kaldık. Bir anayasa var, bir de anayasanın uygulanması ve yorumu var. Bir laiklik var, laikliğin uygulanması ve yorumlanması var. Bir hukuk devleti var, hukuk devletinin uygulanması ve yorumu var. Şimdi soruyorum, bunların hangisi suçlu? Bugün sorunumuz ne Anayasa, bence ne de yasalarımızdır. Bunu uygulayan ve yorumlayan insanlarımızdır. Yargı erkine verilmiş olan yorum hakkı maalesef isabetli kullanılmıyor. Kullanılmadığı için de bu sorunların ülkede bıraktığı yakıcı ve yıkıcı etkilerini maalesef çözemiyoruz, çözemedik. Anayasa’nın 177 maddesi var, 177 maddenin 121 maddesi değişmiş. Yaklaşık 51 maddesi ikinci ve üçüncü kez değişmiş. Bunun 34 maddesi AK Parti öncesinde değişmiş, AK Parti iktidarıyla birlikte de 79 madde değişmiş. Şimdi bana söyler misiniz, ortada bir darbe anayasası var mı? Dolayısıyla bugün çektiğimiz sıkıntıların altına baktığımız zaman o yapılan değişikliklerden kaynaklanıyor. Eğer Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini sayın Cumhurbaşkanı seçiyor, 3 tanesini Meclis seçiyor ve Meclis’te de çoğunluğunuz varsa eğer 15’ini de aynı irade seçmiş dersek yanlış yapmış olur muyuz? Hakimler Savcılar Kurulu’nun 13 üyesi var, 6’sını sayın Cumhurbaşkanı seçiyor, 7’sini parlamento seçiyor. Bu parlamentodaki seçimlerin mevcut iktidar tarafından yönetildiği, onların iradesiyle seçildiği konusunda bir endişemiz var mı?”
“Türkiye’de üç tane kurum var. Birisi Anayasa Mahkemesi, birisi Hakimler Savcılar Kurulu, birisi de Yüksek Seçim Kurulu’dur. Bu üç kurumun tarafsız ve bağımsız olmasını temin etmedikçe biz bu sorunlarımızdan asla kurtulamayız. Eğer yargıda böyle bir sorun varsa bunun ekonomiye olan yansımaları, sosyal hayata olan yansımalarını da düşündüğünüzde bunun temelinde yatan tek şey hukuk güvenliğinin yaratılamamasıdır. Hukuk güvenliğini yaratamadığımız için de bugün para politikalarıyla, mali politikalarla dövizi indiriyoruz faizi çıkarıyoruz, faizi indiriyoruz dövizi çıkarıyoruz ve ekonomiyi ihya etmeye çalışıyoruz. Bunlar yapay tedbirler, gerçek tedbir bağımsız ve tarafsız herkesin rahatlıkla kanatlarının altına sığınacağı bir yargıyı teşekkül ettirmektir.”