Kılıçdaroğlu, ‘Yanlış adaydın’ eleştirilerine 10 gün sustu, sonunda Uğur Dündar’a patladı
Genel başkanlığı kaybettiği CHP kurultayından sonra ilk kez canlı yayına katılan Kılıçdaroğlu, hem Zafer Partisi ile imzaladığı ‘namus’ protokolüne dair detay verdi hem Demirtaş’ı ziyaret edeceğini duyurdu.
Mayıs 2023 seçimlerinden hemen önce onu evinin mutfağında, yazı tahtasının başında, canlı yayın programlarında sıkça görüyorduk ancak seçim kaybedilip CHP Genel Başkanlığı’nı da Özgür Özel’e devrettiğinden bu yana kısa paylaşımlar hariç sesini duymaz olmuştuk. Kemal Kılıçdaroğlu dün sessizliğini bozdu ve genel başkanlığı kaybettiği CHP kurultayından bu yana ilk kez canlı yayına katıldı.
KRT’deki programda CHP’nin yeni yönetimine dair yaptığı göndermeli açıklamalardan küskünlüklerine, Mayıs 2023 seçimlerindeki tablodan açtığı ofise kadar birçok konuya değinen Kılıçdaroğlu’nun en çarpıcı açıklaması ise HDP’nin eski genel başkanı, tutuklu siyasetçi Selahattin Demirtaş’a dairdi.
Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin kendi Genel Başkanlığı döneminde CHP’nin “evet” oyu vermesiyle ilgili eleştirilere, şu yanıtı verdi:
“Bir vekilin dokunulmazlıklarının kaldırılması için anayasa değişikliğine gerek yok. AK Parti’nin grubu yetiyor zaten. Neden bir anayasa değişikliği ile dokunulmazlıklar kaldırılmak isteniyor? Çünkü CHP’ye tuzak kuruyorlar. O dönem terör bir hayli yoğunlaşmış vaziyette, dokunulmazlıkları bir anayasa değişiklikleri halinde getirelim buraya, CHP’de buna hayır diyecek o zaman seçimlerde meydanlarda ‘Teröristleri koruyan parti bu’ diyeceklerdi. Biz de dokunulmazlıkları kaldırın kardeşim dedik. Selahattin Bey’in bugün içeride olması bir hukuk faciasıdır. Erdoğan onu özellikle içeride tutuyor, niçin? ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dediği için. Bu kadar. Ne yaptı Selahattin Bey, eline silah mı aldı?”
Eski CHP lideri, yarın Selahattin Demirtaş ile Selçuk Mızraklı’yı da Edirne F Tipi Cezaevi’nde ziyaret edeceğini duyurdu.
Eski CHP liderinin açıklamalarından öne çıkan diğer kısımlar ise şöyle:
“Kurultayımızda benim de kabul etmediğim CHP’nin bir özelliği var; bir tartışırız, kavga ederiz kendi aramızda ama bunda bireysel çıkara dönük hiçbir şey yapmayız. Parti içindeki tartışmaların sıkıntılı bir sürecin içine sokulmasını asla doğru bulmadım. Özgür Bey’le genel başkanlığı devrederken 1- 1,5 saat görüştüm, düşüncelerimi kendisine aktardım. Onu açıklamayı doğru bulmam. Siyasette vefa diye bir kavram var, kendi aramızda oturup bu kavram ekseninde çok daha güzel şeyler yapabilirdik. Kırgınlıklar büyük derecede önlenebilirdi. Atatürk’ten bize miras olarak gelen bu partiyi iç tartışmalardan uzak tutabilirdik. Bu gerçekleşmedi. Ben bu tartışmalardan olabildiğince uzak durmaya da özen gösteriyorum. Kamuoyunda da vefasızlığa uğradığım yönünde bir algı var.
Bir kişi uzun süre genel başkanlık yapmamalı ama genel başkan değişecekse o güvenli limana partisini taşımalı ve o güvenli limanda bu değişiklikler gerçekleşmeli. Kurultayda da bunu söyledim.”
Kılıçdaroğlu’na kurultay konuşmasında sarfettiği “Sırtımdan hançerleyenler var” sözleri de soruldu. Kılıçdaroğlu şöyle yanıtladı:
“Beraber yola çıktığınız, birlikte mücadele ettiğiniz, kavgayı beraber verdiğiniz, illa sen Cumhurbaşkanı adayı ol diyen arkadaşlar sonra dönüp size tam tersini yaparlarsa ne dersiniz? Bunu vatandaşın takdirine sunayım.
Sanki ben zorla cumhurbaşkanı adayı olayım dedim, aklımın ucundan bile geçmiyordu. MYK’da da Parti Meclisi ve Meclis grubunda da sizin mutlaka olmanız lazım denildi, her toplantıda bunlar söylendi. Düne kadar bana aday ol diyen sen değil miydin? Hayatım boyunca dayatma kültüründen gelmediğim için böyle bir şey hiç yapmadım.”
“Şu eleştiri geldi; neden ofis açtın? Çok sayıda talep var ve insanlar görüşmek istiyorlar. Hepsini evde kabul etme şansım yok. Bizim eski genel başkanları ofis açıyor, ben de bir ofis açtım. İnsanlarla oturup konuşuyoruz. Kimisi tez hazırlıyor, sorular soruyorlar. Gazeteci bir kitap yazacak, geliyor sorular soruyor.
Öğleye kadar kendime arıyorum. Kitap okuyorum, yazı yazıyorum. İletilere, raporlara bakıyorum. Öğleden sonra da ofise gidiyorum. Vatandaşlar, politikacılar, STK’lar geliyor. Oturuyor, konuşuyoruz. Tabii geniş zaman ayıramıyorum. Ama 10 günde bir felsefeci, tarihçi ve sosyologlar ile bir araya geliyorum. 4.5-5 saatlik bir görüşme, tartışma… Çok keyifli bir tartışma oluyor. Benim buna ihtiyacım var.
Günlerim dolu dolu geçiyor.”