Özel’e göre ‘İBB’ye kayyım’ İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı yapar: Pişman olurlar

Özel, İBB kayyım atanabileceği iddiasına tepki göstererek "Erdoğan İmamoğlu'nu cumhurbaşkanı yapmak istiyorsa bu işe kalkışır" dedi. Anketlerde iktidar partisinden önde olduklarını belirten Özel, aday tartışmasının AK Parti'ye yaradığı görüşünde.

Siyaset 7 Kasım 2024

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sözcü’de Uğur Dündar’ın sorularını yanıtladı.

Özel, İBB’ye kayyım atanmasıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi: “Şimdi sen kendin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken görevden el çektirilmişsin. Onun mağduriyeti üzerinden buralara gelmişsin, yürümüşsün. Şimdi bir başka İstanbul Belediye Başkanı’na bunu yapmaya kalkıyorsun. Vallahi bu millet sana çıktığından beş kat fazla sahip çıkar. Gerçekten hani siyasetin buralara gelmemesi lazım ama Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmak istiyorsa bu işlere kalkışır. Vallahi kendi bile anlamaz nasıl bir desteğe dönüştüğünü, nasıl çığ gibi büyüdüğünü. Yapacaksa biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak a’dan z’ye onları buna elbette demokratik sınırlar içinde kalarak demokrasi rejimi içindeki sınırların içinde kalarak tepkimizi de göstereceğiz ama neyi örgütleyeceğimizi hayal bile edemezler. Bin pişman olacaklarına eminim. içlerinde varsa halen daha sakin düşünebilenler Erdoğan’a bu hatayı yapmaması noktasında telkinde bulunsunlar. Benim tavsiyem odur.”

‘Yumuşama diye bir şeyi kabul etmem’

CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine kayyım atanmasının ardından ‘normalleşme’nin bitip bitmediği sorulan Özgür Özel, “Biz santim santim ölçtürüyoruz her şeyi. Bir kere bir şeyin eleştirilmesi için öyle bir şeyin olması lazım. Yumuşama diye bir şeyi asla kabul etmem, kim kime yumuşamış? Tayyip Bey iki kere denedi o lafı kullanmayı, öyle bir şey bekliyorlarsa çok beklerler. Şu bir yılda 193 il ziyareti, 122 halk buluşması yaptık. Yerel seçimden sonra 9 miting yaptık” dedi.

‘İlk seçimde Erdoğan diye bir şey yok’

CHP lideri MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ‘Öcalan’ çıkışıyla ilgili şunları söyledi: “Devlet Bahçeli çıkacak Abdullah Öcalan burada konuşsun diyecek. Bir diyalog kurulmadan bir süreç yönetilmeden yapılabilecek bir iş değildir. Dört yıl sonra kardeşi gidip görüşecek, oradan gelen mesaj bir memnuniyetsizlik yaratacak ki yeniden tecrit kararı alınacak, yeniden üç ay görüşme yasağı kararı alınacak ve pat pat kayyumlar atanacak. Böyle çocuk mu kandırıyorlar yani? Meselenin özünde şunu kaçırmamak gerekiyor; resmen Kürt sorunu yok dedi ya, kürk sorunu var. Erdoğan’ın kürk sorunu var. Kürtlerle dostluk değil. Dost aramıyorlar, post arıyorlar. Erdoğan’ın postunu. Bir de bu özgüven nedir ya? Neyinize güveniyorsunuz siz Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli? Ben anayasa değişikliğinin sonuna kadar karşısındayım, bunu söyleyeyim. Kişiye özel anayasa değişikliğinin de. Aday olsa sanki seçilecek. Neyiyle seçilecek bu kadar saçma sapan bir süreçten sonra. Milletin gözünden düşmüşsün, gönlünden düşmüşsün. İnsanlar yoksul, aç, perişan. Ayrıca da bu ülkenin 40 bin kişisi bu terör belası yüzünden canını vermiş. Nasıl olacak da ‘biz Abdullah Öcalan ile konuştuk hadi bir daha aday olsun’. Onu da becerdik, bir şekilde anayasayı değiştirdik. Biz orada yokuz. Bir daha söylüyorum. Erdoğan aday olup, seçilecekmiş… Bu ne özgüven? Siz 31 Mart’ta milletin attığı tokattan ders almak yerine hala daha dikine dikine gidiyorsunuz. Milletin seçtiklerine kayyum atıyorsunuz. 12 bin liralık emekli maaşı, ocak ayında 10 bin lirayken 25 kilo dana kıyma alıyordu. 12 bin 500 yaptılar, 17 bin yapılması gerekiyordu. Şu anda 20 kilo dana kıyma alıyor. Asgari ücret 12 bin liraydı. Bugün satın alma gücü olarak Ocak ayının 10 bin lirasına düştü. Siz bu millet bu haldeyken ‘Erdoğan’a bir daha hak olsun, seçilecek.’ Bu bir algı yönetimi yani. Nereye seçilecek? İlk seçimde Erdoğan diye bir şey yok. Erdoğan ilk seçimde önceki Cumhurbaşkanı’na dönüşecek, o kadar.

‘Kürt sorunu vardır ve çözülsün diyorum açık, şeffaf, tam mutabakatla olsun’

‘Peki bir taraftan bunlar yaşanırken iktidar kanadı CHP’yi DEM Parti ve Kürt sorunu üzerinden marjinalleştirme gayreti sergiliyor. Siz de diyorsunuz ki kendi kamuoyunuza tuzaklar kurulabilir, oyuna gelmeyelim. Biraz açar mısınız bunu? Ne yapılmak isteniyor?’ sorusuna Özel şu yanıtı verdi: “Bir kere çok dikkatli olmamız lazım. O dediğim şu. Kararı bunlar alıyor. Sonra kanunsuz zaten anayasaya aykırı kararlar alıyorlar. Kanunsuz emirler veriyor. Her birisi bizim canımız ciğerimiz olan polisimizi jandarmamızı dikiyorlar. İnsanlar da kızgın tepkili o binaya girmek istiyor. Karşımızda polis orada istenmedik bir görüntü beni de çok üzer. Milletimizi de çok yaralar. Neden? Bir kere ben şöyle düşünürüm. O polisin bir anası bir babası evde bekleyen bir kızı var. Televizyonda babasını uygunsuz bir halde görmemesi lazım. O yüzden buna çok özen gösterin diyorum. Yani tepki ve protesto haktır. Sonuna kadar kullanın. Ama polisin, jandarmanın anasını babasını, eşini akşam eve gidince eşinin yüzüne bakacak. Ve o kararı veren vicdansızlar bunu düşünmüyorlar.

‘Uyanık olmak, sağlam durmak lazım’

Olmadık montajlar yapıyorlar. Bunlar yalan tabi ama uyanık olmak lazım. Mesela bir toplantıda tutar oradan bir ajana bir poster açtırırlar… buna dikkat edin diyorum örgütümüze. Bir de sağlam durmak lazım. Ne görüyoruz? Köşe yazıları. Günahı kadar CHP’yi sevmeyen meşhur meşhur köşe yazarları olmuş CHP uzmanı. ‘CHP’de iç karışıklık.’ Yok öyle bir şey. Bir, bin 300 kurultay delegesi en anlaşamadığımız yerde 36’ya bin 200 hep biriz. Geri kalan maddeler de oy birliğiyle geçmiş. İki, Meclis grubu kamptan güçlenerek çıktı. Ve herkesin ağzındaki ortak laf; birlik beraberlik partinin güçlenmesi. Sahada sorunumuz yok. Şimdi gördüler ki neler yaptılarsa partiyi düşüremediler. Neler yaptılar? Önce anayasa değişikliği dediler. Demin anlattım yokuz dedim. İkinci aşamaya geçtik. 4 maddeyi tartışmaya açtılar. Normalleşme CHP’ye yarıyor.  CHP’yi bitirin diye teğmenlerin kılıç çatmasına olmadık soruşturmalar açtılar. Bizi böyle germeye ve çizgimizin dışında bir şeyler yapmaya zorlayıp milletin gözünden düşürmeye çalıştılar. İsrail Türkiye’ye saldıracak dediler. Gizli oturumda maskelerini düşürdük. Verdikleri kanun teklifini bile geri çektiler. Savunma sanayi ile ilgili. Şimdi tutmuşlar Abdullah Öcalan’ı getirelim diyorlar. Bu süreçlerin hepsi gündemi CHP belirliyor, gündemi ele almak ve kendi anayasa gündemleriyle birlikte milleti meşgul etmek üzere kurdukları oyunlar. Şimdi köşe yazıları yazılacak. Dikkatli olun. Sahte anketler sürecekler. Ne düşecek CHP’nin oyu? Bir ankette 2 puan düşer öbür ay 4 puan çıkar. Ne düşecek? CHP’nin oyu niye düşecek? ‘Apo’yu getir’ diyen ben miyim? Gelsin Mecliste konuşsun diyen ben miyim? Ben bu şehit ailelerini incitir diyorum. Kürt sorunu çözülmesin mi diyorum ben peki? Hayır. Kürt sorunu vardır ve çözülsün diyorum. Mecliste olsun. Açık olsun. Şeffaf olsun. Tam mutabakatlı olsun. Buna kim niye kızsın? Ben demişim ki ‘Devlet bey el yükselt diyormuş. Ben de el yükselt diyorum. Kürtlere devlet verelim.’ Bunun bu kadarını kesmiş siyasi yan kesici bir parti. Tek ümidi bu olan ‘Özgür Özel böyle yapacakmış.’ Cümlenin devamını izlemiyor musun? Sen bu milleti ahmak mı sarıyorsun? Özgür Özel diyor ki ‘Her Kürt’ün kendini Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi hissettiği, eşit vatandaş hissettiği, sorunlarının çözüldüğü yarınları vaat ediyorum. Gelin bir olalım’ diyorum. Bu partinin oyunu niye düşürsün?”

‘Kürt sorununun barışçıl yoldan çözülmesi en doğru çizgi’

Özel “Size enteresan bir mesaj okuyacağım. Bu Dumlupınar gerçeğiyle bizi tanıştıran o dönemin Milliyetçi Hareket Partisi’nden seçilmiş belediye başkanı. Diyor ki Niyazi Tezcan, genel başkan Sayın Özgür Özel Bey’e çok selam. Dik dursun. Tanıdığım birçok ülkücü arkadaşımla yanındayız diyor. Bu enteresan bir mesaj değil mi?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“O kadar çok geliyor ki. Bu çok samimi bir mesaj. Şimdi ülkücüler belli bir konuda Devlet Bahçeli’nin meseleyi nereden alıp nereye getirdiğini ve bunu Erdoğan’a endekslediğini görünce büyük bir kopuş yaşıyorlar. Elbette Devlet Bahçeli’nin söylediği söze bir saat bile vaktimiz yoktu. Danışabildiğimiz herkese danıştık. Yani burada bir pozisyonu açıklamak durumundayız. Varıp da grup toplantısında bu konuya girmemek Erdoğan gibi olmaz. Çok cesur ya Erdoğan. Sekiz gün konuşmaya bakıyor. Partimizin tutumu geçmişteki bu tutumuyla uyumlu. Ben o konuşmayı yapmadan önce Mansur Başkan’la konuştum. Ekrem Başkan’la konuştum. Önceki MYK üyelerimizden bir fikir alınsın dedim. Mevcut MYK’mızın fikrini sordum. Üç grup başkanvekilimize toplanın bir karar oluşturun dedim. Hepsinin önerilerini aldım. Bir de benim bu çatışmalı süreçler noktasında okumuşluğum, konuya ilgi duymuşluğum var. Ve çıktık konuşmamızı yaptık. O gün söyleyip de bugün terk ettiğimiz hiçbir söylem yok. Ve bizim o gün ortaya koyduğumuz çizgi, bu ülkenin Kürt sorununun barışçıl yoldan çözülmesi ve Türkiye’nin önünün açılması için en doğru çizgidir. Bugün yapmazlarsa, bunu kendi yöntemleriyle yapmaya çalıştıklarında yine felaket yaratacaklar. Türkiye’ye hiç bir yararı olmayan bir şey.”

‘Ekrem Bey’in partililiğinin zekatı, bu lafı çıkaranlara yeter de artar bile’

Sosyal medyada CHP’nin önceki lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın bazı milletvekilleri ve delegelerin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla birlikte kurultay hazırlığı içinde oldukları iddia edilmişti. Özel’in bu iddiaya cevabı şöyle oldu: “Bunu tüzük kurultayı öncesinde de söylediler. Hatta parti meclisinden tüzük kurultayı kararı alsam seçim maddesi eklenmiyordu. Parti Meclisi tam oylayacaktı. Durun arkadaşlar dedim. Bunu oylarınıza sunmuyorum. Bu kararı genel başkan yetkisiyle ben alıyorum sebebi de dedim siz alırsanız seçim maddesi eklenemiyor. Ben alırsam delegelerin belli bir miktarı seçim isterse seçim maddesi ekleniyor. O özgüvenle gittik kurultaya. O kurultayda ‘bazı maddeler düşebilir.’ Yani Özgür Özel’in savunduğu hazırladıkları bu tüzüğün karşısındaki oy, kendi oylarından fazla olabilir deniyordu. En yüksek alınan karşı oy 39. Ben 35 il başkanıyla girdiğim kurultay salonundan 81 il başkanıyla çıktım. O 81 il başkanı bu tüzük bizim tüzüğümüz dedi ve tam destek verdiler. Bizim böyle bir sorunumuz yok. Böyle bir sorun varmış gibi gösterip partiyi tartıştırıp Erdoğan’ın teknesine su taşımaya çalışanlar var. Bunlar saray güdümündeki trol ordularının komutanları. Bazıları maalesef yönettikleri sosyal medyalarla sosyal medya hesaplarıyla güya Kemal Bey’e destek veriyormuş veya onun adına yapıyormuş gibi yapıyorlar. Kemal Bey bunlara tenezzül edecek bir kişi değildir. Ama geçmişte Kemal Bey’e oy vermemiş. Hatta kirli bağlantıları olan geçmiş bağlantıları olan bir takım tuhaf adamlar. Kimi İstanbul’da kimi Ankara’da kimi orada burada sürekli böyle bir şey pompalıyorlar. Bu neye yarar biliyor musunuz? CHP kurultayların peşinde olan bir parti. Eylül ayında iki puan düşürmeyi bunlar böyle başardı. CHP içe dönerse büyük mücadeleyi kaybeder. CHP eğer büyük mücadeleyi kaybederse Türkiye’ye geleceğini kaybeder. Ekrem Bey’le aramızdaki mesele Barış Özel’le aramızdaki mesele varsa Ekrem Bey’le de var. Kardeşimden ileri bir diyaloğum var. Bir abim yok. Yaşa benden birkaç yaş büyük. Bir abim olsaydı herhalde Ekrem Bey’le aramızdaki ilişkiden daha iyi bir ilişkim olmazdı. Şimdi bana yakışmaz. Ekrem Bey’in partililiğinin zekatı bu lafı çıkaranlara yeter de artar bile.”

‘Aday konuşmak AK Parti’ye yarar’

Özel, “Bazı çevreler Ekrem Bey ve Mansur Bey’i aday olup da yarışacaklarmış gibi değerlendirme içine sokuyorlar. Bu konuda ne dersiniz?” sorusunu da şöyle yanıtladı: “CHP’nin aday tartışması yapması CHP’ye yaramaz. CHP’nin ismi geçen adayları belediye başkanları, son derece başarılılar. Yoğun bir tempoları var. İşlerine odaklılar. İşlerini iyi yapmalılar ve yapıyorlar. Burada sürekli onları iki aktör varmış da iki yumurtadan biri kırılacakmış gibi göstermek fevkalade yanlıştır. Ayrıca CHP’nin Genel Başkanı olarak gönlümden geçen bu adayın belirlenmesinde, bir kendim aday değilim dememin sebebi şudur; ben aday olursam objektivitemi kaybeder, kişisel hırslara kapılır, başka adayların önünü keser ve Türkiye’ye geleceğini kaybettirebilirim, kendimi bundan ilk günden men ettim. Benden kimse kurultay salonunda aday mısın diye sormadı. Değilim diye de oy istemedim. Aday olsam olurum ama ben kendi hırsımın, ihtirasımın Türkiye’ye bir seçim kaybettirmesine izin vermeyeceğim. Bunu kızım İpek için yapıyorum, kimse için değil. Hepimizin evlatlarının geleceği için yapıyorum. Bu şartlarda adayı tek başıma da belirlemeyi doğru bulmam. Veya bir grup arkadaşımla ya da sadece oturup Parti Meclisiyle, milletvekili grubuyla, resmileşmesi milletvekili grubunun oylarıyla olacak. 1,5 milyon üyemiz var. Onlara danışmak veya kamuoyu araştırmaları ve onların birlikte, yaptırdığımız kamuoyu araştırmalarıyla, seçmen yoklamalarıyla, önseçimle, en büyük mutabakatla aday belirlemek, en doğru şekilde belirlemek istiyoruz. Biz bu yola, bu iktidarı değiştirip Atatürk’ün partisini birinci parti yapmak üzere çıktık. Biz değişim diyerek çıktığımız yolda şunu söyledik; kurultay kazanmanın peşinde değiliz. Elbette kazanacağım. Yüzde 92 İzmir’de değişime olan talep, Türkiye ortalaması yüzde 83. Resmi rakamlar, anketler ortada. Sahada bu kadar kesin bir değişim talebi varken, delege bunu duymazdan gelemez dedik ve dediğimiz oldu. Şimdi de şunu söylüyorum; biz bu yola, değişime çıkarken partide bir değişim yaratmak. Evet ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini iktidar yapmak için çıktık. Recep Tayyip Erdoğan’a bir daha seçim kaybetmemek üzere çıktık. İlk girdiğimiz seçimde ilk sözümüzü tuttuk. Ben Recep Tayyip Erdoğan’a karşı genel başkanız ikimiz de 47 yıl sonra partimi birinci parti yaparken, 22 yıl sonra ilk kez o ikinci parti oldu. O yüzden çocuk oyunu değil bu. Herkes aklını başına alacak. CHP seçimi kazanmak istiyorsa bunu konuşsun. Diyorlar ya bunu konuşsun; AK Parti’den önce emekli maaşı, asgari ücret, öğrenci bursu kaç çeyrek altındı şimdi kaç çeyrek altın. Kaç kilo dana kıyma alıyordu, şimdi kaç kilo alıyor. O günlerden bugünlere ne hallere geldik. Aday konuşmak AK Parti’ye yarar. Yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik, haksızlık konuşmak Türkiye’ye yarar, CHP’ye yarar. Bunu konuştukça güçleniyoruz. Kendi içimizdeki tartışmalara gittikçe zayıflıyoruz. Bütün üyelerimizden ve ülkesini seven herkesten ricamdır, ülkenin gerçek sorunlarını konuşsun. Bir kere Ekrem Bey de çok iyi bir partili, çok iyi bir milliyetçi, çok iyi bir cumhuriyetçi. Mansur Bey de. Ekrem Bey de Mansur Bey de CHP’liler. Partinin verdiği karar hepimizi bağlayacak. Bu kararı en doğru şekilde vereceğiz. Ama bir daha söylüyorum. Biz kavga etmek, didişmek üzere değil Atatürk’ün partisini iktidar yapmak üzere geçen yıl bir yola çıktık. O yolda yürüyoruz.”

‘AK Parti’den öndeyiz’

Anketlere göre AK Parti’den ortalama yüzde 2,5 daha fazla oy aldıklarını söyleyen Özgür Özel, “Seçimden beri 6 firmanın 6’sının ortalamasında hala CHP birinci parti. Aradaki fark şu anda 2,5 falan. Yüzde 38 alırsınız. Adayı olmayan partiler, partisinden ümidi olmayanlar, AK Parti kazanmasın diye oy verenler, ideolojik olarak AK Parti’nin kaybetsin isteyenler oy verir, yüzde 38 alırsınız. O süreci doğru yönettik aldık. Bu pazar seçim olsa kime oy verirsin denildiğinde, 32-34’lü rakamları çok kıymetli buluyorum. Şu anda AK Parti’yle seçim gecesi olduğundan daha fazla bir fark var, bu da çok önemli” dedi.

Asgari ücret tartışmaları

Özel, asgari ücret belirleme çalışmalarına ilişkin şunları söyledi: “Bu ülkede ekonomi o kadar kötü yönetildi ki olmayacak iki açmazın içine düştük. Bir, döviz kuru. Bizler için çok yüksek, ihracatçımız için çok düşük. Bu yüzden Türkiye ihracatçıları, -özellikle tekstil olmak üzere- çok zor durumdalar. İkincisi de asgari ücret. Alan için çok düşük, veren için çok yüksek. Çünkü maalesef ürettiğimiz ürünler de yüksek katma değerli ürünler olmadığı için Türkiye’de ihracatın yüzde dört buçuğu yüksek katma değerli. Örneğin diğer ülkelerde 10,12,14 diye gidiyor. Vietnam, yüzde 30’lara kadar çıkmış durumda. Şimdi siz cep telefonu üretip satıyor olsanız Finlandiya’nın asgari ücretiyle sizi mukayese ederler. Onu mukayese ederler ve sizin asgari ücretiniz o düzeylerde olsa olur ama siz penye ihraç ettiğiniz zaman Mısır’daki asgari ücret, Türkmenistan’daki asgari ücret hatta çok daha küçük ülkelerdeki asgari ücret başınıza dert oluyor.

‘Asgari ücret, verildiği gün 17 bin 2 liraydı, bugün o günkü alım gücüyle 10 bin liraya düştü’

Böyle bir zorluk var ve burada insanlar öyle haksızca o kadar düşük bir asgari ücrete zorlanıyorlar ki asgari ücret 17 bin 2 lira. Verildiği gün 17 bin 2 liraydı, bugün o günkü alım gücüyle 10 bin liraya düştü. Korkunç bir şey. Şimdi bu asgari ücrete enflasyon oranında zam yapılması gerekirken ve üstüne büyüme payı, refah payı verilmesi gerekirken beklenen enflasyon hatta daha altında diye eveleme-geveleme 21 bin lira gibi bir asgari ücret telaffuz ediyorlar. Bu olacak bir iş değil. Olması gereken asgari ücretlinin hissettiği enflasyon var. O ne tüketiyorsa, o çok basit şeyler ve maalesef onlar çok pahalı. Asgari ücretli, TÜİK’in baktığı pinpon topunu tüketmiyor. Bakır kablo tüketmiyor. Asgari ücretli beyaz peynir tüketiyor. Ekmek tüketiyor. Ayçiçeği yağı tüketiyor. Çocukları için mama tüketiyor. Çocuk bezi tüketiyor. Burada yüzde 80’e varan bir enflasyon var. Zaten TÜİK’in rakamlarıyla bile 50’deyiz şu anda.

Şimdi geldiğimiz nokta şu, eğer biz bu asgari ücretliye 35 bin lira vermezsek aslında bu işin bir ‘kurtarır’ı yok. Yeni yeni cesaretlenen Türk-İş’e, Hak-İş’e, DİSK’e diyorum ki, 30 bin liranın altında bir asgari ücreti kabul ederseniz sizden her ay daha eline almadan maaşını sendika aidatı kesiliyor, bu kitlelere büyük haksızlık yapmış olursunuz. O yüzden hep beraber en az 30 bin lira… hatta sloganı da şu olsun, ‘talep 30, altında biz yokuz’ ve ‘bunun altında bir asgari ücret olursa Türkiye’de genel grev olacak’ olsun. Ne diyorsa sendikalar onun arkasında hep beraber duralım. ‘Bunun altında bir asgari ücretle Türkiye’de hayat durur’ diyelim. Bunu Hak-İş de desin, Türk-İş de desin, DİSK de desin, CHP de desin. Bence MHP de desin, İYİ Parti’de desin, Saadet de desin bu iş olsun.”

Dilruba Kayserilioğlu’nu ziyareti

İzmir’de bir sokak röportajındaki sözleri nedeniyle 18 gün tutuklu kalan Dilruba Kayserilioğlu cezaevinden tahliye edildikten sonra Özgür Özel’in açılış konuşmasını yaptığı 93. İzmir Enternasyonal Fuarı’na katılmış ve Özel’le yan yana oturmuştu. AK Parti ise Özel’e tepki göstermişti.

Kayserilioğlu’nu cezaevinde ziyaret ettiğini belirten Özgür Özel, “Dilruba kardeşimiz yaptığı bir sokak röportajından içeri girdi. Kendisini cezaevinde ziyaret ettim. Ona dedim ki ‘Çok yakında serbest kalırsın. Çıktığında sözlerimin arkasındayım ama sözlerimi öyle çarpıttılar ya da öyle bir yerlere gitti ki, AK Partili seçmenlerin kalbinin kırıldığını görüyorum, onlar hakkını helal etsinler diyerek başla’ demiştim. O da çok uygun karşılamıştı bunu. O aslında Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bir şeydi. Çünkü gencecik bir kadını şeytanlaştırdılar. Onun niyetinin o olmadığı belli ama o sözleri duyan bir AK Partilinin de gönlünün kırılması çok normal. Saatler sonra serbest kaldı. Yatarı olamayan bir suç, ana muhalefet lideri de gidince serbest bırakıldı. Bu işin doğru tarafı” dedi.

‘Yanlışa ben de ortak olmuş oldum, bu da yanlış’

Fuar açılışına Dilruba Kayserilioğlu’nun katılacağından haberi olmadığını belirten Özel, şunları söyledi: “Ama o gün fuar açılışı var, konuşma yapacağım. Bir baktım yanımda boş bir koltuk, ‘Size bir sürpriz var’ dediler. Dilruba, geldi ve oturdu. AK Parti’ye hareket ettiği düşünülen birisinin protokole oturması ve sözlerini düzeltmeden oturmuş olması yanlış oldu. Yani gönül kırdı. O yanlışa ben de ortak olmuş oldum, bu da yanlış. Ben Dilruba yanımda oturamaz falan böyle bir şey söylemiyorum. Cezaevinden çıkmış bana bir sürpriz yapacaklar, getirip yanıma oturttular. Keşke bir vakit olsaydı, gazeteciler soru sorduğunda seçmenle helalleşseydi ondan sonra gelip en baş köşeye otursaydı. Protokolde ne işi var anlamında demiyorum ama o söylem düzelmeden yanlış oldu. O da bizim sahadaki acemiliğimiz oldu. Siyaset sembollerle yapılan bir iş. O çok sembolik bir davranış gibi oldu, sanki o söylemleri sahipleniyormuş gibi. Sonra ben ne desem boş.”

Dilruba’dan jet yanıt

Ancak Kayserilioğlu Özel’in söylediklerinin ‘yalan’ olduğunu iddia etti ve sosyal medya hesabında şunları yazdı: “Yuhhh yalana gel. Ben mi sürpriz yapmışım? Allah’tan telefon kayıtları denen bir şey var. Kahve içmeye diye gittik, ısrar üzerine protokol çıktı. Ben de kendisi bana geldi ayıp olmasın diye çıkalı henüz bir gün olduğu halde kabul ettim.”

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.