ABD’ye göre Suudi-İsrail normalleşmesi yakın, ama Netanyahu Riyad’ın taleplerini reddedebilir
Suriye ile normalleşme gündemi büyük bir yoğunlukla devam ediyor. Erdoğan'ın Esad'a daveti, CHP'nin Şam temasları ve Suriye'nin mülteci planına kadar her şeyi Suriye Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı'yla konuştuk.
Türkiye’nin iç siyasetinde de, dış politikasında da bir konu var ki her iki gündemle de ilintili: Suriye. “Kardeşim Esad” siyasetinden “Zalim Esed” politikasına hızlı geçiş yapan Türkiye’nin bilindiği üzere Suriye ile ilişkileri 2011 yılından bu yana kopuk. Yakılan köprülerin faturasını her iki ülke de öderken gündemin yelkenleri şu sıralar normalleşme rüzgarına kapılmış durumda. Bunda uluslararası arenada izole edilen Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve yönetiminin bazılarının beklediği gibi “düşmemesinin” de büyük etkisi var. Hatırlayacağınız üzere 7 Mayıs 2023’te Şam yönetimi, 12 yıl ardından Arap Birliği’ne yeniden kabul edilmişti. Bu da uluslararası arenada Suriye’ye karşı tepkide Türkiye’nin giderek yalnızlaşacağının göstergesiydi. Tam bu gelişmeler başladığında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da söylemini yavaş yavaş yumuşatmaya başladı.
Tarihler 26 Haziran 2024’ü gösterdiğinde Esad Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrentiev ile Şam’da yaptığı görüşme sırasında Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek için girişimlere açık olduğunu dile getirmişti. Buna Erdoğan’ın cevabı “Diplomatik ilişkileri kurmamak için bir sebep yok” olmuştu. Bu gelişmeler Suriyeli “muhaliflerin” öfkesine neden olunca Türk askerlerinin bulunduğu Fırat Kalkanı Operasyon bölgesinde yaşanan gerilimler de gündeme gelmişti.
Şimdi masada ağır basan konu yine normalleşme. Bir yandan Erdoğan yeşil ışık yakarken öte yandan CHP Şam ile temas halinde. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut’un “Özel Şam’a gidecek” açıklaması bu konuyu daha da konuşulur kıldı. Biz de süreci Suriye Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Pierre Marjane ile konuştuk.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Esad’ı kast ederek “Davetimiz her an olabilir” demişti. Şam’da bu söylemin nasıl yankılandığını sorduğum Marjane elbette “olumlu” diye cevap veriyor ancak bir “ama”sı var… Marjane “Şam bu mesajları olumlu değerlendiriyor, ancak bedel ödemek pahasına değil. Türk tarafı çözüm ve çıkış yolları bulma konusunda istekli olduğu sürece çeşitli anlaşmazlıklarda uzman komitelerin toplantı ve görüşme yapmasının yararlı olabileceğine inanıyorum” diyor.
Erdoğan’ın davet mesajıyla bir ajanda geliştirilip geliştirilmeyeceğine Suriyeli diplomat “Komitelerden ve görüşmelerden olumlu sonuçlar alınmadan bu konuda karar vermek için henüz erken” cevabı veriyor.
Esad 26 Haziran’daki açıklamasında Şam’ın Suriye devletinin tüm toprakları üstündeki egemenliğine saygı çerçevesinde Türkiye ile ilişkileri düzeltme yolunda her türlü girişime açık olduğunu dile getirmişti. Bu açıklama da haliyle akıllara Suriye’nin kuzeyini yani Fırat Kalkanı Operasyon bölgesini getirdi. Şam ile temaslarıyla şu sıralar gündemde olan CHP’nin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajda “Güvenlik sorunu bitmeden seçim kazandığınızın ertesi günü asker çekemezsiniz. Bu konuda da, sığınmacı konusunda da İdlib konusunda da muhatap sonuçta Esad yönetimidir. Bütün bunları Esad yönetimiyle konuşmak gerekir” demişti.
Türk birliklerinin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi konusunu da soruyorum Marjane’a. Bir anlaşmaya varılması ihtimalinde “çekilme süreci uzarsa normalleşme senaryosu nasıl mümkün olur” diye. Suriyeli diplomat bunun koşul olmadığını ifade ederek “Türkiye’nin kuvvetlerini Suriye’nin kuzeyinden çekmesi Suriye’nin koşulu olarak nitelendirilemez. Bu Suriye’nin toprakları üzerinde tam egemenliği başlığı altında değerlendirilir. Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki toprakları işgal etmekte, BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla terör örgütü olarak sınıflandırılan silahlı grupları desteklemekte ve Suriye devletinin içişlerine müdahale etmektedir. Bu Suriye devletinin egemenliğine ve uluslararası hukuk ile BM Şartı’nın açık ihlali olarak değerlendirilir. Dolayısıyla bu eylemlerin durdurulması Suriye koşulu olarak değil uluslararası şartlara ve yasalara uyum ve yanıt olarak kabul edilir” diyor.
Suriye Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu bölgesindeki varlığını BM şartının ihlali sayarken Türkiye de operasyonu Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51’inci maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkı kapsamında ele alıyor. Haliyle normalleşme sürecinin başlangıç noktası oldukça çetrefil.
Marjane bu aşamanın geçilmesi halinde normalleşmenin tam anlamıyla mümkün olduğunu, “Sonrasında ise sınır paylaşan iki ülke olarak diplomatik ilişkilerin uygulanması, ekonomik çıkarların ön plana çıkabileceği diğer adımlar birlikte düşünülebilir” sözleriyle anlatıyor.
Yazının başında da CHP’nin Şam ile diyalog için harekete geçtiğine değindik. Geçen sene Humus Milletvekili Ahed Sukkari’ye bu soruyu yönelttiğimde henüz CHP’nin böyle somut adımları yoktu ancak yaklaşım yine aynıydı. CHP’nin temaslarının Şam için ne ifade ettiğini bu kez de Marjane’a soruyorum. “Şam bu konuyu ‘bir devletin bir devletle ilişki kurması’ ilkesi doğrultusunda ele alır ve bir tarafı diğerinin aleyhine ön plana çıkaracak şekilde taraflı bir diyalogdan kaçınmayı tercih eder” diyor. Sonrasında laf biraz da Türkiye ile ilişkileri rayından çıkaran “içişlerine müdahale” eksenine geliyor, şöyle devam ediyor Suriyeli diplomat: “Çünkü bu devletin içişlerine müdahale olarak kabul edilir.”
Bu cevap aslında Şam’ın yaklaşımına dair net bir tablo çiziyor. Ancak Marjane CHP konusunda kapıyı aralık da bırakıyor: “Şahsi görüşüme göre bu konuyu konuşmak için henüz erken.”
Türkiye’nin en büyük gündem maddelerinden biri mülteciler. Ülke birçok ülkeden mülteci nüfusuna sahipse de yoğunluk Suriyelilerde. Bu da gerilimlere neden oluyor ki maalesef yakın geçmişte örneklerine de tanık olduk. TÜİK 9 Mayıs 2024 tarihi itibariyle geçici barınma merkezlerinde kalan Suriyelilerin sayısını 57 bin 774, şehirlerde yaşayan Suriyelilerin sayısını da 3 milyon 57 bin 762 kişi olarak açıkladı. Ülkede iktidarın mülteci sorununda nasıl bir yol izleyeceği merak konusuyken normalleşme sürecinde ve sonrasında Şam’ın planlarının neler olduğunu soruyorum Marjane’a.
Şöyle yanıtlıyor: “Mülteciler Suriye vatandaşlarıdır ve doğal olarak ülkelerinde yaşama hakkına sahiptirler. Suriye onları kabul etmeye hazır ve çeşitli rekonstrüksiyon faaliyetlerinde katkılarına ihtiyaç da duyuyor. Hepimiz biliyoruz ki on üç yıl süren savaşın ardından altyapılar zarar görmüş durumda. Bu nedenle Suriye’nin bu altyapıyı tamamlamak için uluslararası yardıma ihtiyacı var. Birleşmiş Milletler’in mültecilerin Suriye’ye dönüşünde ve gereksinimlerinin karşılanmasında yardımcı olması gerektiğine inanıyorum, zira şu an mültecilerin bulundukları yerlerde yardım sağlamaktadır. Böylece onlar kendi vatanlarında insanca bir yaşam sürme imkanına sahip olacaktır.”
Suriye kamuoyunda normalleşme sürecinin nasıl bir tepki aldığı sorusuyla bitiyoruz röportajı. Marjane da şunları söylüyor: “Suriye halkı doğası gereği barışçıldır ve barışı sever. İtibarları korunduğu mühletçe normalleşme yolunda atılan her adımı memnuniyetle karşılıyorlar. Savaş yıllarında sundukları fedakarlıkları göz ardı etmeyeceklerdir. Suriye halkı normalleşmeyi tercih eder, ancak bedel ödemeksizin.”