DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yeni bir çözüm sürecine dair tartışmaların henüz adı konmuş bir duruma dönmediğini, ancak bunu canı gönülden istediklerini söyledi.
Bilindiği üzere MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kapatılması için bir dönem Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) dahi hedef aldığı HDP ardılı DEM Parti’yle selamlaşması, peşinden 25 senedir İmralı’da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Meclis’te örgütün lağvedildiğini açıklaması, karşılığında da umut hakkından faydalandırılmasını teklif etmesi adı konmamış bir süreci beraberinde getirmişti.
Erdoğan’sa bu süre zarfında ittifak ortağı için sürekli destekleyici açıklamalar yapmış, ancak hiçbir zaman doğrudan “Öcalan” dememişti. Bunun yerine “Bu cumhuriyet hayat tarzı ne olursa olsun kendisini bu topraklara ait hisseden herkesin cumhuriyetidir. Türk’ün olduğu kadar Kürt’ün de cumhuriyetidir” gibi ifadeler kullanmış, Bahçeli’nin ‘cesur çıkışlarla istikamet çizdiğini’ belirtip ‘tarihi bir fırsat penceresi araladığını’ söylemiş, ancak bunun ne olduğuna açıklık getirmemişti.
PKK ve YPG’ye herhangi bir çağrı yapmayacaklarını da sözlerine eklemişti: “Bizim Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütüne ve Kandil’deki baronlarına hiçbir çağrımız yoktur ve olamaz.”
Bu sözler üzerine DEM Parti’yle sağlanan ‘kent uzlaşısı’ kapsamında CHP tarafından aday gösterilip kazanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer terör soruşturmasından gözaltına alınıp tutuklanmış, yerine ‘vekil’ adı altında bir günde Beyoğlu Kaymakamlığı’ndan İstanbul Vali Yardımcılığı’na terfi edip kayyım olarak atanan Can Aksoy getirilmişti.
Yaşananlar Bahçeli’nin Öcalan’la birlikte muhataplar arasında saydığı, ancak Erdoğan’ın zikretmediği DEM Parti’nin de gündemindeydi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, dün partisinin Diyarbakır’da düzenlediği halk toplantısındaki konuşmasında henüz adı konmuş bir ‘süreç’ olmadığını, ancak tartışmaların oraya evrilmesini istediklerini söyledi:
“Öteden beri aslında partimizin, DEM Parti’nin tutumu bellidir. Bu ülkenin en temel meselelerinden birisinin Kürt sorunu olduğunu defalarca dile getirdik. Türk-Kürt ilişkilerini demokratik bir zemine oturtulmasını savunuyoruz, destekliyoruz. Bakın yakın zamanda aslında bunun için çok önemli bir fırsat da ortaya çıktı.
44 aydır ailesiyle, avukatlarıyla hukuksuzca görüştürülmeyen Öcalan’ın vekilimiz Ömer Öcalan’la görüşmesinden sonra hem bizler hem Edirne’de yaşayan emekçiler, Tekirdağ’daki fabrikada çalışan işçiler, tarımla, hayvancılıkla uğraşan, geçimini sağlayamayan esnafta bile büyük bir umut yarattı.
En son işte Bursa’da bir etkinliğe katılmıştım. Bu görüşmeden sonra, orada Kürtlere negatif bakan insanlar dahi artık ‘Bu mesele bir biçimiyle çözülsün, önemli bir zemini var’ dediler. Evet, Öcalan çok net bir şey söyledi. ‘Bu çatışma ve şiddet zemininden çıkmak için müzakereyle, hukuki ve siyasi bir zemine evrilirse ben de elimden gelen bütün katkıyı sunmaya hazırım. Bu konuda kendime güveniyorum’ dedi. Biz de diyoruz ki ne güzel, büyük bir şans ortaya çıktı. Öcalan bu meselenin diyalogla, müzakereyle çözülmesini istiyor.”
Müzakere için henüz bir sürecin olmadığını belirten Bakırhan, şöyle devam etti:
“Henüz bir süreç yok. Kimi kanalları açtığınız zaman maşallah zaten her şeyi konuşuyorlar, bizim olmadığımız ortamlarda çözüyorlar. Türkiye’de böyle bir gelenek de var, muhatabının dahil olmadığı tartışmalar ile sorunlar tartışılıyor. Muhatabın kendisi orada yok. Muhatabın ne dediği orada yok; ama birileri onun üzerine defalarca yorumlar yapıyor.
Henüz bir tartışma düzeyindedir. Bir sürece evrilir mi, evrilmez mi, bu konuda çok emin değiliz. Karşımızda bir iktidar ve ortakları var. Ne kadar tutarlılar, ne kadar samimiler, ne kadar Orta Doğu’daki bu girdaba kapılmamak için samimi şekilde bu meseleyi masaya yatırıp diyalogla, müzakereyle çözmeye çalışacakla? Emin olun biz de bilmiyoruz. Bu tartışmaların bir sürece evrilmesini canı gönülden istiyoruz. Çünkü zaten müzakere için varız. Zorlayacağız. İyi niyetli olsalar da olmasalar da zorlayacağız.”