Sporda pazar: Genç satranççılardan dört madalya
Satranç, aynı kişiyle, 100 defa da oynasanız; farklı sonuçlar elde edeceğiniz bir oyun. Türkiye'nin en iyileri Cumhuriyet'in 100. yılı turnuvasında buluştu. İşte kucağında bebek olandan 15 yaşındakine her hamlenin çok ötesini gören ustalar...
Ankara Ulus’taki, Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin beşinci katındayız. Etraf belki hiç olmadığı kadar sessiz. Koşturanlar, bir yerden bir yere gidenler var ancak herkes ayak ucuna basıyor. Basın toplantısı başlayacakken bir bebeğin kısa süreli ağlama sesi geliyor. Türkiye Satranç Federasyonu ve İş Bankası ekibi duruma alışkın çünkü ağlayan minik, Türkiye’nin ilk kadın Büyükustası Kübra Öztürk Örenli’nin bebeği. Geçen sene ilk çocuğuyla turnuvaya katılan Örenli, bu kez de ikincisiyle satranç tahtasının önünde.
Türkiye’de hâlâ satrancı spor olarak kabul etmeyenler var. Sporu, fiziksel aktivitelerle kıyaslamaktan gelen bu anlayış artık yok olmaya yüz tutmuş durumda. Bir milyonu aşkın lisanslı sporcusu ve dört bir yanda il ve ilçe temsilcilikleri olan Satranç Fedarasyonu, Türkiye’nin en büyük spor federasyonu olma unvanını elinde tutuyor. 2012’den beri Gülkız Tulay’ın başkanlığını yürüttüğü federasyonun 2005’ten beri ana sponsoru ise Türkiye İş Bankası. Tulay’ın deyimiyle yol arkadaşları İş Bankası ile federasyon Türkiye’nin en iyi 12 sporcusunu Cumhuriyet’in 100. Yılı Satranç Kupası için buluşturdu. Büyükustalar (GM) Mustafa Yılmaz, Vahap Şanal, Dragan Solak, Emre Can, Cem Kaan Gökerkan, Mert Yılmazyerli, uluslararası ustalar Ediz Gürel, Ekaterina Atalık, kadın büyükusta (WGM) Kübra Öztürk Örenli, kadın FIDE ustası (WFM) Gülenay Aydın, Zeynep Çiftci ve kadın uluslararası usta (WIM) Hayale İsgenderova satranç tahtasının önüne geçmeden önce hikayelerini bizimle paylaşıyor.
Türkiye’de bir satranç kültürünün oluşması için gidilecek çok yol var. Turnuvalar, sponsorluklar, sporculara destek ve yeni sporcuların teşvik edilmesi gibi başlıklar da bu yolun önemli virajları. Hâl böyleyken dünyada büyük başarılar elde etmiş satranç oyuncularını tanımak, hikâyelerine kulak vermek ve satranca yönelik fikirlerini dikkate almak çok daha önemli hale geliyor.
Ustaların yaşları farklı olsa da tüm sporcuların ortak özellikleri var. Çok küçük yaşlarda, bilinçli ebeveyn ve öğretmenler tarafından yeteneklerinin fark edilmesiyle satranca başlamışlar. Disiplinli bir şekilde çalışıyor ve en önemlisi satrancı çok seviyorlar. İşte Türkiye’nin en iyi satranç oyuncuları…
Kucağında bebeğiyle turnuva öncesi toplantıya katılan Kübra Öztürk Örenli, satranca sekiz yaşında, ilkokul öğretmeninin teşvikiyle başlamış. Örenli’nin başarıları katlanarak devam ettikçe aileden de bu spora merak salanlar olmuş. Satrancı hâlâ bir spor olarak görmeyenlere ders niteliğinde bir tanımlama yapıyor: “Satranca oyun diyenler var ancak bu bir spor. Spor yönetmeliğinde de bu şekilde geçiyor. Hatta şöyle diyelim, oturarak yapılan bir beyin sporu satranç. Yapılan testlere göre bir kişinin bir maçta harcadığı enerji, ortalama bir insanın günlük harcadığı enerjiyle aynı seviyede. Bu inanılmaz bir enerji kaybı. Bu nedenle özel diyetler, özel spor programları yapıyoruz.”
Profesyonel oyuncu olmanın yanı sıra sekiz yıldır yıldır beden eğitimi ve spor öğretmenliği yapan Örenli, “Satrançta ihtimaller çok fazla. Karşınızdakiyle 100 defa da oynasanız, aynı maçı yapamayacağınız bir spor branşı” diyor.
Türkiye’nin ilk kadın büyükustası olduğu için çok gurur duyduğunu belirten Örenli, tahta önünde cinsiyet kalmadığını belirtiyor: “Ben, bir erkekle oynadığım zaman karşı tarafın ‘Rakibim kadın zaten yeneceğim’ şeklindeki tavırlarını ve söylemlerini yaşamadım hiç.”
Kendisine yöneltilen “Anne olduktan sonra satranç oynama şekliniz değişti mi sorusuna?” ise net bir şekilde yanıt veriyor: “Satranç tahtasında duygusallığa yer yok.” Bebeğiyle ilgilenen eşine bakarak konuşmasına devam ediyor: “Maçtayken aklım çocuklarda kalmıyor. Güvendeler, biliyorum.”
Salonda dikkat çeken başka bir oyuncu ise Satranç Federasyonu Başkanı Gülkız Tulay’ın ‘Genç neslin popüler ismi’ diye tanıttığı 2008 Bursa doğumlu uluslararası usta Ediz Gürel. Ondaki yeteneği anaokulundaki öğretmeni keşfetmiş. Bir satranç kursuna yazılmış, sonra gerisi ip söküğü gibi gelmiş. Masa tenisi de oynuyor ama futbolda yetenekli olmadığını itiraf ediyor. Birçok turnuvaya katılan Ediz, okulla beraber bu tempoya biraz zorlansa da öğretmenlerinin desteğiyle kendine özel bir ritim bulduğunu söylüyor. Ediz’e göre genç olmanın bazı avantajları var: “Yaş büyüdükçe sorunlar artabiliyor. Örneğin büyükler ev kiraları, maaşlarını ya da başka yetişkinliğe ait sorunları düşünebiliyor. Bizim böyle dertlerimiz olmadığı için sadece oyuna odaklanmamız daha kolay oluyor.”
Ediz, sosyal medya ile arasına mesafe koyan nadir Z kuşağı mensuplarından: “Bizim kuşak daha çabuk konstantre oluyor. Sosyal medya kullanımını dengede tutmaya çalışıyorum. Özellikle turnuvalarda sosyal medyaya bakmıyorum. Tebrik mesajları rehavete neden olabiliyor.”
Satranca günde iki saat ayıran genç sporcunun şu anki hedefi oyundaki puanlama sistemindeki 2700 reytingi (puanı) geçmek.
Dünya genelinde 2700 reytingi aşmış çok az sayıda sporcu bulunuyor. Türkiye’den bu başarıyı elde etmeye çok yakın bir isim var: 2665 puanlı büyükusta Mustafa Yılmaz. Onun hikâyesi, yedi yaşında ablasının gittiği satranç kursuna yazılasıyla başlamış. Herkesin satranç oynadığı, rekabetin de bol olduğu bu kursta kendini geliştirmiş, geliştirdikçe de başarılar gelmiş. Yılmaz’a göre satranca yaklaşımda kuşaklar arasında farklılıklar var. Bunların bir çoğu doğrudan teknoloji ve günün koşullarıyla alakalı: “Benden önceki kuşak her şeyi kitaptan öğrendi. Ben 14-15 yaşlarında bilgisayarla tanıştım. Gençler ise bilgisayarların var olduğu bir döneme doğdular. Hepimiz günceli yakalamak ve kendimizi geliştirmek zorundayız.”
Şu an Türkiye’nin bir numarası olan Yılmaz, ‘Satranç biraz acımasız’ diyor ve devam ediyor: “Rehavete kapılmayı asla kabul etmeyen bir branş. Ben de kendime hedefler koyuyorum. Tabii gençler de yetişiyor, beni geçecekler de olacak. Bu hep böyle olmuştur, genç yetenekler gelir tahtı devralır. Bende de öyle olmuştu, benden sonra da öyle olacak.”
Yılmaz, satranç oynamayı çok sevdiğini her fırsatta söylese de profesyonel olmanın stresi artırdığını belirtmekten çekinmiyor. Ona göre Türkiye’de satranççılar için her şey toz pembe değil: “Türkiye satranç sıralamasında 20 ile 25 bandı arasında değişen bir konumda. Maalesef Türkiye’de bir satranç kültürü yok, önem verilen bir spor değil. Yeni yeni sosyal medyanın ve kurumların desteklemesiyle bu kültür oluşmaya başlıyor. YouTube mesela önemli bir kaynak haline geldi. Profesyonel sporcular, ben de dahil olmak üzere, önümüzü göremiyoruz. Satrancı bir geçim kaynağı olarak görmek çok zor. Birçok başarılı sporcu üniversite sınavlarından sonra başka mesleklere başladı. Çünkü hiçbir sporcu ‘Ben satranca odaklanacağım, geçimimi de buradan kazanacağım ve güzel bir hayat yaşayabileceğim’ diyemiyor. Maddi destekler, sponsorluklar yetersiz. Dünyada elde edilen bu başarıları başka branşlarda kazansanız çok daha farklı mükafatları olabilir. Ancak maalesef durum bizde öyle değil.”
Sırbistan doğumlu Dragon Solak, henüz çocukken babası ve amcası oynarken taşlara müdahale edip bozmakla satranca başlamış. Babasının teşvik etmesiyle dört yaşında tahtanın başına oturmuş: “Babam ilk rakibimdi, onunla oynadıkça bu oyunu çok sevdiğimi fark ettim. Biraz daha büyüyüp gelişince ise rakibim babamdan da iyi oynayan amcam oldu.”
Sekiz yıl önce Türkiye’ye yerleşen Solak’a göre satranç sporunun gelişmesi için turnuva sayısının artması gerekiyor: “Hem gelişmek hem de uluslararası alanda daha iyi yerlere gelmek için turnuvalar çok önemli. Maliyetli etkinlikler olsa da gelişimin en önemli aşamalarından biri bu.”
Sırbistan kökenli Solak, bir yandan da genç sporcuları eğitiyor. Öğrencilerinden biri de Ediz Gürel. Yeni kuşak satranç oyuncularını için şunları söylüyor: “Genç öğrenciler çok daha iyiler. Oyunlar uzun sürüyor ancak bazen hızlı turnuvalar yapıyor. Biz yetişkinler onlar kadar iyi olamayabiliyoruz. Belli bir yaştan sonra hız değil, strateji öne çıkıyor. Bunda gençler biraz zorlanabiliyor. Ancak genel olarak seviyenin gittikçe arttığını söyleyebilirim.”
Gençler demişken gözler 17 yaşındaki iki kadın sporcu Zeynep Çiftçi ve Gülenay Aydın’a dönüyor.
Zeynep Çiftçi, Türkiye’nin en iyilerinin bir arada olduğu turnuvada, küçüklüğünden beri takip ettiği isimlere karşı hamle yapma şansı bulacağı için heyecanlı. O da diğer sporcular gibi satrançla anasınıfta tanışanlardan. Okulda gördüğü animasyondan etkilenmiş. O güne kadar ailesinde satranç bilen yok. Hatta beraber çalışmak için annesine satranç öğretmiş. Annesi de gönlünü bu spora kaptırmış. Öyle ki şu an satranç hakemi ve antrenörü…
Çiftçi, bu sene üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Hedefiyse Hacettepe Tıp Fakültesi. “Satrançtan kopmamam gerekiyor” diyen oyuncu, düzenli olmak zorunda ve programına uyduğunu söylüyor. Birçok yaşıtının aksine bu programda sosyal medya yer almıyor: “Ben sosyal medyayı hiç kullanmıyorum. O kadar uyarana maruz kaldıktan sonra gerçek hayata odaklanmak çok zor.”
17 yaşındaki Gülenay Aydın için hayatının en öncelikli şeylerinden biri satranç. “Çok daha iyi olmak istiyorum” diyerek başlıyor kendini anlatmaya da. Dört yaşında Denizli’de, bilgisayardan kendi kendine öğrenmiş satrancı. Tüm dünyada satranca ilgili arttıran Netflix’in hit dizisi ‘Queens Gambit’i sevmiş, “Satranç dünyasını iyi yansıtmışlar” diyor.
Türkiye’nin en iyileri kendilerini böyle anlatıyor. Ankara’daki turnuvada toplam 600 bin lira ödül dağıtılacak.
♟️12 usta sporcunun katıldığı kupa heyecanı, 27 Kasım günü şampiyonun belli olmasıyla sona erecek. O zamana kadar turnuvayı IM Melih Yurtseven’in yorum ve analizleriyle Türkiye Satranç Fedarasyonu’nun TurkishChess isimli Youtube kanalından canlı olarak takip edebilirsiniz.
📌Satranç puanlama sistemi ve unvanlara dair birkaç bilgi:
IM -Uluslararası Usta (International Master)
GM -Büyükusta (Grandmaster)
WFM Kadın FIDE Ustası (Woman FIDE Master)