Sporculara sunulan “vergi cenneti” modelinden 2019 senesinde büyük ölçüde vazgeçildi. Bu yeni sistemle sporcular elde ettikleri gelire göre, iki farklı vergi sistemine tâbi olabiliyor.
Türkiye’de sporcuların vergilendirilmesine ilişkin hazırladığım yazı dizisinde geçen hafta “vergi cenneti” modelinden bahsetmiştim. Bu hafta konumuz 2019 senesinde uygulanmaya başlanan “yeni normal.”
Sporculara sunulan “vergi cenneti” modelinden 2019 senesinde büyük ölçüde vazgeçildi. 1 Kasım 2019 tarihinde veya sonrasında imzalanan sözleşmelerle elde edilen gelirler iki aşamalı sisteme tâbi. Bu aşamalardan ilki aslen “vergi cenneti” modelinden bir farklılık içermiyor. Spor kulüpleri sporcular adına vergi kesintisi yapıyor. Bu kesintinin miktarı lig sistemi uygulanan spor dallarında birinci lig oyuncuları için yüzde 20, ikinci lig oyuncuları için yüzde 10 ve diğer liglerin oyuncuları için yüzde 5; lig sistemi uygulanmayan spor dallarında mücadele eden sporcular ve milli takımın üyesi olarak uluslararası spor müsabakalarında yer alan sporcular için ise yüzde 5. Sadece belirli bir miktarın üzerinde gelir elde eden sporculara uygulanan ikinci aşama ise uygulamada karışıklığa yol açan kısım.
Bu ikinci aşama bir sporcunun yıllık gelirinin Gelir Vergisi Kanunu’nun vergi oranlarını düzenleyen 103. maddesinde düzenlenen dördüncü vergi dilimi için öngörülen tutarı aşması halinde uygulama buluyor. Söz konusu sporcuların gelir vergisi beyannamesi vermesi ve gelir vergisi ödemesi gerekiyor. Spor kulübü tarafından yıl boyunca zaten kesilmiş olan tutar ilgili vergiden düşülüyor. Diğer bir deyişle, 2019 senesi itibariyle yıllık geliri yüzde 40 oranına tekabül eden vergi dilimine giren sporcular hem özel vergi oranından yararlanamıyor, hem de beyanname verme yükümlülüğü ile karşı karşıya kalıyor.
Bu yeni sistemle sporcular elde ettikleri gelire göre iki farklı vergi sistemine tâbi olabiliyor. Örneğin 2024 yılı için 2 milyon Türk Lirası kazanan ve birinci ligde yer alan bir futbolcu halihazırda normalde tâbi olması gereken yüzde 35 yerine yüzde 20 oranla vergilendiriliyor. Bu sporcunun bir beyanname verme yükümlülüğü de bulunmuyor, zira düzenlemeye göre spor kulübü tarafından yapılan yüzde 20 oranında vergi kesintisi nihai vergi ödemesini oluşturuyor. Yine aynı ligde görev yapan, fakat 2024 yılında 3,1 milyon Türk Lirası kazanan bir futbolcu ise gelir vergisi beyannamesi vermek ve spor kulübü tarafından ödenen vergiye ek olarak bir gelir vergisi ödemek ile yükümlü. Spor kulübü tarafından yapılan yüzde 20 oranlı vergi kesintisi kapsamında ödenen miktar, futbolcunun geliri üzerinden yüzde 40 oranında ödediği gelir vergisi tutarından düşülüyor. Böylece 2024 senesinde 3 milyon Türk Lirasından az kazanan futbolcu yüzde 20 oranında bir gelir vergisi öder ve herhangi bir beyanname vermezken 3 milyon Türk Lirasından fazla kazanan futbolcu yüzde 40 oranında gelir vergisi yüküne katlanıyor ve beyanname verme yükümlülüğü bulunuyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği yakın takip sonucu yaklaşık 5 milyar Türk Lirası ücret gelirini beyan dışı bıraktığı bildirilen 400 sporcu ile beyanname vermesi gerektiği halde ücret geliri bildirmeyen 100 sporcu büyük bir olasılıkla “ikinci aşama” kapsamında yerine getirmeleri gereken yükümlülükleri yerine getirmeyenler. Aralarında yıldız isimler bulunması da son derece normal, zira düzenleme yüksek gelir elde eden sporcuları ilgilendiriyor.
Peki sporcular neden yükümlülüklerini yerine getirmiyor? Bu sorunun tek bir cevabı olmadığı kesin. Bununla birlikte göz önünde bulundurulması gereken son derece önemli bir husus var: Ülkemizde sporcuların beyanname verme ve gelir vergisi ödeme alışkanlığı yok. Sporcuların neredeyse 30 yıldır vergiye ilişkin bir yükümlülük yerine getirmedikleri ve çok düşük oranlı bir gelir vergisine tâbi tutuldukları göz önünde bulundurulduğunda bu hiç de şaşırtıcı değil. Üstelik bu son derece düşük oranlı verginin de yüküne aslında sporcular katlanmıyor. Çoğu sporcu kulübüyle “net” miktar üstünden anlaşıyor. Diğer bir deyişle, vergi yüküne spor kulüpleri katlanıyor.
Vergi yüküne spor kulüplerinin katlanması Türkiye’ye özgü bir uygulama değil, spor ve sanat sektörlerinde sıklıkla görülüyor. Bu noktada spor kulüplerinin her sporcuyla aynı şartlarda anlaşmaması da karmaşaya ek bir katman ekliyor. Sporcular “net miktar” üstünden anlaştıklarını düşünerek vergi yükümlülükleri olup olmadığını dahi araştırmayabiliyor. Bu durumun en somut örneği önümüzdeki hafta kısaca bahsedeceğim Yala Bolasie ve Çaykur Rize Spor arasındaki uyuşmazlık.
20 Aralık 2024 - ‘Ücretsiz’ sosyal medya devrinin sonunu KDV mi getirecek?
13 Aralık 2024 - Ponzi’ye yatırılan paranın vergisini ödemek
6 Aralık 2024 - Obeziteye kesin çözüm: Sağlıksız gıda vergisi
29 Kasım 2024 - Vergi kayıp ve kaçağını önlemenin en etkili yolu nedir?
22 Kasım 2024 - 2024 senesinin bilançosu: 492 milyar dolar vergi geliri kaybı