Pandemiden sonra fark ettirmeden hayatımıza giren birçok küçük masraf var. Başta ihtiyaç gibi görünen bu giderlerin bugün hâlâ neden hayatımızda kaldığını bazen düşünüyorum. Acaba gerçekten ihtiyaç mı oldular, yoksa biz mi alıştık bilmiyorum. Belki de yeni normal dediğimiz düzenin görünmez faturaları bunlar.
Mesela dijital platformlar.
Bir dizi için bir platform, başka bir belgesel için bir başkası. Sonra bir film için üçüncüsü. Ay sonunda hepsi bir araya gelince hatırı sayılır bir miktar ediyor.
Ama ilginç olan şu: Bunların çoğunu gerçekten izliyor muyuz? Yoksa izlemeyi düşünüp düşünmediğimizi bile bilmeden mi ödüyoruz?
Bir yandan da evde televizyon izlemek için yıllardır ödediğimiz paketler var.
Onlar zaten vardı.
Üstüne bir de internet hizmeti geldi.
Fiber tarifesi.
Hız yükseltme ücretleri.
Modem bedelleri.
Güvenlik uygulamaları.
Bulut depolama.
Telefon uygulamalarının aylık üyelikleri.
Hepsi tek başına küçük gibi ama bir araya geldiklerinde ciddi bir bütçeye dönüşüyor.
Bazen düşünüyorum, bunların hangisi olmadan yaşayamayız?
Hangileri gerçekten gerekli, hangileri sadece alışkanlığa dönüştü…
Bir de şu var: Eskiden gazete alınırdı, dergi alınırdı, kitap alınırdı…
Bunlar masraf gibi görülürdü ama hayatın kültürel zenginliğiydi.
Bugün ise bu basılı kültür neredeyse tamamen kayboldu.
Garip bir şekilde kitap ve dergi almak masraf sayılıyor
Ama aynı insanlar hiç düşünmeden dijital okuma uygulamalarına para veriyor.
Belki de sorumuz şu olmalı:
Kolaylık mı arıyoruz, yoksa hızlı tüketmeye mi alıştık?
Örneğin bir kitabı eline almak, sayfayı çevirmek, kapağını görmek, rafına koymak…
Bunlar sadece okuma eylemi değildi.
Bir bağ kurmaktı.
Bugün okunan şey ekran kaydırıldığında kayboluyor.
Evde hiçbir iz bırakmıyor.
O kitabın dokusu yok.
Hatırası yok.
Varmış gibi ama yok
Aynı durum dergiler için de geçerli.
Dergi satın almak artık kimsenin aklına gelmiyor.
Halbuki bir dönem kültürün nabzını tutan yayınlardı.
Şimdi onların yerine bildirim geliyor.
İçerik ekrana düşüyor.
Bir sayfa açılıp kapanıyor.
Bitiyor.
Ve geriye hiçbir şey kalmıyor.
Bazen düşünüyorum: Dijital çağ bize gerçekten zaman mı kazandırıyor, yoksa kültürle bağımızı incelterek bir şeyler mi götürüyor?
Belki de biraz ikisi birden.
Bir de işin psikolojik tarafı var.
Bir platformu iptal edince sanki bir şeylerden geri kalacakmışız gibi hissediyoruz.
Bir uygulamayı silince dünyaya yetişemeyecekmişiz gibi geliyor.
Halbuki çoğu zaman izlenecek bir şey bile bulamıyoruz.
Ama yine de ödeme devam ediyor.
Belki de bu işin en görünmez tarafı.
Parayı içeriğe değil, geri kalma korkusuna ödüyoruz.
Tüm bu sorular aklımda dolaşırken şunu merak ediyorum: Modern dünyanın bu görünmez giderleri gerçekten vazgeçilmez mi?
Yoksa alıştığımız için mi vazgeçilmez sanıyoruz?
Gerçekten ihtiyaçlarımız mı arttı, yoksa ihtiyaç sandığımız şeylerin listesi mi uzadı?
Eskiden masraf saymadıklarımızı bugün neden lüks görüyoruz.
Ve acaba bu dijital rahatlıklar kültürün kendisini değiştiriyor mu?
Kesin bir cevabım yok.
Ama sanırım artık hepimiz kendimize şu soruyu sorabiliriz: Ben neye para ödüyorum, neyi gerçekten kullanıyorum ve hayatımdan hangisini çıkarırsam aslında hiçbir şey eksilmeyecek?
Belki de değişim burada başlıyordur.
Soruyu sormakta.