Faizin artacağı kesin ama senaryo çok…
Düne kadar piyasanın beklentisi Merkez Bankası’nın ilk faiz indiriminin bu yılın ya sonunda veya 2025’in başında olacağı biçimindeydi. Ama TÜİK’in enflasyonun beklenenden çok daha hızlı gerilediğini açıklaması sonrasında muhtemelen erkene çekilecek.
Komplo teorilerinden pek hoşlanmam. Gençken her şeyin sebebinin ekonomi olduğuna inanan bir düşünce akımına kendimi kaptırdığım için herhalde, bütün toplumsal olayların önünde sonunda sosyoekonomik nedenlerden kaynaklandığına, kurulan komplolar kısa vadede etkili olsa bile uzun vadede tarihin yönünü değiştiremeyeceğine inanırım. Aslında bu düşüncenin kendisi, tarihin bir yönü olduğunu ima ettiği için bir tür komplo teorisi. Ama bu yaz sıcağında zaten çok fazla anlamadığım bu tartışmaya girmeyeyim.
Tarihe komploların yön verdiğine inanmamam komplo kurulmadığı anlamına gelmiyor. Hele Türkiye gibi Bizans’tan bu yana saray oyunlarının oynandığı bir coğrafyada. Dün açıklanan enflasyonu alalım ele. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) yüzde 3.42, ENAG’ın yüzde 4.27 olarak ölçtüğü haziran enflasyonunu yüzde 1.64 olarak açıkladı. Bu sadece İTO ve ENAG’ın değil, TÜİK’in geçmiş verilerini baz aldığı için genellikle iyimser tahminler yapan piyasa beklentisinin bile altında (Piyasa beklentisi haziran enflasyonunun yüzde 2.2-2.5 olacağı şeklindeydi).
TÜİK’in açıkladığı enflasyona bakınca aklıma ilk gelen düşünce eylül veya ekim ayında faiz indirimlerinin başlaması için ortamın hazırlandığı oldu. Merkez Bankası’nın para politikasında önemli olan politika faizinin yüzde 50’de mi, 30’da mı, 10’da mı olduğu değil, enflasyonun, daha doğrusu beklenen enflasyonun ne kadar üzerinde olduğu malum. Dolayısıyla enflasyon beklenenden hızlı düşüyorsa faiz indirimine beklenenden erken tarihte başlamak gerekir. Düne kadar piyasanın beklentisi Merkez Bankası’nın ilk faiz indiriminin bu yılın ya sonunda (kasım veya aralıkta) veya 2025’in başında yapılacağı biçimindeydi. Ama TÜİK’in enflasyonun beklenenden çok daha hızlı gerilediğini açıklamasından sonra muhtemelen beklenti erkene çekilecek.
“Bir veriyle bahar gelmez” diyeceksiniz haklı olarak. Nitekim Merkez Bankası’nın eski Başkan Yardımcısı Prof. Fatih Özatay dün X’te (eski Twitter) bir verinin sadece küçük bir değişiklik, aynı yönde iki verinin tesadüf, üç verinin ise trend olduğunu hatırlatıyordu. Dolayısıyla eylül veya ekimde indirimlere başlamak için temmuz ve ağustos enflasyonlarının da dünküne yakın oranlarda gelmesi gerekecek. İstediğiniz o olsun, dünkü veri eğer bir “komplo”nun parçasıysa yaz enflasyonlarında da gerekli ayarlamalar yapılacaktır elbette.
Peki ama neden böyle bir komplo kurulmuş olsun? Nas yüzünden olabilir mi acaba? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüksek faizden hoşlanmadığı bir sır değil. Evet Mehmet Şimşek’e olan desteğini hem de birkaç defa üstüne basa basa açıkladı ama yüksek faizin bütün kötülüklerin anası olduğu ve “nass”a aykırı olduğu görüşünden vazgeçtiğini hiç söylemedi. O nedenle Merkez Bankası’nın arka arkaya yaptığı faiz artırımlarına başka bir kötülüğün önlenmesi için geçici bir süre için uygulamaya konan başka bir kötülük olarak baktığını düşünebiliriz. Eğer böyle bakıyorsa ilk fırsatta faizin düşürülmesini isteyecektir. Geçmişte böyle olduğunu, mesela 2018 Eylül’ünde (Rahip Brunson krizi sonrasında) yüksek oranlı bir faiz artırımına onay verdikten kısa süre sonra yeniden indirimlerin başlamasını istediğini (ve Merkez Bankası’nın 2019 yazında indirimleri başlattığını) biliyoruz. Aynı filmi yeniden izliyor olabilir miyiz?
Bu planın önündeki tek engel halkın enflasyon beklentisinin Merkez Bankası’nın piyasa katılımcıları anketinin çok üstünde olması. Koç Üniversitesi’nin KONDA’yla birlikte gerçekleştirdiği araştırmaya göre vatandaş enflasyonun bir yıl sonra yüzde 97 olmasını bekliyor. Bu Piyasa Katılımcıları Anketi’ndeki yüzde 31.7’nin üç katına yakın bir oran.
Piyasa Katılımcıları Anketi’ne göre Merkez Bankası şu an dünyanın en yüksek reel faizini veriyor. Bunun üstüne bir de enflasyon çok hızlı biçimde geriliyorsa Merkez Bankası’nın yakında indirimlere başlaması kaçınılmaz olur. Peki ya halkın beklentisi? “Oyun”u kuranlar için bu çok önemli değil, önemli olan Türkiye’ye seçimden bu yana 30 milyar dolardan fazla sıcak para getiren yabancı yatırımcının ne düşüneceği. Onların da bugüne kadar TÜİK’in verilerini sorguladığını (tek tük birkaç cümle hariç) hiç görmedik. Nitekim dün de TÜİK’in verisi sonrasında yayınlanan değerlendirme notları, enflasyondaki sürpriz düşüşü de sorgulamadıklarını gösteriyordu.
Yabancı yatırımcı TÜİK’in verilerine neden sorgusuz sualsiz inanıyor? Çünkü şu anda Türkiye’de çok iyi para kazanıyor ve kimse müzik çalarken dansı bırakmak istemiyor.
Müzik durduğunda sahnede bir kişi bile kalmayacağını herkes biliyor olsa da.