Twitter’da neler oluyor… ‘Sana özel’ algoritma tartışması: Seçim sonucunu değiştirir
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek göreve geldiğinden beri yürüttüğü bol zigzaglı ve parçalı adımlardan oluşan ekonomi yönetiminin neticesinde belki de bir IMF programına gelebilecek tepkiden daha fazlasını çekti.
Enflasyon başta olmak üzere son yıllarda bozulan makro ekonomik dengelerin yerine oturmasında beklentiler kanalı son derece önemli. Araştırma şirketi MetroPoll’ün son yayınladığı anket bu cephede işlerin yolunda gitmediğine işaret ediyor. Şirketin yöneticisi Özer Sencar’ın açıkladığı verilere göre ekonominin kötü yönetildiğini düşünenlerin oranı yüzde 81,3’e ulaşmış. Cumhur İttifakı ortağı MHP seçmenlerinin yüzde 67,6’sı, AKP seçmenlerinin ise yüzde 63,1’lik kısmı ekonominin kötü yönetildiğini düşünüyor. Ekonominin patronu Mehmet Şimşek’in beğenenlerin oranı sadece yüzde 17,3 olurken beğenmeyenleri oranı yüzde 60,2.
Mehmet Şimşek geçen yıl görevi üstlendiğinde “IMF’siz IMF programı uygulayacağı” beklentisi hakimdi ve böyle bir yol tercih edildiğinde tepkilerin oluşması da doğal karşılanacaktı. Oysa Şimşek hiç de bilindik bir IMF programı uygulamadı. Ve işin ilginci, yürüttüğü bol zigzaglı ve parçalı adımlardan oluşan ekonomi yönetiminin neticesinde belki bir IMF programına gelebilecek tepkiden de daha fazlasını çekti.
Ekonomi yönetimi görevi devraldığından bu yana geçen bir yılı aşkın sürede en çok duyulan laflardan biri “program” oldu ama daha önce de birkaç kez değindiğim gibi ortaya IMF programlarına benzer bir program konamadı.
Evet önceki bakanların dönemlerinde olduğu gibi Orta Vadeli Program açıklandı ama bu, ekonomideki sorunları derinlemesine teşhis eden, farklı politika alanlarında alınması gereken aksiyonları ortaya koyan, bu farklı alanlar arasında koordinasyonu ve dinamik ilişkiyi baştan belirleyen, uygulamaları ve atılan adımların etkilerini analiz ederek kamuoyu ile paylaşan, etki analizleri sonucunda yeni aksiyon planları belirleyen veya -ihtiyaç duyulursa- revizyona giden bir program değildi.
Şimşek IMF programlarını ve yaklaşımını örnek almış olsaydı, mesela maliye politikasında (bütçe, vergi gelirleri, tasarruf gibi konularda) aksiyon almak için bir yıl boyunca beklemezdi. Mali alanda atılacak adımlar iç tutarlılıktan yoksun biçimde ve paydaşlarla paylaşılmadan hazırlanmazdı.
IMF programları iyidir anlamında söylemiyorum; sadece IMF programlarında uygulanacak politikaların bir metodolojisi bulunduğunu söylemeye çalışıyorum. IMF programında gerçekleşmeler teknik olarak düzenli raporlanır ve açık bir performans analizi ortaya konur.
Oysa son bir yıldır gördüğümüz, çoğunlukla Twitter mesajlarıyla, belli veri ve gelişmelerin olumlu yanlarının öne çıkarıldığı, “Programımız çalışıyor” temalı mesajlardan ibaret yamalı bir bohça.
Ekonomi yönetiminin gündeminde kapsamlı bir durum analizi, performans tespiti ve yol haritasının olmadığı artık ortaya çıktı. Bu durum doğal olarak piyasa aktörlerinin sınırlı bilgiyle kendi beklenti ve planlarını oluşturmalarına yol açıyor. Bunun doğal sonucu da MetroPoll araştırmasına yansıyan büyük hoşnutsuzluk ve tepki.
Ortaya neden gerçek bir program konamadı? Bunda Şimşek ve ekibinin deneyim ve yetkinlik eksikliğinin etkili olduğunu belirtmek gerek. Şimşek’in önceki bakanlık dönemlerinde de yapısal reformlar ve program bakışıyla hayata geçirdiği uygulamalar yok denecek kadar azdı. Şimşek önce Hükümet’in dış dünyaya yönelik iletişim yüzü olma işlevini üstlenmiş, ardından Erdoğan, Ali Babacan ile yollarını ayırdığında bir alternatif olarak görülmüştü. Fakat unutmamak lazım ki, Erdoğan, Şimşek’in Ali Babacan’ın koltuğuna oturtmamıştı. BDDK-SPK-TMSF gibi ekonomi kurumlarını o dönem Nurettin Canikli’ye bağlayarak Şimşek’in gücünü Babacan’a göre epey tırpanlamıştı. Maliye Bakanı olarak da işlerin önemli bir kısmını dönemin Müsteşarı Naci Ağbal’a bırakıp yabancı yatırımcılarla ilişkilere odaklandığı da bilinen bir gerçek. Sonraki dönemlerde de aktif ve kadro kurucu bir bakan rolü oynamadığı biliniyor. Oysa ortaya program koyabilmek için uygulama gücü gerekiyordu. Şimşek hiçbir zaman bir ekip lideri de olamadığından geçen yıldan bugüne de bir ekip oluşturamadı. Arada yaşanan Hafize Gaye Erkan faciası bile çok şeyi izah ediyor aslında.
Elbette ekonomide istenen mesafenin alınamamış olmasının hesabını sadece Şimşek’e çıkarmak yanlış olur. Erdoğan’ın kurduğu sistem ekonomideki dönüşümü bizzat zorlaştırıyor ve seçenekleri sınırlıyor. Bütçede artık kemikleşmiş kısıtlar ve yükler var. Kamu-özel işbirliği projelerinden kontrolsüz ve verimsiz sosyal yardımlara ve teşviklere değin birçok kalem adım atmayı zorlaştırıyor. Kamu kesimindeki verimsizlikler özel sektörü de yıllardır zorluyor ve dengeleri bozuyor. Varlık Fonu’ndan kamu bankalarına değin birçok aktör, ekonomiyle ilgili atılan adımlara ayak uyduramıyor. Bu noktada şunu da not etmekte fayda var: Şimşek geçmiş bakanlık dönemlerinde de Erdoğan’a karşı tavır alabilmiş veya direnç gösterebilmiş bir siyasetçi değildi. Son bir yılda Erdoğan’ın çok sabırlı davrandığı ve tam destek verdiği ortada ama Şimşek’in bu desteği ne derece etkin kullandığı soru işareti. Aynı destek farklı bir isme verilmiş olsaydı maliye politikalarında reformların geçen yıl başlayacağını, para politikasının bu kadar yalnız bırakılmayacağını speküle etmek dahi mümkün.
Şimşek ortaya (IMF programları metodolojisine -içeriğine değil- sahip) bir program koymak ve maliye tarafında gereken adımları atmak yerine kendi “algoritmasını” çalıştırmakla yetindi: Para politikasında adımlar at; önce Körfez’den para getir; sonra Batı’dan çekeceğin kaynakla istikrarı sağlamaya başla; böylece yerli-yabancı aktörleri başarıya ulaşılacağına inandır.”
Körfez’den değil Batı’dan yüksek faize para geldi ama MetroPoll’un anketi Şimşek’in algoritmasının istenen sonucu (yerli aktörleri başarıya ulaşılacağına inandırmak) sağlayamadığını gösteriyor.