Amerika, başkentindeki Ulusal Muhafızlar’ı yeniden yapılandırmayı tartışıyor
Biraz kabalaştırma pahasına özetleyecek olursak ABD'de başkanlık adaylarından Trump’ın ekonomik milliyetçilikle liberalizmin, Harris’in ise sosyal demokrasi ile küreselciliğin karışımı politikalar önerdiği söylenebilir.
Amerika Birleşik Devletleri salı günü sadece siyasi açıdan değil ekonomik açıdan da tarihinin en kritik seçimlerinden birine gidiyor. Çünkü iki adayın vadettiği ekonomi politikaları seti birbirine adeta taban tabana zıt. Trump ülke içinde vergileri indirmekten ama dünyanın geri kalanına, Çin başta olmak üzere ağır gümrük vergileri koymaktan söz ediyor. Harris ise en zenginlere servet vergisi koyacak, kurumlar vergisi oranını artıracak. Gümrük vergilerini artırma niyeti ise yok. İki ayrı ekonomi ve dünya anlayışı…
Vergi indirimlerinden başlayalım. Kampanya döneminde vergi indirimiyle özdeşleşen aday Trump oldu ama aslında Harris’in indirim planı var. Trump kurumlar vergisinde (Yani şirketlerin ödediği vergide) ciddi indirim vadederken Harris yıllık geliri 400 bin doların altında olanların ödediği vergiyi indirme sözü verdi. Trump’ın vadettiği vergi kesintilerinin 10 yıllık maliyeti 6.5 trilyon dolar, Harris’in 4.2 trilyon dolar olarak hesaplanıyor.
Trump Beyaz Saray’a gelirse Amerika’da üretim yapan şirketlerin kurumlar vergisini yüzde 21’den yüzde 15’e indirecek. Bu arada bireyler ve ailelerin vergiden düşebileceklerinin tutarını artıracak. Başka vergi indirimi vaatleri de var. En önemli vaadi elbette Çin’e yüzde 60, geri kalana ise yüzde 10-20 arasında ek gümrük vergisi koymak. Bunun yurtiçinde üretim yapan şirketlere yarayacağı ve Amerika’nın dış ticaret açığını azaltacağı açık. Bu da büyük olasılıkla doları güçlendirecek.
Yeni gümrük vergileri ABD hazinesine de önümüzdeki 10 yılda ek 3 trilyon dolar gelir sağlayacak. Ama artan gümrük vergilerinin enflasyonist etkisi olacak. İthal ürünlerin fiyatlarındaki yükselişin ortalama tüketim yapan bir ailenin yıllık harcamasını 1.700 dolar artıracağı hesaplanıyor. Bu açıdan Trump’ın gümrük vergilerinin enflasyonist etkisi olacak. Fed (Amerikan Merkez Bankası) bu nedenle büyük olasılıkla faiz indirimlerini yavaşlatacak. Bu da piyasalarda dengeleri değiştirecek.
Harris büyük oranda Biden’ın ekonomi politikalarını sürdürecek gibi görünüyor. Ekonomide en önemli iki vaadi, yıllık geliri 400 bin doların altında kalanların vergisini indirmek ve 100 milyon doların üzerinde likit serveti olanlara varlık vergisi koymak. Harris’in çalışanları ve düşük gelirlileri hedefleyen çeşitli vaatleri var. Sandıkta sonuçları etkileyebileceklerden biri, ilk evini alacakların kullanacağı uygun koşullu krediyi 10 bin dolardan 25 bin dolara yükseltmek.
İki aday arasında önemli bir fark, enerji politikalarında. Trump yeşil enerjiye (Onun ifadesiyle “Yeşil enerji sahtekarlığı”) verilen destekleri kaldıracağını vadetti. Buna elektrikli araçların alımında verilen destekler dahil. Harris ise yeşil enerjiye (Rüzgar, güneş, jeotermal, elektrikli araçlar…) destekleri daha da artıracak.
Kurumlar vergisini yüzde 16’ya indirmeyi vadeden Trump’a karşılık Harris yüzde 28’e çıkarma vaadinde bulundu. Kazanır ve bunu yaparsa bütçe gelirlerinin 10 yılda 2 trilyon dolar artacağı hesaplanıyor.
Harris’in bence en önemli vaadi likit (menkul) serveti 100 milyon doların üzerinde olanlara koyacağını söylediği, yüzde 25 olarak telaffuz edilen vergi. Bayağı sol bir vaat. Ama tabii iki adayın da ekonomideki vaatlerini hayata geçirmeleri için Senato ve Temsilciler Meclisi’ni ikna etmeleri gerekiyor. Harris’in servet vergisine Demokrat senatör ve vekillerin bir bölümünün dahi destek vermeyeceği düşünülüyor…
Biraz kabalaştırma pahasına özetleyecek olursak Trump’ın ekonomik milliyetçilikle liberalizmin, Harris’in ise sosyal demokrasi ile küreselciliğin karışımı politikalar önerdiği söylenebilir.