O gecenin hikayesi şöyle…
Sabaha karşı önce Kadın Milli Voleybol takımımızın şampiyonluğunu izledim.
Akşamı Netflix’de Taylor Swift’i anlatan “Ms. Americana” adlı belgeseli seyrettim.
Ertesi sabah, yani dün uyandığımda ise, üç beş bin tirajlık gazete ile muhafazakar mahalleye hiza vermeyi, tir tir titretmeyi başaran bir gazetenin, Milli takım oyuncumuz Ebrar Karakurt’la ilgili o irkiltici başlığını gördüm.
Bir tarafta sevgi ve başarı ile ülkelerini, dünyayı fetheden iki kadın…
Öteki tarafta nefret kuytularında, elinde taşla, bu başarılı kadınlara tuzak kurup, recm etmeye hazırlanan “Muhafazakar mahallenin kabadayısı…”
Neyse üzerinde fazla durmaya değmez…
Ama mahallenin o alikıran başkesen ahlak zabıtasına şunu söylemek isterdim:
Bak kardeşim sen kendi mahalleni terörize edebilirsin, ama bu kadınları korkutup kaçıramazsın.
Onların arkasında dayıları yok, ama senden daha cesurlar, daha mertler…
Neden mi? Bak onu da anlatayım.
Onlar, o en karanlık mahallenin kabadayısı, muhtemelen Taylor Swift’i tanımıyordur. Adını duyanlar da onu , mini eteği, işlemeli kovboy botları ile country şarkıları söyleyen Tennessee’li sarışın bir taşra türkücüsü sanıyordur.
Ben anlatayım onu biraz size.
Bu Tennessee’li kız, öyle siyasete pek bulaşmayan, dünya hakkında pek fikri olmayan, Legally Blonde filminin kahramanı gibi taşralı bir “Barbiydi” bir zamanlar.
Sonra bambaşka bir sanatçı oldu.
Bu belgeselde onun bu değişimini ve asıl karakterini anlatıyor.
İzlenme iştahınızı kaçırmadan, filmin bir sahnesini anlatmak istiyorum.
Evet başlarda etliye sütlüye bulaşmayan bir kızmış.…
“Bütün çevrem beni, ‘İyi kız ol’ tavsiyeleriyle büyüttü” diyor.
Ta ki 2017 yılında başına pis bir iş gelinceye kadar.
Netflix belgeseli işte bir kadının hayatındaki kırılma anının çok güzel anlatıyor.
2013 yılında densiz bir DJ, bir tören sırasında Swift’e ödül verilirken elini arkadan kızın eteğinin altına sokmuş.
Taylor Swift, densiz DJ’yi patronuna şikayet etmiş. O da adamı işten kovmuş.
Buraya kadar normal diyebilirsiniz.
Patronu terbiyesiz ve tacizci adama yapılması gerekeni yapmış.
Ama densiz adam orada kalmamış, bu defa yüzsüzlükle gidip, “Bana iftira attı” iddiasıyla Taylor Swift hakkında milyonlarca dolarlık dava açmış.
Bunun üzerine Taylor Swift te ona 1 dolarlık dava açmış.
İşte ne olduysa ondan sonra başlamış.
2017 yalında dava başladığında mahkeme salonunda kendine yöneltilen ilk soru onu darmadağın eder:
“Neden o an tepki gösterip, çığlık atmadın?”
Malum bütün erkek egemen toplumlarda gördüğümüz o “Kuyruk sallayan kadın” müptezelliği…
“Düşünebiliyor musunuz 7 tanık var olayı gören, fotoğraf var ve hala böyle bir soruya muhatap oluyorum” diyor…
Sonunda davayı kazanıyor ama sevinemiyor. Çünkü dava süreci onu perişan etmiştir.
Ama bu dava onun hayatında bir dönüm noktası oluyor.
“Gördüm ki, bir kadınsan, saat başı kendini ayarlamak zorundasın…”
Ve o andan itibaren “Artık iyi bir kız olmayacağım, susmayacağım” diyor.
İşte tam o sırada memleketi olan Tennessee’de Senato seçimleri gelir.
Herkes onu Cumhuriyetçilere oy veren cici bir taşra kızı olarak görmektedir.
Ne de olsa “America’s Sweatheart”dır o…
Bütün Amerika’nın cici kızı yani…
Ama bu defa durum farklıdır. Cumhuriyetçiler ilk defa kadın bir aday göstermiştir.
Marsha Blackburn…
Ne var ki kadın Trump yanlısı fanatik bir muhafazakardır.
Bizde konserleri yasaklatmak isteyen 25 derneğin temsilcisinden de beter fanatik ahlak zabıtasıdır…
Taylor Swift, “Artık susmayacağım” diyerek bu kadına oy vermeyin diye zehir zemberek bir twit atmak niyetindedir.
Cumhuriyetçi, demokrat milyonlarca Amerikalının gönlüne taht kurmuş bir pop sanatçısı için çok riskli bir karardır.
Çevresinde ve kendi ailesinde büyük bir tartışma başlar.
İşte anlatmak istediğim an, belgeselin bu sahnesidir.
Plak şirketi ve yakın çevresinden bazıları “Sakın yapma” der.
“Plak satışların yarı yarıya düşer. Konserlerin boşalır…”
Hatta Amerikan pop kültüründen bir örnek verirler:
“Kızım niye başını kaldıracaksın? Bak geçmişte Bob Hope, Bing Crosby böyle yaptı mı?”
“Trump kalkıp sana karşı ağır bir tvit atarsa ne yapacaksın? Hayatın tehlikeye girebilir…”
Bu arada bir aile üyesi onu şok eden bir şey söyler:
“Ben daha şimdiden korktum ve gidip kendime zırhlı araba ısmarladım.”
Sonra söz sırası Amerikan taşrasının güzel sarışın kızına gelir:
“Umurumda değil. Bunu 2 yıl önce yapmadığım için şimdi çok üzgünüm. Doğru olanın bu olduğuna inanıyorum. Yani haklı olan tarafı desteklemek. Bu benim için çok önemli” diyerek nedenlerini tek tek sıralıyor:
“Güya kadın ama kadınlara eşit maaşa karşı çıkıyor.
Kadınları aile içi ve dışı şiddetten koruyacak kanuna karşı çıkıyor.
Eşcinsel bir çiftseniz hatta sadece eşcinsel gibi görünüyorsanız diye restorandan atılmanızı savunuyor.
Bunlar temel insan hakları…
Bunları ‘Tennessee’nin Hristiyan değerleri’ kisvesi altına saklanıp, ortadan kaldırmaya çalışmasına sessiz kalamam… İnanamıyorum ilk kadın senatörümüz trumpın peruk takmış hali..”
Kadın reklam danışmanı, “ Sana olabilecek şeyleri söylemek zorundayım” diyerek endişesini dile getiriyor:
“Trump seninle uğraşabilir…”
Ve sarışın genç kadın bu söze kendinden hiç beklenmeyen netlikle ve cesaretle cevap veriyor:
“Hiç umurumda değil. ‘Homofobik bir ırkçıyı seçmeyin’ dedim diye medya bana tavır alacaksa istediği kadar alabilir. Umurumda değil. Bu sözlerimin arkasındayım…”
Ve tartışmayı şu cümleyle bitirir:
“Sahneye çıkıp ‘Onur haftanız kutlu olsun’ deyip, eşcinsellerin kellesini isteyen birine karşı durmayacaksam dönek ve omurgasız biriyim demektir…Artık o insan olmayacağım…”
Hafif bir sessizlik…
Sonra önce annesi, sonra reklamcısı, sonra bütün ekip ve o, şerefe deyip kadeh kaldırıyorlar…
Ve, “Tanrı yardımcım olsun, haydi direnişe” deyip Amerika’yı ayağa kaldıran o tarihi tvitini atıyor.
112 milyon takipçisine, “ Bu fanatik gerici kadına oy vermeyin, demokratlara verin” diyor…
Sonra ne oluyor?
Trump’ın gazabına mı uğruyor.
Trumpa soruyorlar…”Ne diyorsun?”
Cevap: “Taylor Swift’in şarkılarını artık yüzde 25 daha az seviyorum…”
Yine de fena değil…
Hiç olmazsa “Bunlar Sürtük” demiyor.
Tennessee daha çok Cumhuriyetçilerde oy veren bir eyalet.
Ancak o seçim 2006 yılından beri en çekişmeli seçim oluyor.
Ancak akşam ilk sonuçlar gelmeye başladığında tam bir düşkırıklığı…
Cumhuriyetçi senatör az farkla önde gitmektedir.
Ve sonunda kazanır…
Taylor Swift seçim sonuçlarını öğrendiğinde ağlamaktadır.
Ancak hiç umutsuzluğa kapılmaz.
Yeni şarkısını yazmaya başlar.
“Only the Young…”
Sadece gençler…Evet onlar koşabilir…”
İki yıl sonra, 2020’de Trump seçimi kaybedecektir…
Taylor Swift’e gelince;
Bu yıl dünya müziğinde tam anlamıyla bir Taylor Swift yılı oldu.
Turnesinde 70-80 bin kişilik stadlarda vereceği konserlerin, 7 ay önce çıkan biletleri 15 dakika sonra tükendi.
130 dolarlık biletler dijital platformlarda 3000 dolarak kadar alıcı buluyor.
Bu yıl turneden 1 milyar dolar gelir bekleniyor.
2021 yılında müzik tarihinde bir rekoru kırıyor. Bir yıldan az sürede, 259 günde 3 plağı 1 numaraya oturuyor.
Ondan önce bu başarıyı yakalayan tek grup Beatles’dı ve 364 günde 1 numaraya oturan 3 plak yapmışlardı.
Film bitti, düşünmeye başladım.
Seçim gecesi Tarkan ne hissetmiştir? O da ağlamış mıdır?
Gezi’ye katıldıkları, iktidara karşı bir kaç kelime söyledikleri, konserde bir şaka yaptıkları için aşağılanan, iş imkanları ellerinden alınan sanatçılarımız seçim gecesi neler yaşamıştır…
Taylor Swift ağladığı gecenin duygusal bilançosunu şöyle çıkarmış:
“Artık susmak zorunda kalmadığım için kendimi çok iyi hissediyorum”
Fransız düşünürü Edgar Morin geçtiğimiz 8 Temmuz günü 102 yaşını doldurdu.
Kendine “Yabanıl filozof” diyor.
Yaşgünü dolayısıyla gençlere bir video mesaj yayınladı ve kısaca şunu söyledi:
“Bu kadar yıl boyunca ”Hayatta kalmak’ ve ‘yaşamak’ arasındaki farkı gördüm.
Saklanırsam kendimi güvenli bir yere atarım ve “Hayatta kalırım.”
Ama mesele “Yaşamak” ise bu durumda hayatı riske atmak gerekir.
Hayatı riske atmak demek, özgürlük için savaşan tüm gençlerin, tüm ülkelerin oluşturduğu topluluğun bir parçası olmak demek.
İnsanlık tarihi boyunca iki güç hep çarpışmıştır. Eros ve Tanatos…(Hayat ve Ölüm; Sevi ve yoketme)
Burada Eros’un yanında yer almak gerekir.
Yani birleşmenin, kardeşliğin, sevginin yanında…
Gençler! Eros’un yanında yer alın…
Zihniniz berrak olsun ki, sizi kandırıp gözlerinizi kör etmek isteyenlere pabuç bırakmayın.
İşte mesajım budur…”
Şimdi anladınız mı niye kazanamaz mahallenin ahlak bekçisi fanatik kabadayıları Eda’lara, Zehralara, Gizem’lere, Ebrar’lara, Taylor Swift’lere karşı…
Çünkü onlar Eros’un çocukları…
Diğerleri ise Tanatos’un…
Çünkü kadınlar kuytularda, karanlıklarda pusu kurmayacak kadar mert ve cesurlar…
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?
20 Aralık 2024 - 6 Aralık akşamı Fahrettin Altun’un adamları CNN rejisini neden aradı?
19 Aralık 2024 - Bir Türk YouTuber’ın en derin mağara rekoru: Tam 185 milyon