İstanbul’da muhteşem bir opera ziyafeti başladı: Rossini’nin 2. Mehmet’i sahnede

İstanbul Devlet Opera ve Balesi İtalyan besteci Rossini’nin 2. Mehmet’ini sahneledi, dün operanın prömiyeri yapıldı. 10Haber bu dev yapım öncesinde operada rol alan oyuncularla ve orkestra şefiyle söyleşi yaptı. 

25 Şubat 2024

Bundan epey zaman önce, 29 Eylül 1999. Atatürk Kültür Merkezi. Depremzedeler yararına Kültür Bakanlığı’nın himayesinde Darülaceze Vakfı ile birlikte düzenlenen Salvador Dali sergisindeyim. 

Sergiyi görmeye Çorlu’dan kalkıp geldim. Birkaç gün önce iki meczup Dali’nin eserlerine saldırdığı için sergi alanı yoğun güvenlik önlemi altında. 

Saldırganlar “Burada niye başörtülü kimse yok,” “Burada niye çıplak kadın resimleri var” diyerek Dali’nin Leonardo da Vinci ve Michelangelo portrelerinin bulunduğu iki tabloyu yumruklayarak camlarının kırılmasına neden oldu. Eli kesilen saldırganın kanı iki tablonun üstüne bulaştı. 

Sergi çok büyük değil, giriş kapısının hemen solunda daha çok gravür ve litografilerden oluşuyor. Sergiyi gezdik tam AKM’nin kapısından çıkıyorduk ki başında şapkası, yanaklarında her zaman abartılı şekilde sürdüğü allığı ile Türkiye’nin ilk primadonnası Semiha Berksoy karşımızdaydı. 

Ve karşımızda Semiha Berksoy

Hayatımın en güzel tesadüflerinden biri bu olabilir. Çünkü Semiha Berksoy’u çok severim. Ben gayri ihtiyari Semiha Berksooooy diye bağırınca onu tanıdığımızı fark eden yardımcısı biraz da kaba bir şekilde “bunu tanıyor musunuz?” dedi. Tabii ki tanıyoruz der demez, tamam o zaman burada bir konser varmış ona geldi, alın bunu oraya götürün diye Semiha Berksoy’u bize bırakıp gitti. Asu’yla kala kaldık. Kolumuzda Semiha Berksoy, ne yapacağımızı şaşırdık. Berksoy’un o sırada 89 yaşında olduğunu belirtmek isterim. 

Hemen kendimizi tanıttık. O sırada ‘Dali Sergisine mi geldiniz’ dedik, ‘Dali sergisi mi var? Rica etsem beni gezdirir misiniz sergide’ dedi, Semiha Hanım’ın koluna girdim ve ona sergiyi gezdirdim. 

Öğrendik ki o gece İstanbul Devlet Opera ve Balesini’nin açılış konseri varmış. O da konsere gelmiş. O yıl deprem nedeniyle sahne Requiem ile açılıyordu. Sonra onu üst kattaki fuayeye çıkardık, bir koltuğa oturttuk. 

Bir ara yanımıza konserin şefi Rengim Gökmen de geldi. Çay istedi, çay söyledik. Sonra çantasından simidini çıkardı, bize simit ikram ederken “Almanya’da hanımlar hep çantalarında böyle küçük atıştırmalıklar taşır” dedi. Biraz sonra AKM’nin fuayesinde Berksoy ile çay içiyor, simit yiyor, anılarını dinliyorduk. Çorlu’dan kalkıp Dali sergisi için AKM’ye gelmiştim, ama Semiha Berksoy ile unutulmaz bir gün yaşadım.

‘Nazım Hikmet bana aşıktı’

Bize Atatürk’ten, Almanya anılarından, hayattan, Wagner’den, Carl Eber’den, Fikret Mualla ile ilişkisinden bahsetti. 

Bir ara durdu, gözleri sevinçle parladı. ‘Aşk çocuklar, aşk!’ dedi, ‘Hayatta aşk çok önemlidir! Bunu hiç unutmayın! Ama bu bir insana olan aşk değildir, bir çiçeğe, bir tabloya, bir şehre olan aşktan bahsediyorum. Hayatınızda aşk her zaman olmalıdır.’ 

Ardından ‘Nazım Hikmet’ dedi ‘Bana aşıktı, benim ilk aşkımdı. Bana şiirler yazdı, diğer aşklarına da şiirler yazdı ama bana operet yazdı. Aramızda muhteşem bir bağ vardı. Gözlerime bakar şiirler okurdu, lütfen bir gün evime gelin ve size Nazım’ın bana yazdığı mektupları okuyayım. Odamı görün.’ 

Sanki 89 yaşında değil 20 yaşında neşe dolu bir genç gibi coşkuluydu. Arada bize aryalardan parçalar okudu, operada do sesini çıkarmanın ne kadar önemli olduğunu anlattı. 89 yaşına rağmen sesinin gücü, yaşam enerjisi o kadar güçlüydü ki. Tam bir primadonna! Ben ona Dali sergisinden aldığım kartı gösterdim, muzipçe bir gülümsemeyle yanında kalem var mı dedi, çantamdan pembe kalemimi çıkardım. 

Kartın üstüne yazdı:

Elif, 

Aşk insana sağlık ve yaratıcılık verir. 

Semiha Berksoy 29.9.1999.

Sonra bize döndü ve ‘Sizi çok sevdim, hadi siz de benimle konsere gelin bu gece’ dedi. Ancak bizim biletimiz yoktu. ‘Endişelenmeyin Semiha Berksoy’un konuklarına her zaman yer vardır’ dedi muzipçe ve birlikte salona geçtik. 

Rüya gibi bir gece

Konser başlarken bir yanımda hayran olduğum Semiha Berksoy diğer yanımda Yekta Kara oturuyordu. Unutulmaz bir gece yaşadık. Gecenin sonunda kendisini tebrik etmemiz için bizi kulise, Rengin Gökmen’in yanına yollarken bana telefon numarasını vermeyi ihmal etmedi. ‘Sana Nazım Hikmet’in mektuplarını göstereceğim ziyarete bekliyorum’ dedi. Gecenin sonunda kolunda bir primadonna olduğundan habersiz olan yardımcısıyla evine doğru gitti.  

O tarihten sonra önce biraz çekinerek sonra rutin bir şekilde Semiha Hanım’ı aradım. Ölene dek telefon konuşmalarımız devam etti. Çorlu’dan Dali Sergisi için AKM’ye gelmiştim, ama primadonna ile enfes bir gün yaşadım.

Yıllar sonra ben Zeliha Berksoy’un öğrencisi oldum. Hocadan diksiyon dersleri aldım. Annesiyle tanışmamızı ona da anlattım ve bana yazdığı kartı gösterdim. Zeliha hoca bana döndü ve dedi ki; ‘Demek ki seni çok sevmiş, hiç böyle şeyler yapmaz annem!’

AKM çatısı altında ne çok anım var ancak sanırım en sevdiğim bu. 

Bu hafta AKM’de yine şahane bir şeyler oluyor! 

Tüm zamanların en tartışmalı yapısını zarafetle tamamlayan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın AKM’deki etkinlikleri her açıdan sanatseverlerin gözdesi. Bu sezonun açılış gecesinde ve Giselle’in prömiyerinde salondaydım. Devlet Operası ve Balesine Genel Müdür Tan Sağtürk’ün elinin değdiği çok belli. Fatih Sultan Mehmet bu kez AKM sahnesinde, üstelik İstanbul’da, kendi şehrinde seyircilerin kalplerini fethedecek.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi dün İtalyan operacı Gioachino Rossini’nin 28 yaşında bestelediği II.Mehmet/ Maometto II prömiyerini gerçekleştirdi. Bir sonraki temsil 28 Şubat günü. Biletler satışta.

Opera Fatih Sultan Mehmet’in Eğriboz kuşatması sırasında tanışıp âşık olduğu Anna ile olan aşkını anlatıyor. 

II.Mehmet Operası gerek oyuncu kadrosu gerek içeriği, dekorları ile gerçekten dev bir gösteri. 3000 metre kumaştan 300 kostüm, 200 ayakkabı, 250 şapka kullanılmış. 

Eserin orkestrasını dünyaca ünlü İtalyan şef Alessandro De Marchi yönetiyor, Şef Zdravko Lazarov ile dönüşümlü yönetecekler. 

Rejisör ünlü İtalyan sanatçı Renato Bonajuto. Dekor tasarımı Zeki Sarayoğlu, kostüm tasarımı Gizem Betil, ışık tasarımı Ahmet Defne imzalı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Korosu’nu Paolo Villa yönetiyor. Koreografi ise Nil Berkan’a ait.

II.Mehmet rolünde Burak Bilgili, Doğukan Özkan, Anna rolünde Dilruba Bilgi, Gülbin Günay, Calbo rolünde Barbora Hitay, Asude Karayavuz, Esen Demirci; Paolo Erisso rolünde; Mert Süngü, Ufuk Toker, Condulmiero rolünde Berk Dalkılıç, Yoel Keşap, Selim rolünde Hazal Ata, Anıl Önder dönüşümlü olarak rol alıyorlar. Ve tabii sahnede bir de at var, Çilli! Fatih Sultan Mehmet sahneye atı üstünde geliyor. 

Prömiyerden önce II.Mehmet Operası’nın provalarına gittim, sizin için maestro ve oyunculara konuştum. 

Burak Bilgili: Rossini herhalde bir gün eserinin Türkiye’de oynayacağını hiç düşünmemiştir

-Fatih Sultan Mehmet’i oynamak nasıl bir duygu?

Burak Bilgili: Operada geçen Fatih Sultan Mehmet çok otoriter, ne yaptığını bilen, fetihler yapan bir karakter. Önce tabii tarihi bilmek gerek. Venedikliler Ege sularına çok saldırıyor o yıllarda, o nedenle Eğriboz’a sahip olmak çok önemli. Opera kurgu bir aşkı anlatıyor, ancak aslında tarihi gerçeklere baktığımızda Fatih’in eşlerinden birinin adı da Anna. 30 gün sürmüş bir kuşatmaya altı bin kadırga katılmış, 60 bin kişi ölmüş bu kuşatmada. Bestecilerin operalarda yarattığı Türk karakterde hep bir haşmet, dinginlik vardır ve sonu merhamet ile biter. Bu trajik bir sonla bitiyor. Anna intihar ediyor sonunda. 

Eserin iki farklı versiyonu yapılmış, birinde mutlu son diğerinde acıklı son varmış?

Burak Bilgili: Rossini önce Napoli versiyonunu yazmış. Sonra Venedik versiyonu yazılmış. İkisinin sonları farklı. Biri mutlu sonla bitiyor, diğeri trajediyle. Biz Napoli versiyonunu yapıyoruz, ilk versiyonu yani. Orijinalini yapıyoruz. Leyla Gencer’in bu eserle ilgili çalışmaları var. İstanbul’a gelmiş, bu eseri anlatmış, üzerine çalışmalar yapmış. Rossini’nin Mehmet karakterini yazması da çok ilginç, o dönemde İtalya-Avusturya arasında bir savaş var. İtalyanların kendilerini ayağa kaldıracak bir motivasyona ihtiyacı var. Rossini bu eseri halkı motive etmek için yazıyor. Opera tarihine baktığımız zaman mesela Verdi, Nabucco operasını yazdığında Milano işgal altında ve bu eser İtalya’nın milli marşı gibi oluyor. Ayaklanma operada başlıyor. Operaların halkı kışkırtan, ateşleyen bir niteliği var o yıllarda. Rossini II. Mehmet Operası’nı İtalyanları motive etmek için yazmış. 

Opera sahnesinde Fatih Sultan Mehmet’i at sırtında görecek seyirciler, bu riskli değil mi?

Burak Bilgili: Atla giriyorum sahneye, atımız Çilli, arkada onun da kulisi var, asansörle sahneye çıkıyor. Operada canlı hayvanları kullanmak her zaman risktir ancak biz üstesinden geliyoruz. Uysal bir hayvan Çilli, sahneye de alıştı. Bu operanın Fatih Sultan Mehmet adına yazılması çok önemli, eminim Rossini bu oyunu yazarken bir gün Türkiye’de oynanacağını hiç düşünmemiştir. Türkler için yazılan eserlerde mesela Mozart Saray’dan Kız Kaçırma Operası’nı yazarken Sultan Selim’e çok hayran mesela, ona rol yazmamış saygısından, padişah olduğu için, ona arya bile söyletmiyor sahnede. Bir Türk olarak Türklerle ilgili bir operada, Rossini’nin yazdığı bir operada oynamak çok değerli benim için. 

Dilruba Bilgi: Çok saf bir aşkı anlatıyor 

-Bize Anna’yı anlatır mısınız?

Dilruba Bilgi: Ben Mehmet’in aşkı Anna rolünü oynuyorum. Osmanlı-Venedik kuşatması sırasında kendisini Umberto olarak tanıtan Fatih Sultan Mehmet’e âşık olan Venedikli Anna’nın hikayesi. Bu aşk beni çok düşündürdü. Çünkü Anna bu aşkı sonlandırabilmek için canından vazgeçiyor. Beni genellikle opera konuları etkilemez, ama bu çok etkiledi. Çok saf bir aşkı anlatıyor. Anna, Umberto sandığı kişinin aslında şehrini kuşatan, tüm halkını yerinden eden kişi yani Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmet olduğunu öğrenince yıkılıyor. Çok zor durumda kalıyor. 

Bu opera yapısal olarak da çok zor, bu kadar zor bir operanın üstesinden nasıl geldiniz?

Dilruba Bilgi: Ben sanatçı olarak bundan çok etkilendim, empati kurdum, çok düşündüm ben olsaydım ne yapardım diye? Anna içindeki aşkı sonlandırabilmek için ve babasına da ihanet edemeyeceği için aşkını öldürmek için kendi canına kıyıyor. Çok güzel hazırlandık. Rossini’nin müziği gerçekten çok zor. Bu eser bir sanatçının kendini en üst derecede ifade etmesini gerektiriyor. İki aydır teknik açıdan, müzikal açıdan en iyi performans göstermek için çalıştık. 

Doğukan Özkan: Bir oyuncu için çok zorlayıcı

-Siz Fatih Sultan Mehmet rolünü dönüşümlü oynuyorsunuz. Nasıl geçti hazırlık dönemi?

Doğukan Özkan: Bu rol için Caner Akın’ın daveti üzerine İzmir Devlet Opera ve Balesi’nden buraya geldim. İzmir’de iki ay boyunca müzikal olarak hazırlandım. İki ay da İstanbul’da çalıştık. Gerçekten çok zor bir eser. Önce müzikal olarak hazırlanıyoruz, sonra karakter analizi ve sahne provalarına hazırlanıyoruz. Bir oyuncu için çok zorlayıcı ve ama çok da eğitici bir eser. II. Mehmet Operası İstanbul’un fethi kadar zor bir eser ama tüm ekip olarak üstesinden geldik. Cumartesi günü de herkesin kalbini fethedeceğiz. 

Sahneye atın sırtında çıkıyorsunuz, sahnede gerçek bir atla rol yapmak zor olmadı mı?

Doğukan Özkan: Benim açımdan bir zorluk yok, ama Çilli biraz zorlandı diyebilirim. Ben onu çok seviyorum ama biraz ağır geldiğim için sanırım o beni çok sevmedi.

Maestro Alessandro de Marchi: Yapay zeka çağında en insani yorumları yapmak gerek

-Fatih Sultan Mehmet sadece Türkiye için değil dünya içinde çok önemli bir kişi. Rossini’nin 2. Mehmet Operası hakkında bize neler söylersiniz?

Maestro Alessandro de Marchi: II. Mehmet Operası’nda iki farklı medeniyetin bir araya geldiği bir hikâye anlatılıyor. Bu hikâyede ayrılıkların, farklılıkların olduğu gibi benzerlikleri de olan iki kültür var. İstanbul Devlet Operası oyunun Napoli versiyonunu tercih etti. Napoli’deki tüm operalar trajik sonla biter. Venedik operaları hep mutlu sonla biter. Trajik son o döneme göre daha tipik bir özellik. Operanın insan ruhunun hissettiklerini, tüm duyguları geçirmek için çok büyük kapasitesi vardır. Yapay zekanın bu kadar önemli olduğu bir zamanda bizim görevimiz sahne yorumlarımızı en insani şekilde yaparak yapay zekâ ve insan arasındaki farkı göstermek.  Çünkü dijital dünya çok cezbedici, bizim değerimizi savunmamız gerekiyor. 

Siz Rossini’nin eserleri konusunda uzmansınız, bir röportajınızda Rossini için gelenek ve tarih arasında bir dengedir diyorsunuz, bunu açıklar mısınız?

Maestro Alessandro de Marchi: Bu eserleri yorumlamak için bu denge gerekiyor. Bir tarafta gelenek bir tarafta tarih var. Bu yoldan ilerlerken kendi içimizde çeşitli denemeler de yapıyoruz ki bu eserleri bugün de yaşatabilelim. 

Eserin içinde uzun bir klarinet solo görüyoruz ve ayrıca opera tarihinin en zorlu aryalarından biri var? 

Maestro Alessandro de Marchi: Bu opera tarihinde en büyük sololardan biridir. Bu solo çok şiirsel bir şekilde resmeder oyunu, çok şanslıyız ki birinci klarinetistimiz çok büyük bir solist. Kolaylıkla üstesinden geldi. 

Bir de at var sahnede, Çilli, o nasıl adapte oldu?

Maestro Alessandro de Marchi: Çok uslu bir at, şimdilik bir sorun olmadı ama belli olmaz, umarım o da sahne heyecanı yaşamaz!

Tenor Mert Süngü: Fatih Sultan Mehmet’i anlatan bir eserle çıkmak çok güzel bir his benim için

Siz Rossini konusunda uzman bir tenorsunuz, Bolşoy’da, Roma’da, Paris’te, sahne aldınız ancak ilk kez Türkiye’de sahne alacaksınız, neler hissediyorsunuz? 

Tenor Mert Süngü: Türkiye’de İstanbul’da sahneye ilk kez Fatih Sultan Mehmet’i anlatan bir eserle çıkmak çok güzel bir his benim için. Hem burada olduğumdan, hem Rossini ile sahneye çıkmaktan, hem de daha önce çalıştığım bir maestro ile olmaktan çok mutluyum. Evimde hissediyorum her açıdan kendimi. Ben daha öne Rossini Festivali’nde II.Mehmet Operası’nda rol aldım  hatta oradan bir CD kaydı da yapmıştım. 

II.Mehmet Operası’nın Türklerle ilgili yapılmış diğer operalardan ne farkı var? 

Tenor Mert Süngü: Çok zor, çok akrobatik, çok virtüözlük gerektiren bir opera bu. Çok trajik bir eser aynı zamanda. II.Mehmet Rossini’nin çok uğraştığı bir eser, o nedenle eserin her yerinde çeşitli renkler var. Sadece sahnede 150 oyuncu olacak, bu çok büyük bir gösteri gerçekten, seyirciler operayı sevmese, bilmese bile bu oyun operaya ısınmak için, kendilerine ait bir şey bulmak için çok harika bir fırsat. Muhteşem bir gösteri!

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.