İçinde İstanbul geçen pek çok kitabı koleksiyonunda barındıran Ömer Koç bununla da yetinmemiş, o kitaplardan yapılan film afişlerini, hatta o filmlerle ilgili eleştiri/tanıtım yazılarını bile derlemiş. Bu sayede de ortaya olağanüstü bir sergi çıkmış.
“Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.”
Franz Kafka’nın Dönüşüm romanı bu cümle ile başlar. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ı ise “Bir gün bir roman okudum ve hayatım değişti.” cümlesiyle.
Değişimler, belki de hayatımızdaki en önemli yol ayrımlarıdır. O değişimlerden bazen ödümüz kopar bazen de gönüllü olarak yola çıkarız.
“Orlando’nun bir günü aşağı yukarı şu şekilde geçiyordu. Yaklaşık 7’de kalkar, sırtına Türk işi uzun bir kaftan geçirir, bir puro yakar dirseklerini pervaza dayardı. Öylece durup büyülenmiş gibi aşağıda uzanan şehre gözünü dikerek dalıp giderdi. Bu saatte sis öyle yoğun olurdu ki Ayasofya’nın ve diğerlerinin kubbeleri yüzer gibi görünürdü…”
Virginia Woolf’un Orlando adlı romanının başkahramanı büyükelçi, görevli olarak geldiği İstanbul’da bir sabah kadın olarak uyanır. Uzunca bir uykudan uyanan Orlando erkek olarak geldiği şehirde artık bir kadındır.
Virginia Woolf’un aynı zamanda kadın partneri Vita Sackville-West’den ilham alarak yazdığı bu roman aslında Vita’nın büyükelçi eşiyle çıktığı yolculukları da anlatan bir biyografi. Woolf da aslında gerçekten 1906 yılında kısa bir süreliğine İstanbul’da bulunmuş oradan Yunanistan’a geçmiş ve hatta bu seyahatte yanında bulunan kardeşi tifoya yakalanmış ve İngiltere’ye döndükten sonra ölmüştür. Mina Urgan Virgina Woolf’u ve eserlerini incelediği kitabında Orlando’nun yaşadığı 400 yıllık dönemin aslında İngiliz Edebiyatı’nın geçirdiği 4 dönemi anlattığını söyler.
Şimdi durup dururken neden içinden İstanbul geçen bir kitabı size anlatıyorum? Çünkü Ömer Koç’un kendi koleksiyonundan oluşturduğu yeni sergisi Hikâye İstanbul’da Geçiyor, Meşher’de açıldı.
Meşher’deki bir önceki sergisi Göz Alabildiğine İstanbul gibi bu kez yine İstanbul temalı bir sergi ile karşımızda. Ömer Koç’un özel koleksiyonundan seçilen içinde İstanbul’un olduğu en eskisi 1547 yılından 300 kitabını sanatseverlerle buluşturuyor.
Sergide yazarlara ait elyazmaları, film, afiş, gravür, resim ve efemera gibi çeşitli yapıtlarla süslenmiş materyal de var.
Virginia Woolf’un Orlando adlı kitabı da sergiye konu olan eserlerden biri, sergide Woolf’un partneri Vita Sackville-West’in İstanbul’da yaşadığı dönemde kaleme aldığı Constantinapolis ve Poem of West&East kitaplarına ait elyazmaları da bulunuyor. Uma Thurman’ın başrolünü oynadığı Orlando filminin afişinin tam karşısında Pierre Loti’nin ünlü Aziyade romanının orijinal ve eksiksiz el yazması var. 2.Abdülhamit’in Pierre Loti’ye hediye ettiği arkasında “Mon mal, J’enchante“ yazan elmas taşlı sigara tabakası da Loti’ye ayrılmış bölümde.
Sergi dünya klasikleri arasına girmiş eserlerin yanı sıra popüler kültüre uzanan temsil çeşitliliği içinde, İstanbul’a dair tahayyülleri düşündürüyor. Özellikle tarihî romanlarda daha çok belirginleşen Doğu-Batı ayrımı, oryantalizm, Türk algısı gibi nüveler sergilenen malzemelerin bir parçası olarak görülebilir.
Kitap gibi sergilenmesi oldukça zor olan bir materyalin filmler, afişler, resim ve gravürlerle zenginleştirilmiş olması izleyici açısından oldukça ilgi çekici. Ömer Koç Koleksiyonu’ndan yaklaşık 300 kitabın merkezde olduğu seçkide yazarlara ait elyazmaları, nadir ilk baskılar ile imzalı ve ithaflı kitaplara farklı kaynaklardan gravür, resim, nota kitapçığı, film, afiş gibi çeşitli yapıtların yanı sıra yayımlanan Türkçe çeviriler ve gazete kupürleri eşlik ediyor.
Sergiyi gezerken birçok tanıdık film, afiş ve resim karşınıza çıkacak. Mesela Ian Fleming’in kitabından uyarlanan James Bond, Rusya’dan Sevgilerle adlı romanı ve filmi. Alman yazar Rudolph Erich Raspe’nin Baron Munchausen’in maceralarının anlatıldığı kitabından uyarlanan filmin yanı başında İsmet Berkan’ın kaleminden yazılmış 1990 tarihli Cumhuriyet Dergi’de yayınlanan filmin tanıtım yazısını görüyorsunuz.
İstanbul’un arka planda olduğu Batı edebiyatının kurmaca metinlerinden uyarlanan filmlerden sekanslar da sergide yer alıyor. Öyle ki Eric Ambler’in Gün Işığı kitabı desem belki aklınıza gelmeyebilir ama Peter Ustinov’un Topkapı filmi desem hemen hatırlarsınız.
Küratörlüğünü Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin’in üstlendiği sergi için bir de katalog hazırlanmış. Bu katalogda sergiye ilişkin ayrıntıların yanı sıra sinema yazıları gibi özel metinler de var. Geçtiğimiz ocak ayında yitirdiğimiz Selim İleri’nin kendi İstanbul’unu anlattığı “Ölümsüz İstanbul” isimli yazısı da bu katalogda yer alıyor.
Sergideki bu çeşitlilik aslında Ömer Koç’un koleksiyonun ne kadar derinlemesine bir seçki olduğunun da göstergesi. Yazarlara ait el yazmaları, yazarların bizzat imzalı, itiraflı kitapları var. Nadir ilk baskılar var.
Jules Verne’den Voltaire’e, Ian Fleming’den, Virginia Woolf’a birçok dünya klasiğini bu sergide görmek mümkün. Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisine özel olarak Meşher’de film gösterimlerinin yapılacağı bir dizi etkinlik olacak. Sergideki kitaplardan uyarlanmış filmlerden oluşan seçkinin gösterimleri 7 Şubat’ta başladı bile. Sergi 13 Temmuz 2025’e kadar açık.
İstanbul, yüzyıllardır sanatçılar için ilham kaynağı olmuş bir şehir. Doğu ve Batı’nın kesiştiği bu eşsiz metropol, Bizans’tan Osmanlı’ya, oradan da modern Türkiye’ye kadar uzanan çok katmanlı yapısıyla sanat dünyasında her zaman özel bir yere sahip oldu. Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisi, bu çok katmanlı yapıyı bir araya getirerek, şehrin bir zamanlar nasıl algılandığını ve bugün nasıl yorumlandığını gözler önüne seriyor.
Meraklısına,
Orlando, Virginia Woolf, Kırmızı Kedi,
Virginia Woolf, Mina Urgan, YKY Yayınları,
Virginia Woolf, Vita Sackville-West Mektuplaşmaları, Agora Kitaplığı,
Ian Fleming, Rusya’dan Sevgilerle,
Vita&Virgina (2018), film.
Meşher, İstiklal Caddesi No: 211 Beyoğlu/İstanbul adresinde