Tarih 15 Eylül 2003.
Susan Sontag’ın Manhattan Chelsea’de Annie Leibowitz ile paylaştığı daire.
O sabah iki gündür sehpanın üstünde duran The New Yorker dergisinin kapağına gözü ilişen Susan Sontag bir anda ağlamaya başlar. 11 Eylül olaylarının ikinci yıldönümü için yapılan kapak Sontag’ı o kadar derinden etkiler ki The New Yorker dergisinin 1998 yılından beri editörü olan David Remnick’e bir e-posta yollar ve şöyle der;
“Sevgili David, 15 Eylül tarihli derginin kapağını gördüğümde nasıl etkilendiğimi ve nasıl gözyaşlarımı tutamadığımı anlatamam. Gürbüz? Keşke onu tanıyor olsaydım. Yapılması çok zor bir şey, çok dokunaklı, incelikli ve net, iki yıl öncenin şaşırtıcı bir devam filmi gibi.
Her zamanki gibi en sıcak sevgilerimle Susan.’’
O gün Susan Sontag’ı gözyaşlarına boğan dünyanın en saygın dergilerinden The New Yorker dergisinin kapağında Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun çizdiği bir illüstrasyon vardı. David Remnick, Susan Sontag’dan aldığı bu e-postayı hemen o gün Gürbüz Doğan’a iletti. Ekşioğlu bu beklenmedik e-postadan çok mutlu oldu ve Sontag’a bir cevap yazdı, Susan Sontag ile birkaç kez daha yazıştılar, hatta New York’ta buluşmak ve tanışmak üzere sözleştiler, ancak bu buluşma hiç gerçekleşmedi, çünkü bir yıl sonra Susan Sontag hayatını kaybedecekti.
Susan Sontag’ı ağlatan bu kapak aslında Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun The New Yorker’da yayınlanan altıncı illüstrasyonuydu. O günden sonra iki kez daha Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun yaptığı kapaklar The New Yorker’da yayınlandı.
Cuma günü üniversiteden hocam Prof. Dr. Neda Üçer ve arkadaşım Nehir Dağlı ile birlikte bir kez daha Gürbüz hocanın Moda’daki atölyesindeydik. Tüm hikâyeyi bu kez hocadan dinledik.
Her şey 1954 yılında Ordu’nun Mesudiye ilçesinde başlamıştı. Daha ilkokul yıllarında başlayan resim tutkusu ailesinin itirazlarına rağmen onu Tatbiki Güzel Sanatlar’a kadar götürecekti.
Ders kitapları arasında gizli gizli yaptığı resimler, babasının her hafta eve getirdiği Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri dergileri ona bambaşka hayaller kurduruyordu. Milliyet Sanat Dergisi’nde yayınlanan illüstrasyon dünyasının en ünlü tasarımcısı Milton Glaser’in çizdiği ikonik Bob Marley posteri onu büyülemişti. Mesudiyeli bir cumhuriyet çocuğunun hayalleri küçük bir kasabaya sığmayacaktı ve rota İstanbul’a çevrildi.
Tatbiki Güzel Sanatlar’a açılan yol başarıyla tamamlanmıştı ama Ekşioğlu’na bu yetmiyordu. Bir ajansta çalışıyordu, ama bu iş onun özgürce sanatını yapmasına engel oluyordu. Bir gün Aydın Doğan Karikatür Yarışması’na katıldı. Defalarca kazandığı Aydın Doğan Karikatür Ödülü onun için hayatının dönüm noktalarından biri olmuştu.
Yarışmanın jüri üyeleri sadece Türk çizerlerden değil dünyanın en iyi çizerlerinden oluşuyordu. Bu ödüle sahip olmak büyük bir prestijdi. Yarışma jürisinde olan Ali Ulvi Ersoy, Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu, Roland Topor, Sergio Aragones, Brad Holland gibi ünlü çizerler artık onun dünyaya açılması gerektiğini söylüyordu, ama bu nasıl olacaktı?
Bir gün bir arkadaşı Milton Glaser’a mektup yollayıp ondan afiş istediğini anlattı, bunu duyan Gürbüz Doğan da Glaser’e bir mektup yazıp afiş istedi ama mektubun içine kendi işlerinden örnekler koymayı da ihmal etmedi.
Milton Glaser’den gelen afiş rulosunun içinden bir de mektup çıktı. Antetli kâğıda yazılmış mektupta Glaser’in işlerini harika ve son derece iyi bulduğu yazıyordu. Bu gerçekten inanılmazdı, çünkü Milton Glaser tasarım dünyasının en güçlü ismiydi. New York’ta yükselen suç dalgası ve ekonomik krize karşı turizmi canlandırmak için tasarladığı I Love NY logosunu tasarlayan bir dâhiydi. Bir ay sonra Glaser’den gelen bu mektup Ekşioğlu’na New York’a gitmek için büyük cesaret verdi.
Milton ile yazışmalarının sonunda New York’a gelip gelemeyeceğini sordu. Milton, gelebilirsin ama burada rekabet, çok diyordu. Bunun üzerine Gürbüz Doğan Ekşioğlu Mayıs 1991’de önce Dallas’ta yaşayan bir yakınına, oradan da New York’a gitti. Milton Glaser’in ofisine gittiğinde heyecandan titriyordu.
Yanında getirdiği portfolyosunu Glaser’e uzattı. Glaser ‘Buna bakmamı istediğinden emin misin’ diye sordu, ‘Çünkü portfolyosuna baktığım kişilerin yüzde 99’u ağlamaya başlar, ben kolay beğenmem’ dedi.
‘Bakabilirsiniz’ dedi Gürbüz Doğan. Milton Glaser portfolyosunu inceledi ve ‘Burada kalmalısın, burada çok ekmek yersin. New York’ta kal ve burada çalış’ dedi.
Bu inanılmaz bir teklifti. Ancak Ordu’da hasta olan abisi vardı. Üç ayda bir doktor tetkikleri için İstanbul’a, onun yanına geliyordu. O olmazsa İstanbul’a gelemez ve yeniden hastalanabilirdi. Abisinin kendisine çok ihtiyacı vardı.
New York’ta bir hayat ve abisi arasındaki seçimi abisinden yana yaptı. Amerika’da kalmasının imkânsız olduğunu söyledi.
O gün oradan ayrılmadan önce Milton Glaser kendisine bir kitabını hediye etti ve Time, The New Yorker, New York Times gibi birçok derginin editörlerinin adresini verdi, madem ülkene döneceksin, gitmeden bunlarla görüş, dedi.
Kapısını çaldığı New York Times hemen ona bir iş verdi, ertesi gün işi çizip götürdü, aynı hafta çizimi gazetede yayınlandı. The New Yorker işlerini çok beğendi ve sizinle çalışmak istiyoruz, dedi.
O gün orada Milton Glaser’in teklifini kabul edip New York’ta kalsaydı Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun hayatı ne yöne giderdi bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz ancak abisi için seçtiği yol onun başarılarına engel olamadı.
İllüstrasyonları, kitap kapakları, logoları dünyanın en prestijli yerlerinde yayınlandı, yayınlanmaya devam ediyor. Defalarca dünyanın en ünlü dergilerinde yayınlandı. Eserleri bugün Rahmi Koç, Ömer Koç gibi birçok kişinin koleksiyonunda yer alıyor.
O zarif, naif ve rengarenk bir cumhuriyet sanatçısı. Toplumsal olaylara duyarlılığı yüksek, kedileri ve kuşları sanatının ayrılmaz bir parçası. Hocanın Instagram sayfasını takip ederseniz güncel haberlere dair yaptığı çizimleri her gün sanki bir haber ajansı gibi yayınladığını görürsünüz.
Eserlerini yakından görmek isterseniz Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun güncel sergileri;
BAKSM Bedri Rahmi Sanat Galerisi’nde 8 Kasım 2024 tarihine kadar devam edecek Benim Kedilerim adlı sergi,
31.Ekim 2024 tarihinde Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde açılacak olan, küratörlüğünü Marcus Graf’ın yaptığı 1975-1979 yılları arasında öğrencilik işlerini kapsayan Süreç adlı sergi.
6 Aralık 2024 - Cumhuriyet Çocukları Z Kuşağına Umudu Hatırlattı
1 Aralık 2024 - 16. Yüzyılda bir papaz, 21. yüzyılda bir papazın kızı Avrupa tarihini değiştirdi
17 Kasım 2024 - Bu gemiyi birlikte yüzdüreceğiz
10 Kasım 2024 - Nuri Şahin Beşiktaş’a transfer olsa kimin takım arkadaşı olacaktı?
3 Kasım 2024 - Hangi sergi daha açılmadan 32 bin bilet sattı?