Türkiye’den kaçırılmıştı: 500 yıllık elyazması Kuran iade edildi
Putin’in Türkiye ekonomisine dair sözleri uyarı niteliğindeydi. Bakan Şimşek de aslında Rusya’nın çekindiği konuların Türkiye tarafından amaçlandığını ortaya koymuş oldu.
Ekonomideki rasyonelleşme adımlarının sonuç vermesi için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iç siyaset ve dış politika alanlarında da rasyonelleşme adımları atması gerekiyordu ama bunu bir türlü yapamadı. Dün Rusya Devlet Başkanı Putin’den gelen tepki artık Erdoğan’ın bu tercihe zorlandığını gösteriyor.
Putin’in Türkiye ile Rusya ekonomik ilişkilerini bahane ederek söyledikleri aslında Türkiye’nin zorlandığı tercihin çok farkında olduğunu gösteriyor. Putin’in sözleri ekonomik nedenlerle Batı’yla ilişkilerin geliştirilmesinin Türkiye-Rusya ilişkilerine zarar vereceği konusunda uyarı gibiydi. Batı ile sıkılaştıracağı ilişkilerin Rusya ile ekonomik ilişkilerin kısıtlanması sonucu doğurması halinde bundan Türkiye’nin zararlı çıkacağını söyledi.
Putin’in konuşmasında yer alan “Türkiye’de hükümetin ekonomi bloku” şeklindeki sözleri ise özellikle dikkat çekti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladığı politikaların siyasi olarak Batı’ya yakınlaşmayı zorunlu kıldığını, özellikle asıl beklenenin doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmek, bu yolla küresel teknoloji ve iklim değişimine ayak uydurmak için dış politikada yeni tercihler yapmak olduğunu epeydir söylemeye çalışıyorduk. Uygulanan sıkı para politikasıyla gelen sıcak para temel amacımız olamaz; aşırı kâr için gelen sıcak para Türkiye ekonomisinin asıl ihtiyacı olan küresel değişim sürecine uyumda bir süre katlanılması gereken bir araç olabilir.
Türkiye’nin gri listeden çıkmasının teknoloji transferi gerçekleştirecek büyük yatırımların ülkeye girmesi, bu yolla enflasyonu kalıcı olarak tek haneye getirip sürdürülebilir bir büyüme gerçekleştirilmesi için gereken ön adımlardan biri olduğunu bildiği için Bakan Şimşek de baştan beri bu konu üstünde ısrarla duruyor. Bakan siyasi konulara girmiyor ama satır arasında, gri listeden çıkış için “son anda siyasi bir sorun çıkmazsa” şerhini koyduğunu da biliyoruz.
Bence Rusya da gelinen noktada Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini geliştirmek zorunda olduğunu, ihtiyacı olan sermayeyi ancak Batı’dan bulabileceğini, ama Batı ile ilişkisini geliştirmek için yapacaklarının kendisiyle ilişkisini zorlayacağını baştan beri biliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen yılki Mayıs seçimlerinden sonra yaptığı ilk konuşmalarda Batı ve AB ile ilişkilerin yeniden geliştirileceğini söyledi. Bu kapsamda İsveç’in NATO üyeliğine onay verilmesi de vardı. Mehmet Şimşek’in ekonomiden sorumlu olarak getirilmesi de bu amaca çok uygun bir adım olmuştu. Piyasalar da, sadece Şimşek’in ismi için değil, temsil ettiği ekonomik ve siyasi anlayış nedeniyle büyük alkış tuttu.
Bakan Şimşek dün sosyal medyadan yaptığı bir açıklamada aslında Rusya’nın çekindiği konuların Türkiye tarafından amaçlandığını da ortaya koymuş oldu. Swap hariç net rezervlerin artıya geçtiği konusunda bir mesaj yayınlayan Şimşek “Rezervlerimizin daha da artırılması için yeşil dönüşüm, enerji verimliliği ve yeni sanayi politikalarıyla sürdürülebilir cari açığa ulaşılması, doğrudan yabancı yatırımları artırmaya yönelik politikalar ve sermaye benzeri dış kaynağa erişim önem arz etmektedir. Bunu da programı kararlılıkla uygulayarak başaracağız” ifadelerini kullandı.
Uzmanı değilim ama izlediğim son dönemdeki uluslararası ilişkilere ilişkin haberler, hatta içeride koalisyon ortakları arasında yargı kararları nedeniyle baş gösteren anlaşmazlıklar ekonomik programla birlikte düşünüldüğünde ilginç analiz imkanları sunuyor. Örneğin Dışişleri Bakanı Fidan’ın Çin’de yeniden “BRİCS’e üye olma” sözleri etmesi, Rojava’da yapılacak seçimlerin iki ay ertelenmesi, AD Büyükelçisi’nin Türkiye’nin alacağı yeni F-16 lar konusunda açıklama yapması bu dönemdeki ilginç haberler gibiydi. Putin’in “aba altında sopa gösterir” gibi Batı ile ilişkiler konusunda uyarısına denk gelmesi de ilginç.
Bu arada Putin’in böyle bir durumda Türkiye’nin zararlı çıkacağını söylemesinin ardında neler olabilir diye baktığımızda, aklımıza ilk, Türkiye’nin enerji alımı nedeniyle Rusya’ya yaptığı borçlanma geliyor. 2023 Mayıs seçimlerinden önce rezervlerin yetersiz olması nedeniyle ve akaryakıta doğalgaza zam yapmamak için doğalgaz ve petrol alımı karşılığı Rusya’ya borçlanıldı. Rakam tam olarak açıklanmadı ama Türkiye’nin Rusya’ya 20 milyar dolar borcu olduğu konuşuluyor. Rusya ile ilişkilerin Batıyla yakınlaşma nedeniyle bozması halinde Putin bu borcu hemen isteyebilir mi? Böyle bir şey mümkün gibi.
Bunun yanında Putin Akkuyu nükleer santralle ilgili de uyarı yapar gibi; çalışmaların sona geldiğini, Türkiye’nin bu sayede temiz enerji kaynağına kavuşacağını söylüyor. Tabii ki bunun ülke içinde Rusya’ya ait bir santral olduğuna, yüksek alım fiyatı ödeyeceğimize ise bu açıklamada yer vermiyor.
Bu arada Putin’in söyleminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ilişkileri bozacak bu adımlar konusunda ayrı tutar ve onu buna birilerinin zorladığını ima eder bir hava var. Örneğin “Türkiye Ukrayna ile ilişkileri geliştiriyor ama Ukrayna Türkiye’ye giden boru hatlarını bombalıyor” mealinde konuşup “Birileri Erdoğan’a doğru bilgileri versin” diyor. Yani Erdoğan’ın bu tür şeylerden haberi olmadığını ima eder gibi konuşup onu ayrı tutmaya çalışıyor.
Siyasi iktidar yanlış politikalarla ekonomiyi bu hale getirdi, bu süreçte içeride ve dışarıda yeni ittifaklar buldu. Şimdi girdiği tıkanıklığı aşabilmek için Batı ile fabrika ayarlarına geri dönmek zorunda olduğunu görüyor ama bir türlü adım atamıyor. Önümüzdeki dönem hem siyasetin, hem ekonominin geleceği açısından ilginç gelişmelere gebe gibi duruyor.