Bir devrin sonu: Hürriyet’in 3 şehirdeki matbaaları hurda fiyatına satıldı
İsmet Berkan’ın dediği gibi hem en büyük rakibim hem iyi arkadaşımdı. Benden bir yaş küçüktü ama gazetecilik kıdemi benden 7-8 yıl öndeydi. Ekonomi basınının önemli ustalarından birini, Bilal Çetin’i hatırlamalı ve hatırlatmalıyız.
Ekonomi basını önemli ustalarından birini, Bilal Çetin’i kaybetti. Ekonomi basını sözünü kasten kullanıyorum, çünkü TV’lerden uzak durup, sadece yazmayı tercih eden bir gazeteciydi. Uzun yıllar gazeteciliğe, Ankara’da, gazetelerin hemen her kademesinde çalışarak, önemli katkılar yaptı. 7-8 yıl önce, “Artık gazetecilik yapabilecekleri iklimin kaybolduğunu” söyleyerek, gazeteci eşi Semra Çetin’le birlikte, sakin bir hayat yaşamayı tercih ettiler.
Son yıllarda adı fazla duyulmayan bir isim olduğunu, yeni gazetecilerin bu ismi tanımadığını söyleyebilirsiniz. Bu durum Bilal ve Semra Çetin’in hâlâ ne kadar değerli gazeteciler olduğunu hatırlamamıza, hatırlatmamıza engel değil. Çünkü 1980 sonrası ekonominin değişim sürecinde, yaptıkları gazetecilik, yani bir tür kamu görevi nedeniyle, Türkiye’nin değişim sürecine tanıklık edip halka bu tanıklıklarını aktardılar, değişime önemli katkılar verdiler.
Mahfi Abi (Eğilmez) bu değişim sürecinde bürokrasiyle birlikte ekonomi gazetecilerinin aldığı rolü çok iyi anlatmış. Bu süreçte doğru kararların alınabilmesi için şeffaflığın artması, piyasaların önlerini görebilmeleri için gereken iletişimin sağlanması gerekiyordu. Ekonomide, finans ayağı başta olmak üzere, kapsamlı değişim ve yenilikler gerçekleşirken, gazetecilerin de donanımlarını artırmaları gerekiyordu. Sadece duyduğunu yazmak yetmiyor, doğru soruları sormak için gereken donanımı kazanmak gerekiyordu.
Bunun yanında ekonomi bürokrasisindeki yetkinlik çok artmıştı. “Bu koltuktan güç alanlar” değil, başka yerde rahatlıkla daha büyük koltuklar, daha büyük paralar kazanma imkanları varken, değişim sürecinde yer almak için görev alan kadrolar vardı. Dolayısıyla haber kaynaklarınız da sizi, bilgili, ilkeli ve güvenilir olmaya motive ediyor, sizi zorluyorlardı.
O dönemdeki rolü hakkındaki bu cümleleri duymuş olsa, Bilal kesinlikle burun kıvırır, bıyık altı gülüşünü takınır, önemli olmadığını belirten imalarda bulunurdu. Her zaman sakin, kendinden emin bir tavır içindeydi. Bu sakin ve ketum tavrının, Ankara’da ekonomi bürokrasisi ve siyasi çevrelerde kazandığı güvende önemli rol oynadığını düşünüyorum. Kaynaklarını zorlamaz ama bir yolunu bulup hedeflediği sorunun yanıtını alır, haberini yazardı.
İsmet Berkan’ın dediği gibi hem en büyük rakibim hem iyi arkadaşımdı. Benden bir yaş küçüktü ama gazetecilik kıdemi benden 7-8 yıl öndeydi. Bir yıl İstanbul Dünya Gazetesi Bürosunda çalışıp Ankara’ya geldiğimde, yani asıl haberciliğe başladığımda, Bilal ekonomi basının en iyi habercisiydi. Uzun yıllar da böyle devam etti. Bu nedenle bile, kişisel ve mesleki gelişmemde özel rolü olan bir isim oldu. Gazetecinin sermayesi “güvenilir marka isim” olmaktır, bunu başarmak zordur, Bilal bunu başardı.
Bilal ile doğal olarak, çoğu zaman aynı çevre içinde bulunduk. O dönemin şimdikinden ayırıcı bir yönü de gazeteci ile haber kaynağı arasındaki ilişkinin arkadaş olunsa bile, birbirlerinin yaptığı işe saygı duyarak bu ilişkiyi sürdürmeleriydi. Yani haber kaynaklarımız çeşitli nedenlerle bazı haberlerin yazılmasını istemeseler de, ne yapar eder o haberi yapardık. Gazetelerde haberi gören kaynaklarımız ise hiçbir zaman bu nedenle ilişkiyi kesmez, sitem etseler de, işimize ve gereklerini yerine getirmemize saygı duyarlardı.
Bilal ile ilişkimiz de arkadaşlığımız da bu iklimde ilerledi. Tabii ki rekabet yoğundu. Örneğin çok yaklaşmış olmama rağmen, ekonominin önemli değişim taşlarından biri olan 32 sayılı karar haberini benden önce yayımlamış, beni atlatmış olması, unutmadığım haberler içindedir. Kararın alınış süreci, getirecekleri götüreceklerini, sonraki adımları çok yazdık ama asıl haber buydu ve atlatmıştı.
Uzun yılların arkadaşlığından sonra birlikte çalışmaya da başladık. Ankara Temsilcisi olduğu Yeni Yüzyıl Gazetesi sahipliğinin Korkmaz Yiğit’e geçtiği dönemde, gazete sahipleri arasında var olan “gazeteci transfer yasağı” da otomatik olarak sona ermişti. Bunun ardından bana yardımcılığını teklif etti ve Hürriyet gazetesinden ayrılıp Yeni Yüzyıl’da çalışmaya başladım. Çok keyifliydi ama birkaç ay sonra o dönemin meşhur kaset olayı patladı. Bu olay ve böyle bir sahiplikle gazetenin sürmeyeceğini anlamıştık. Çok güzel bir ekip vardı, arkadaşlarla açıkça konuşup, herkesin bir yerlere yerleşmesi ardından, bu macera son buldu. O arada Star gazetesi kuruluyordu, yöneticilik ve yazarlık teklif edilmişti, benim ardımdan Star gazetesine Bilal’in temsilci atanmasını bekliyorduk. Ancak olmadı, birlikte çalışma süreci de, maalesef kısa sürdü.
Vefat haberini aldığım gece sabaha kadar uyuyamadım ve Bilal ile anılarım aklıma geldi. İlk olarak da, yılını hatırlamıyorum ama, gece yarısına kadar çalıştığımız günlerden biri geldi, aklıma. Gece yarısını geçmiş, saat 2 veya 3’ü bulmuştu. Akşam Merkez Bankası Banka Meclisi toplantısı vardı ve önemli kararlar çıkmasını bekliyorduk. Artık gazeteye yazı gönderme saati geçmişti ama toplantı sonucunu alamadığım için huzursuz olmuş, eve gidememiştim. Belki de, en çok da Bilal’in haberi alıp benden önce yazacağından, yani atlatacağından kaygı duymuştum, hatırlamıyorum. O saatte Ulus’a, Merkez Bankası binasını gittim. Biliyordum ki; kimse görmesin diye böyle durumlarda Merkez Bankası eski binasının arka sokağa bakan bir küçük kapıdan çıkıyorlardı. Gittiğimde hâlâ bankanın ışıklar yanıyordu ve arka sokakta kapının karşısına düşen otobüs durağının yanında beklemeye başladım. Bir süre sonra fark ettim ki, bir kişi daha benden 20 metre kadar aşağıda, bir süredir bekliyordu. Bir yandan gece yarısı karanlık olduğu için tedirgin olmuştum ama sonradan gördüm ki bekleyen Bilal’di. İkimiz de çok güldük tabii, birbirimizi görünce. O gece çıkışta haber alabildik mi hatırlamıyorum ama o geceyi hep hatırlıyorum.
Cenaze günü Cunda Adası’na ulaştığımda, evinden uğurlanıyordu. Camideki cenaze namazından sonra, istediği gibi, Cunda Adası’nda toprağa verdik. Hep söz ettiği ama göremediğim deniz kenarındaki evini görünce anlattıklarını hatırladım. Salih Başağa ile birlikte o gece Semra, kızları Aslı ve yakınları ile birlikte, eski günleri, Bilal’le anılarımızı konuştuk, paylaştık.
Bu yaşadığımız kısır medya ikliminde, genç arkadaşların Bilal Çetin’i bilmeleri gerektiğini, bu tür marka ve güvenilir gazetecileri tanımanın, iyi gazeteci olmak isteyenler için motive edici olduğunu düşünüyorum.
Mesele Ekonomi’deki son yayınımın, Bilal’i anlattığım bölümü için birçok güzel mesaj geldi. “Soygun” adlı hayali ihracatı anlattığı kitabından söz eden de vardı, atlatma haberlerini hatırlayanlar da. Sosyal medyadan Bilal için gelen bir mesajla bitireyim: “Halkı doğru bilgilerle aydınlatarak ayrıldı… Ailesine sabır.. Işıklar içinde uyusun”.