Merkez Bankası’nın faizleri 5 puan artırdığı perşembe günü döviz rezervlerinde yaşanan hızlı erime de durdu. Rezervlerde faiz günü 300 milyon dolar artış kaydedilirken, karar sonrası ortaya çıkacak asıl tabloysa önümüzdeki hafta görülecek.
Merkez Bankası’nın faizleri 5 puan artırdığı perşembe günü döviz rezervlerinde yaşanan hızlı erime de durdu. Rezervlerde faiz günü 300 milyon dolar artış kaydedilirken, karar sonrası ortaya çıkacak asıl tablonun ise önümüzdeki hafta görülmeye başlayacağı anlaşılıyor.
Geçtiğimiz haftanın ilk üç işgününde günde ortalama 1,5 milyar dolar eriyen Merkez Bankası döviz rezervlerinin, faizin artırıldığı gün az da olsa artışa geçtiğini gördük. Bankacılar artışın nereden kaynaklandığının daha sonra ortaya çıkacağını, ancak yabancı sermaye girişi olabileceğini söylediler.
Perşembe akşamı itibariyle, şubat toplantısından bu yana 21 milyar dolar azalan Merkez Bankası rezervlerindeki kanamanın durduğu ancak bundan sonra ne olacağının henüz net görülemediği anlaşılıyor. Faizin ardından ilk iş günü olan cuma dolar kurunun zaman zaman 32 TL’nin altına indiği ancak daha sonra bu seviyeden yapılan alımlar nedeniyle 32 TL’nin üstüne çıktığı görüldü.
İktisatçılar 32 TL’de alım geldiğini ancak bunun kaynağını bilmediklerini, bu arada Merkez Bankası’nın kurlar fazla düşmesin diye bile alım yapmış olabileceğini kaydettiler. Ancak hem rezerv yükselişi hem de kurlardaki alımın kimin tarafından yapıldığı bilinmese de Merkez Bankası’nın cuma günü piyasayı, artırdığı faiz limitinin üst bölümüne yakın, yüzde 52.75’den fonladığı görüldü. Fonlama faizini yüksek tutması, Merkez Bankası’nın faiz kararının etkisini artırmak için ilk gün işi sıkı tutma isteğinden kaynaklanmış olabilir.
Bu arada vatandaşların ya da yerli şirketlerin dolar kuru 32 TL’ye düştüğü zaman alım yapan tarafta yer alabileceği ihtimali üzerinde de duruluyor. Bankacılar vatandaşın döviz ve altın alımını durdurduğunu ama elindekini satıp satmamaya karar vermek için bir süre daha bekleyeceğini tahmin ediyor.
TL’nin henüz cazip hale gelmediğini hatırlatan bankacılar, önümüzdeki hafta ya da seçimlerden sonra alınacak tedbirlere bağlı olarak vatandaşın karar vermesini bekliyorlar. Bu arada mevcut faiz oranının yabancı için cazip olabileceği, bu nedenle girişlerin başlamasının beklendiği hatırlatılarak, yabancı girişleriyle rezervlerin hızlı iyileştiği görülürse, vatandaşların da TL’ye geçebileceği ifade ediliyor.
Önümüzdeki günlerde izlenmesi gereken kritik veri, vatandaşların TL mevduatlarını artırıp artırmayacağı olacak. 5 puanlık faiz artışından sonra konuştuğumuz bankacılar, bu faiz artırımının mevduat ve kredi faizlerine 1-2 puan arasında etki ettiğini belirttiler. Banka şubelerinin, genel müdürlüklerin talimatlarıyla dün hareketsiz kaldıklarını öğrendik. Şube yetkilileri pazartesi günü bankaların aktif-pasif komite toplantıları ardından şubelere yeni yol haritası ve talimatların gönderilmesini beklediklerini söylediler.
Pazartesiden itibaren izlenecek yol konusunda tahminlerini sorduğumuz bankacılar ise 5 puanlık faiz artışının mevduat ve kredi faizlerine en çok 2-3 puan civarında yansıyacağını tahmin ediyorlar. Kredilerdeki talebin, yüksek faiz nedeniyle küçüldüğü görülürken, bankaların özellikle küçük tasarruf sahipleri için verdikleri TL mevduat faizlerini daha fazla artırmaları da beklenmiyor.
Halbuki son dönemde yaşanan döviz paniğinin ardından en önemli nedenlerden biri özellikle küçük tasarrufçuya düşük TL mevduat faizi teklif edilmesi. Yüzde 40’ın altında kalan faiz oranları, vergiler düşüldüğünde, aylık yüzde 3 civarında net getiri anlamına geliyor. Bunu gören küçük tasarruf sahibi aylık enflasyonun yüzde 4-5’lerde seyrettiği, kurların yeniden yükselişe geçtiği süreçte döviz veya altına yatırımı tercih ediyor ve kendileri açısından bunu riskli görmüyorlar.
Döviz ve altın talebini önlemenin en etkin yollarından biri TL mevduat sahibine enflasyonun üstünde, yani reel faiz verilmesi. Küçük tasarrufçu hedef enflasyon rakamına değil yaşadığı enflasyona göre hesabını yapıyor. Merkez Bankası aldığı tedbirlerle kredileri iyice kıstı ama TL mevduat faizlerini artıramadı. Başka alanlarda, hiç istemediğini söylediği, müdahaleci makro ihtiyati tedbirler alan Merkez Bankası neden bankaları küçük tasarruf sahibine yüksek faiz vermeye zorlamıyor, pek anlaşılır değil. Kamu bankaları ya da ‘en düşük faiz’ gibi rasyolarla bankaları zorlayıp döviz talebini frenleyebilir ama bunu yapmadı.
Özetle; alınan 5 puanlık faiz artışı ile Merkez Bankası rezervlerindeki erimeyi durdurdu ancak bundan sonrası hala belirsiz diyebiliriz. Bu karar bir savunma kararıydı ve geçmiş hataların telafisi için alındı. Bu nedenle “Merkez Bankası yönetimi nihayet piyasaların önüne geçti” yorumlarına pek katılmıyorum; ancak epey gerisinden geldiği piyasalarla aynı noktaya gelmiş olabilir.
Merkez Bankası yönetiminin sürekli sınanacağını, iyi sınav vermesi gerektiğini, iyi sınav halinde itibarının güçleneceğini hep söyledik. Sınavın ilk aşaması parlak geçmese de, bir noktaya gelindi. Merkez Bankası’nın iyi sınav vermesi desteklenmeli çünkü iyi sınav vermesi enflasyonla mücadeleyi güçlendirir.
Hazine’nin mali tedbirlerle buna destek olması, ‘tek otorite’nin de artık teknik kararlara karışmayarak köstek olmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Bu da hepimizin, özellikle enflasyon altında en çok ezilen kesim olan, dar ve sabitli gelirli vatandaşların yararına olur.