Kavcıoğlu: Enflasyonda kalıcı düşüşü liralaşma stratejisi sağlayacak
15 Mart’tan sonraki üç iş gününde döviz rezervlerindeki günlük erime 1,5 milyar dolara kadar çıktı. Dolayısıyla günlük erimenin bu oranda devam etmesi halinde seçimlere kadar rezervlerin eksi 80 milyar doların da altına inme tehlikesi belirmişti.
Merkez Bankası seçimin hemen öncesinde 5 puanlık faiz artışı yaptı. Bir süredir gerekli hale gelmesine rağmen, faiz artışı yapılması beklenmiyordu, bu nedenle karar “sürpriz” olarak nitelendi. Seçim sonrasında alınması planlanan kararın öne çekilmesinin altında döviz rezervlerindeki erimenin hızlanmasının yattığı, seçim öncesi kurların tutulmasının zora girmesinin etkili olduğu görülüyor.
Dün açıklanan 15 Mart verilerine göre swap hariç net rezervler eksi 60 milyar dolara düştü. Merkez Bankası’nın asıl baz aldığı swap hariç kamu dahil net rezervlerin ise 20 Mart, yani faiz kararından önceki akşam itibariyle, eksi 74.9 milyar dolara kadar indiğini öğrendik.
Bu rakam geçen yıl Mayıs seçimleri öncesinde, en düşük seviyesine, eksi 77 milyar dolarla inmişti. 15 Mart’tan sonraki üç iş gününde döviz rezervlerindeki günlük erimenin 1,5 milyar dolara kadar çıktığı görüldü. Dolayısıyla bu günlük erime rakamıyla devam etmesi halinde, seçimlere kadar rezervlerin eksi 80 milyar doların da altına inme tehlikesi belirdi.
Rezervlerdeki erimenin hızlanması, kritik denilebilecek rakamlara düşmesi, Merkez Bankası’nın kurları tutmak için yaptığı müdahalenin dozunu da mecburen düşürüyor. Mart ayında rezerv erimesi artınca Merkez Bankası fazla döviz satmamak için kurları gevşetti. Önceki günkü trend, Mart ayında kurlardaki artışın yüzde 4,5 hatta yüzde 5’e çıkma ihtimali olduğunu gösteriyordu. Bu oranda bir aylık kur artışı, aynı zamanda enflasyon hedefinin gerçekleşmesi açısından çok büyük bir tehdit oluşturuyor. Zaten enflasyon beklentileri bu kadar bozulmuşken, aylık yüzde 2.5’in üzerine çıkan aylık kur artışı aynı zamanda enflasyon hedefini iyice zora sokmak anlamını taşıyordu.
Merkez Bankası’nın 5 puanlık faiz artışından sonra artık rezervlerdeki erimenin durması ya da çok yavaşlaması bekleniyor. Dolayısıyla seçimlere gidene kadar rezerv tehlikesinin tümüyle ortadan kalkacağını, kur artışlarının da normalleşeceğini söyleyebiliriz.
Dünkü faiz kararı ardından kurlardaki gerileme, yüzde 1 olarak gerçekleşti. Kurlardaki hareketin net olarak görülmesi için ise birkaç gün daha beklemek gerektiği konuşuluyor. Faiz kararının alındığı gün rezervlerdeki hareketin ne olduğunu verilerle görmek, ayrıca hafta başında nasıl bir tablo oluşacağını izlemek, faiz kararının kurlara etkisini netleştirmek açısından gerekli olabilir.
İktisatçılara sorduğumuzda 5 puanlık faiz artışının gecikmiş bir karar olduğunu belirterek, rezerv erimesinin durmasını beklediklerini söylediler. Yerli yatırımcının yani vatandaşın bu kararın ardından aldığı döviz ve altını hemen bozdurması beklenmiyor. Buna karşılık bir aydır devam eden yoğun döviz ve altın alımlarının duraklamaya başlayacağı tahmin ediliyor.
Vatandaşın net kararını vermek için biraz daha bekleyeceği tahmin edilirken, bu arada bakılan en önemli verilerden biri de TL mevduat faizlerindeki seyir olacak. Bu kararın TL mevduat faizlerine ne kadar yansıyacağına bakılırken, yüzde 50’in üzerine çıkacak faiz oranlarının, döviz ve altının bir süre sonra çözülüp TL’ye geçmesi için gerekli olduğu konuşuluyor.
Buna karşılık yüzde 50’ye çıkan politika faizi nedeniyle yabancı girişinin yeniden başlayabileceği de belirtiliyor. Ancak bu girişin, geçen yılın son çeyreğinde olduğu için, fırsat kollamak için erken giren ve TL’ye dönüp park edecek, sonrasında asıl yatırımları için alınacak kararları görmek isteyecek fonlar olacağı tahmin ediliyor. Bu nedenle Pazartesi gününden itibaren fon girişlerinin başlayabileceği, bunun Merkez Bankası’nın elini rahatlatacağı, rezerv erimesinin durmasının, vatandaşın kararında da etkili olacağı belirtiliyor.
Özet olarak; bu kararın gecikmiş bir karar olduğu, yapılan faiz artışından sonra da iyice anlaşılmış olmalı. Ocak ayı enflasyon rakamı görüldükten sonra, Şubat toplantısında, 5 puan olmasa bile, 2,5 puanlık bir faiz artışı yapılması halinde, döviz ve altına olan talebin bu kadar canlanması mümkün olmazdı. Merkez Bankası toplantısının yapıldığı 20 Şubat tarihinde, swap hariç kamu dahil net rezervler eksi 53.9 milyar dolardı. Bu karar alınmadığı ve seçim sonrasına alınabileceği izlenimi edinildikten sonra, TL mevduat faizleri de küçük tasarrufçu için yüzde 40’ın altında kaldığı için, vatandaşın döviz ve altına hücum ettiğini gördük. Merkez Bankası panik üzerine önlem aldı ama önlemler kredilerle kısıtlı kaldı. Merkez Bankası TL mevduat faizlerini artıramadı. O nedenle vatandaş döviz ve altın almanın kendisine bir şey kaybettirmeyeceğini, aksine kazandırabileceğini görüp, döviz ve altın talebini sürdürdü.
Sonunda Merkez Bankası yönetiminin piyasaların arkasından sürüklenip, mecbur kaldığı için bu kararı aldığı çok açık. Ancak bu arada geçen toplantının yapıldığı tarihten, düne kadar geçen bir aylık sürede döviz rezervlerinde meydana gelen erimenin 21 milyar dolara ulaştığını da unutmamak lazım.
Yine yanlış politikalar, yine zamanında alınamayan kararlar ve büyüyen fatura. Yöneticilerin her gün artırdığı faturayı vatandaşın, özellikle dar ve sabit gelirli işçi, memur ve emeklilerin ödediğini hep hatırlatmak gerekiyor.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor