IMF, enflasyon hedeflerine ulaşılabilmesi için Türkiye’nin faizde 'sıkı' gitmesi gerektiğini ve indirim yerine artış yapılmasının bile gerekebileceği görüşünde. IMF asgari ücrete de yüksek zam yapılmaması gerektiğini söylüyor.
Uluslararası Para Fonu IMF, enflasyonu yüksek ülkelerdeki deneyime dayanarak Türkiye’de asgari ücrete yapılacak zammın geçen yılki kadar yüksek olmaması gerektiğini belirtti. IMF, enflasyon hedeflerine ulaşabilmesi için Türkiye’nin faizde sıkı gitmesi gerektiği ve indirim yerine faiz artırımı yapmasının bile gerekebileceği görüşünde.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Türkiye Misyonu Başkanı Jim Walsh, asgari ücret artışlarının enflasyon beklentileri için bir çıpa oluşturduğunu kaydederken, Türkiye’nin düşük gelirli çalışanların gelirlerini artırmak için nakit transferleri yaparak ya da devlet desteklerini daha etkin düzenleyerek, sosyal programlar düzenlemelerine ağırlık verilmesinin daha iyi olacağı görüşünü belirtti. Belli ki IMF de ülkedeki artan yoksulluğun farkında ama enflasyonla mücadeleyi bozacağını düşündüğü yüksek asgari ücret yerine başka yöntemlerin denenmesini istiyor.
Wash’un 2025 yıl sonu enflasyon hedefi konusunda yüzde 14’ü baz aldığını gördük. Buna karşılık eylülde yayınlanan orta vadeli programla birlikte 2025 sonundaki enflasyon hedefi yüzde 17.5’e çıkarıldı. Merkez Bankası’nın da kasım başında yayınlayacağı enflasyon raporunda bu oranı 2025 yıl sonu için nokta hedef alıp, alt ve üst hata paylarını, yani hedef koridorunu belirlemesi gerekecek.
Bu arada IMF’nin Türkiye için bu yılki büyüme hedefini binde 3 puan düşürüp, yüzde 2.7’ye çektiğini, bu yıl sonu için enflasyon tahminini ise yüzde 43 olarak aldığını biliyoruz. Gelecek yıla ilişkin olarak ise IMF’nin enflasyon tahmini yüzde 24. Dolayısıyla yüzde 14 olan eski hedefi tutturmak için faiz artışı istiyor ama kendisi bile bunun yapılacağına inanmadığı için yüzde 24 tahmininde bulunuyor diyebiliriz.
IMF tetkilisi Walsh’un yaptığı açıklamada ekonomi yönetimi için ciddi uyarılarda bulunduğunu da gördük. Finansal koşulların zaten sıkılaştığını belirten Walsh, Merkez Bankası’nın iletişimini güçlendirmesini istedi. “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası sıkılaştırma yanlısı bir tutum izledi ve enflasyonun düşüş trendine girdiği görene kadar faizleri sabit tutacağını dile getirdi” diyen Walsh, piyasalarda faiz indirimi konusunda değişik görüşlerin yer aldığını hatırlattı. Walsh kendi görüşünü ise ”Enflasyon aylık bazda yüzde 2,5 seviyesinde seyrederken, faiz indiriminden bahsetmek için muhtemelen erken” şeklinde belirtti.
İstikrarsız enflasyon beklentileri ve yüksek enerji ithalat ihtiyaçlarının, Türkiye’yi olası enerji şokları ve enflasyonun hızlı bir şekilde artmasına karşı daha savunmasız hale getirdiği konusunda da uyaran Walsh, ülkenin bu durumu yenilenebilir enerji üretimini artırarak telafi edebileceğini belirtti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de son dönemde özellikle cari açığın kalıcı biçimde düşürülebilmesi adına yenilenebilir enerji söylemine eskisine kıyasla çok daha fazla ağırlık verdiğini de hatırlatmak gerekiyor.
Bu arada 2025 yılına ilişkin olarak sadece IMF’nin değil, diğer yabancı kurum ve bankaların da yüzde 25’ler civarında tahminlerde bulunduğunu görüyoruz. Son dönemde yapılan tahminler 2024 yıl sonu için yüzde 43-45 arasında seyrederken, 2025 yıl sonu için ise yüzde 24 ile yüzde 27 arasında tahminlerin ağırlık kazandığını görülüyor. Tabii ki bu rakamı çok daha yüksek tahmin eden yabancı bankalara da rastlanıyor ama genellikle bu tahmin aralığı dile getiriliyor.
Aslında sadece yabancılar değil yerli şirketler ve piyasa oyuncularının tahminlerinin de bu doğrultuda olduğunu söylemeliyiz. Zaten yılbaşında yapılacak asgari ücret zammı için oda temsilcilerinden gelen tahminler yüzde 25 civarında. Bunun yanında “Yüzde 25 olmalı, yüzde 30’u geçerse işletmelerini hayatiyetlerini sürdürmeleri iyice zorlaşır” şeklinde demeçler verildiğini görüyoruz. Bu da özel sermayenin 2025 yılı için yüzde 25’den düşük bir enflasyon beklemediğini açıkça gösteriyor.
IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları sürerken, Bakan Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, bu toplantılar için gittikleri ABD’de özel toplantılara da katılıp, ikili görüşmeler de yapıyorlar. New York’ta gerçekleştirilen “Yeni finansal Riskler” paneline Başkan Karahan da konuşmacı olarak katılmış.
Katılımcılar genel olarak dünya finansına ilişkin görüşlerini belirtmişler ama Başkan Karahan’ın konuşmasında üzerinde durduğu bazı noktalar aynı zamanda Türkiye’de özlediği bir iklimi de özetler gibiymiş. Karahan, bilginin yayılma hazınının piyasa verimliliği açısından harika olduğunu ama artık eskiye kıyasla daha fazla oynaklık olduğunu söylemiş. Bu oynaklığın piyasadaki temellerinin daha az olduğunu, belki de daha çok duygularla ilişkili olduğunu belirten Başkan Karahan, bunun da piyasalarda daha düşük verimlilik ve oynaklığa neden olabildiğini söylemiş.
Bununla başa çıkmanın zor olduğunu çünkü önleyebilecekleri somut bir şeyden söz etmediklerini kaydeden Karahan, “Bu nedenle, politika yapıcılar ve merkez bankacıları olarak, fark yaratan şeyin güvenilir kurumlara sahip olmak olduğunu düşünüyorum” demiş. Ardından da “Eğer doğru bir politika çerçevesine ve halkın, gerektiğinde her şeyi yapacağınıza dair güvenine sahipseniz, bunun piyasaları sakinleştirmeye yardımcı olacağını düşünüyorum” şeklinde konuşmuş.
Başkan Karahan’ın bırakın bu tür uluslararası toplantılarda, Türkiye’de yakınlarına bile, söylemek isteyip söyleyemediği çok şey olduğu açık. Bunların başında da siyasi etkilerden uzak “bağımsız bir Merkez Bankası özlemi” geliyordur, herhalde. Çünkü halkın güvenini sağlamak ve etkili olmanın yolunun bu olduğu çok açık.