İşte herkesin merak ettiği ‘TL aşırı değerli mi, değersiz mi?’ sorusunun yanıtı
TEPAV, dünkü raporunda Merkez Bankası’nın bu haftaki toplantıda 5 puan artışla yüzde 40’a çıkması gerektiğini belirtti. Raporun bölümünde yine Merkez Bankası’nın itibar açığının etkisine değinilmesi dikkat çekici.
Merkez Bankası’nın bu haftaki toplantıda 2.5 puanlık faiz artışı yapacağı beklentisi ağırlık kazanırken, bu artışın 5 puanı bulması gerektiğini söyleyen raporlar da var. Merkez Bankası’nın piyasadaki beklentileri kendi hedefine yaklaştıramadığı, bunun “itibar açığı” anlamına geldiğini hatırlatan iktisatçılar, faiz artışlarının bu nedenle yüksek olduğunu, açığı kapatmak için ek önlemler ve kararlar gerektiğini belirtiyorlar.
Para Politikası Kurulu toplantıları öncesi “Değerlendirme Notu” yayımlamaya başlayan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), dünkü raporunda Merkez Bankası’nın bu toplantıda 5 puan artışla yüzde 40’a çıkması gerektiğini belirtti. Ayrıca gelişmelere göre daha da artırılabileceğinin açıkça PPK metninde yer almasını da istedi.
Salt politika faizinin düzeyi değil, mevduat ve kredi faizlerinin düzeylerinin de politika faizinin düzeyi ile uyumlu olması gerektiğinin altı çizilen raporun sonuç bölümünde, “yerleşiklerin yabancı para cinsinden mali varlıklara olan taleplerinin azalmasının, para politikasının ve ekonomi programının başarı şansını güçlendireceğinin altı bir kez daha çizilmelidir” dendi. Mevduatın ağırlıklı olarak üç aya kadar vadede toplandığını ve ilgili dönemde beklenen enflasyon eğilimini de dikkate almak gerektiği belirtilerek, hem politika faizinin düzeyini belirlerken hem de faiz dışındaki araçların tasarımında bu gerçeği hatırlamakta yarar olduğu vurgulandı.
Politika faizinin reel olarak pozitif bir düzeye dönmesi ve uluslararası gerginliklerin azalmasıyla beraber sistemi kayıt dışına iten veya sistemin işlevselliğini azaltan düzenlemelerin/tedbirlerin kaldırılmasının düşünülmesi gerektiği belirtilen Raporda Merkez Bankası’nın itibar açığı problemine çözüm olması amacıyla şu öneride bulunuldu:
“Bir önceki değerlendirmemizde, 2024 için resmi bir enflasyon hedefi açıklanmadığını belirtmiş, Merkez Bankası Kanunu’na göre enflasyon hedeflerinin hükümetle Merkez Bankası tarafından ortaklaşa belirlendiğini hatırlatarak, Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan tahminlerin hedef olarak alınabileceğini vurgulamıştık. Üstelik, OVP enflasyon tahminleri ile Merkez Bankası’nın açıkladığı enflasyon tahminlerinin aynı olması, politika belgelerinde yer alan tahminin hedef olarak alınabilmesi ihtimalini güçlendiriyordu. Ancak, Merkez Bankası, 2 Kasım 2023’te yayımlanan yılın son Enflasyon Raporu’nda 2024 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltti. Bu adım, gerçekçi olmak adına olumlu olsa da tahminin hedef olarak alınabilirliğine gölge düşürdü. Bu çerçevede, 2023’ün sonuna doğru yaklaşmakta olduğumuz şu günlerde 2024-2026 döneminin her yıl sonu için resmi birer enflasyon hedefi açıklanması yararlı olacaktır. Bu durum TCMB’nin itibar açığını süratle kapamak açısından da önemli bir iletişim politikası aracı olacaktır.”
Mayıs sonu yüzde 70’leri geçecek enflasyonun nasıl yüzde 35’e düşürüleceğinin önemli olduğu belirtilen raporda, Mayıs seçimlerinden sonra başlayan sürecin yeni adımlarla güçlendirilmesine ihtiyaç olduğu hatırlatıldı.
Ekonomi programının istikrarı sağlayıcı adımlarını yapısal tedbirlerle desteklemek gerektiği belirtilerek, “Makroekonomik istikrarı sağlayıcı politikaların yanı sıra politik baskı altında kalmaları halinde makroekonomik dengelerin bozulmasına yol açan -TCMB gibi- kurumları bağımsız kılacak, ekonomide verimliliği artıracak, yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracak, eğitimin niteliğini yükseltecek, adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemi oluşturacak yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi önem taşımaktadır”. Bu tür yapısal reformların makroekonomik istikrara ulaşılmasını kolaylaştıracağı ve sağlanacak istikrarın kalıcı olma ihtimalini artıracağı vurgulandı.
TEPAV Para Politikası Değerlendirme Notu’nun, bu gruptan Ali Çufadar ve Ekrem Cünedioğlu’nun hazırladığı “Aylık Ekonomik Değerlendirme Notu”nu da dün yayımladı. Bu raporda ekonomik verilerdeki değişimler yorumlanırken, sonuç bölümünde yine Merkez Bankası’nın itibar açığına değinilerek, “Belirgin itibar açığının devam ettiği, enflasyon bekleyişlerindeki kırılmanın zaman alabileceği” belirtildi.
Sürdürülebilir kur istikrarının enflasyon eğilimi ve bekleyişler açısından belirleyici olduğu kaydedilirken, kalıcı istikrar koşullarının henüz oluşturulamadığının da altı çizildi. Merkez Bankası brüt döviz varlıklarının yeterli ancak net döviz rezervlerinin zayıf olduğu hatırlatılan bu raporda, “Özellikle Mayıs 2024 sonrası aşamalı bir net döviz rezervi artışı gerektiği” kaydedildi.
Raporda sonuç olarak mevcut parasal ve iç talep koşullarında enflasyonun 2024’de yüzde 36’ya yakınsamasının mümkün olduğu belirtilerek, ancak özellikle kurlar, bekleyişler ve katılık kaynaklı risklerin bulunduğuna da dikkat çekildi.
Özetle; uygulama deneyimi de olan TEPAV iktisatçıları, alınan kararların olumlu olduğu, sonuçların alınmaya başladığını ama tamamlayıcı adımlara ihtiyaç olduğu görüşündeler. Benim izlenimim; enflasyonun kalıcı biçimde düşürülüp makro ekonomik istikrar sağlanabilmesi için, çok daha radikal kararlar alınması ve kapsamlı bir ekonomik reform ihtiyacından söz ediyorlar.
Kritik soru da zaten bu; siyasi irade gerekenlerin yapılmasına izin verecek mi?
Kimse, birkaç aydır yaşanan olumlu gelişmeleri bozmamak için bu soruyu sormak istemiyor ama gerekenler yapılmazsa tekrar geriye döneceğimizi herkes biliyor.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor